Belki dünyadaki tek doğru örnek değil ama, her nasılsa bizim politika üretmekle yükümlü olan siyasilerimiz ve kamu görevlilerimizin seve seve örnek aldığı, örnek gösterdiği ülke Türkiyedir.
Koşullarımızın ve sorunlarımızın birçok noktada oldukça benzer olduğu Türkiye turizmi için TÜSİAD’ın yaptığı araştırmanın ve yayınladıkları ‘’SÜRDÜRÜLEBILIR TURİZM'’ raporuna bir göz atalım.
Rapora TÜSİAD’ ın ön not olarak yaptığı değerlendirmeleri belki sağır sultandan başka herkes duymuş, okumuş ve biliyor olabilir ama bu rapor KKTC turizmi için de faydalı bilgiler sıralar.
TÜSİAD raporunda ‘’… sürdürülebilirlik anlayışının turizm sektörü tarafından tüm bileşenleriyle benisenmesi gerektiği’’ vurgulanmaktadır.
Aksi takdirde HIZLI NÜFUS ARTIŞI ve tükenen doğal kaynaklar neticesinde turizmin orta ve uzun vadede en çok etkilenebilecek sektörlerinden biri olacağı düşünülmektedir.
Halihazırda birçok yöre doğal olma özelliğini kaybederken, Türkiye'nin (ve Kıbrıs’ın) içinde bulunduğu Akdeniz havzası da bu bölgelerin arasında telafuz edilmektedir.
Dünya turist gelişlerinin yaklaşık üçte birini elinde bulunduran Akdeniz çanağının olağan seyirde önümüzdeki yüzyıl sonunda tamamen kirlenmesi beklenmektedir.
Akdeniz çanağı çevresinde yer alan gelişmekte olan ülkeler ise ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik uygulamalarını içinde bulunduran bütünsel bir sürdürülebilirlik anlayışını;
1 Yüksek nüfus artışı,
2 Yetersiz sermaye birikimi,
3 Doğal kaynaklara bağımlılık
4 Finansman sorunları
Nedenleriyle hayata geçirmekte gelişmiş ülkelere nazaran daha fazla zorlanmaktadır.’’
Eh işte bir de bizim KKTC’de gerek kamu yönetiminin işlevsizliğini gerekse de özel kurumların kapasite düşüklüğünü ve sektör örgütlerinin bireysel çıkarlara odaklanmış gibi davranma özelliğini ‘’ne alİm ne de müneccİm’’ olma gereğini aramadan eklersek, ‘’ne olacak bu turizmin hali?’’ sorusuna ne gerek kalır!
KKTC ile iş yapmaya gayret eden, İskandinav ülkelerinden Akdeniz’e turist grupları getiren şirket sahibinin , önceki ilgili Turizm Bakanımız ile yaptığı görüşmeden sonra, TurizmdeBuSabah.com haber portalında yayınlanan bir yazısında not aldıklarına bakalım:
'Kuzey Kıbrıs'a turist getirirken, TURIST SAYISINDAN ÇOK KALİTELİ VE PARA HARCAYAN TURİST PROFİLİNE ÖNEM VERİLMELİ.
Çok turist sayısını hedef alarak planlar yapmanın yanında niteliğe önem vermek suretiyle çalışma yapılmalı,
Bütün turizm politikalarının sürdürülebilir turizmden yana ortaya koyulması,
Eğer turizmi sürdürülemeyecek bir duruma getirilirse, kıyılar betonlaşır, sahiller doğallığını kaybeder.
Kıbrıs'ta turizmde ÇEŞİTLİLİĞE ÖNEM VEREREK cazibe yaratılmalıdır.
Öte yandan Kuzey Kıbrıs'ta oldukça aşama kaydeden öğrenci turizmi yanında artık sağlık turizmi de önem kazanmalıdır.
Turizm de artık çeşitliliğe önem vererek turizme dinamizm kazandırmak gerekir.
Turizm de HER ŞEY DAHİL SİSTEMİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMADIĞINA inanıyorum’’
YA KKTC’DE YAŞAYANLAR ?
Bir de giderek, KKTC dışına kayıp eriyen iç turizmin temel müşterileri olan KKTC’de yaşayanlara bir soralım!
Bu sezon hizmet aldıkları bizim feveran turizimcilerimizi ve turizim evrenini, yurt dışında veya Güneyde aldıkları turizim hizmetleri ile kıyaslarlarsa nelerden etkilendiler?
Merak ediyorum, bu potansiyeli hakkaten tamamı ile tüketecek miyiz?
Bu işe DUR, YETER ARTIK! diyecek bir kuruma hiç mi sahip olamayacağız?