Rum tarafında eğitim faaliyeti gösteren, Kıbrıs Teknik Üniversitesinde yapılan bir konferansta. Çok çarpıcı, bir o kadar da tehlikeli sonuçların, ortaya çıktığı görülmüştür.
Söz konusu konferansta, Rum tarafındaki Eğitim Sistemi irdelenmiş ve eğitimin üzerinde, Demokles’in kılıcı gibi Ortodoks Kilisesinin tüm ağırlığı ortaya çıkmıştır.
Bu ağırlık ve baskının, Osmanlı yönetiminden günümüze kadar devam ettiği vurusu da yapılmıştır.
Kilisenin baskısı ile Güneyde, Rum çocuklarına uygulanan tedrisatın. Helen – Ortodoks merkezli olduğu da ortaya çıkmıştır.
Verilen eğitim, hem ırkçılık yani Helenizm, hem de din olarak Ortodoks dini merkezli olduğu için. Rum çocuklarının dışındaki çocukların Rum okullarında, eğitim görmesini de olanaksız hale getirmektedir.
Uygulamadan şikayetçi olan Güneydeki, küçük de olsa bazı çevrelerin, daha modern ve çağdaş eğitime dönülmesi için, yaptıkları girişimler. Hep Kilisenin ağına takılmakta, bir türlü çağdaş eğitime geçilememekte olduğu yollu şikayetlerin de ortaya çıktığı görülmektedir.
Kilise diğer alanlarda olduğu gibi Güneyde, Eğitimde de tüm ağırlığı ile belirleyici olmaktadır.
Haberi veren, Güneydeki Haravgi gazetesi. Çok önemli saptamaları ve konferanstan çıkan sonuçları okuyucularına yansıtmıştır.
Dilerseniz, bunlara bir bakalım ve yorumumuza devam edelim.
• Ortodoksluğu kabul edenlerin, başka din veya doktrinleri kabul eden veya dinsiz olanlara göre “ daha üstün “ olduğu duygusu işleniyor.
• Ortodoks Hristiyan ile diğer dinler arasında çatışma ortamı işleniyor. Bu da husumeti körüklüyor.
• Diğer din ve doğmaların rolü ve önemi, görmezden gelinerek yok sayılıyor.
• Olgulara, sistemli biçimde sübjektif ve bilimsel olmayan, yorumlar yapılıyor.
Bütün bunlar, Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesinde olumsuz etkiler yapıyor.
Haravgi’nin haberine göre, Güneydeki Eğitim Sisteminin durumu böyle.
Kilise, Güneyde, sadece Eğitim Sisteminde ağırlığı olan bir dini kurum değildir. Rum yönetiminin, tüm kurumlarında 50 kişilik Meclislerinde de ağırlığı olan bir dini kurumdur.
Anastasiadis’in dış politika ve Kıbrıs görüşmelerinin ilham kaynağını da, Kilise oluşturmaktadır.
Kıbrıs’ta, Helen ve Ortodoks olanların en üstün durumda olduğunu. Nerede ise diğer ırk ve dinden olanlara yaşam hakkının verilemeyeceği olgusu da, ortaya çıkmaktadır.
Rum tarafında, Milliyetçilik ve Ortodoksluğun okullarda enjekte edildiğini. Güneyde yapılan bir konferansta, yine Güneydekilerin ortaya çıkarmasından. Kuzeyde hepimizin, ders alması gerekmez mi?
Ortaya çıkan bu olgulardan, Adada en yüksek ırkın Helenizm ve bağlı olduğu dinin de Hristiyan dininin, Ortodoks mezhebi olduğuna göre ( Güneydekilere göre ) Türk ve İslam’ın değişik mezheplerine sahip olan biz Türklerin. Düşük bir seviyede olduğumuzu, bu mentalite ile Güneydeki komşularımızdan öğreniyoruz.
Dün görüşmelere yeniden “ yüksek ırk ve düşük ırk “ arasında başlandı.
Kıbrıs Görüşmelerine, tekrar devam kararı alındı.
Liderler, görüşmeden sonraki açıklamalarında.
Sn. Akıncı, hassasiyetle, denizlerdeki kazıların yaratacağı sıkıntılara değindi.
Bunun durdurulması gerektiğini veyahut çözümün erken olmasını istedi.
Sn. Anastasiadis ise, İki tarafın da görüş birliğinden, söz edebilecekleri bir noktaya getirme temennisinde bulundu.
Anastasiadis, görüşmelerde temennilerle işe başladığına göre. Daha, Sn. Akıncı’dan istekleri var demektir.
Bir soru üzerine, denizdeki kazıların gündeme getirilmediğini de açıkladı.
Zamana oynamaya, kazıları kazmaya devam.
Kıbrıs konusunda, acaba görüşülmeyen bir husus kaldı mı?
Daha, ne konuşulacak.
Adamlar, Kilisenin etkisi altında. Adanın, en üstün ırkının kendileri olduğunu. Eğitimde, çocuklarına enjekte edecekler. Sonra da, kendilerinden “düşük ırk olan Türklerle” her şeyi paylaşacaklar.
Bu mentalite ile bu mümkün mü?
Mümkündür diyen varsa, beri gelsin.