Bugün anneler günü.
Sevginin, şefkatin, merhametin ve fedakârlığın sembolü annelerimiz; ne şu kısacık yazı ile anlatılabilir. Ne de yılda bir gün hatırlamakla hatırları sayılmış olur. Onları ömrümüz oldukça her gün her an hatırlamamız gerekir. Bizim için ömrünün en güzel günlerini, gecelerini uykularını feda eden, adeta canından can bölüp bizi dünyaya getiren annelerimize ne kadar hürmet etsek azdır.
Bugün çok uzun yazmayacağım. Zira Bu konu, yazmaktan öte yaşamayı gerektirir. Âlemlerin yegâne yaratıcısı Rabbimiz yüce kitabında “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Allah’adır.“ bir başka ayette ise “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.” Buyuruyor. Peygamber efendimiz de“ En büyük sevap vaktinde kılınan namaz ve anne babaya itaattir. En büyük günah, Allah’a isyan ve ana babaya itaatsizliktir. Anne ve babaya iyilik, nafile namaz, oruç, hac, sadaka, umre ve Allah yolunda cihattan daha hayırlıdır.” İfadeleriyle anneye hizmet ve hürmetin değerini ifade ediyor.
Kendisiyle birlikte cihada katılmak üzere gelen bir Müslüman “gence geride kimin var “diye sorduğunda” Bir yaşlı annem babam var onları peşimden ağlar vaziyette bırakıp geldim” cevabını alınca” şimdi dön onları ağlattığın gibi güldür sen onarın hizmetinde bulun” buyuruyor.
Çok uzak bir yerden annesini hacca getiren bir adam orada Allah dostlarından Hasan Basri ile karşılaşıyor ve diyor ki bu sırtımda taşıdığım annemdir. Sizce hakkını ödeyebilmiş miyimdir? O veli zatın cevabı muhteşem: Sen bu hareketinle henüz dünyaya gelmeden, annen seni kendi bedeninde taşırken bir kerecik ayağını kıpırdatmanın bile karşılığını ödemiş olamazsın. Velhasıl annelerimizin hakkı ödenmez onları her zaman arayıp sormamız lazımdır.
Annelerimizin hayatımızdaki yerini anlatan çok atasözlerimiz, deyimlerimiz vardır.
”Ana başa taç imiş/
Her derde ilaç imiş/
Bir evlat pir olsa da/
Anaya muhtaç imiş.
“Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar.” Son söz, Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Allah’ın rızası anne babanın rızasında. Allah’ın öfkesi de anne-babanın öfkesindedir. ”Gelin bu günleri de vesile edinerek annelerimizi arayıp soralım onların gönüllerini almaya gayret edelim. Hayatta olmayanları da dualarla analım. Hayat bir devri daimdir biz annemize nasıl davranırsak çocuklarımız da bize öyle davranacaktır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki. Allah birçok günahın cezasını ahirete bırakır ancak anne babaya yapılanın bir kısmını dünyada gösterir. Bunun örnekleri etrafımızda çoktur. Anne babasının duasını alamadığı için hayatı hep perişanlık içinde geçenler; anne babasına yaptıklarının aynısını belki daha fazlasını kendi evladından görenler vs. buna benzer birçok hadiseye şahit olmuşuzdur.
Dinimiz her hâlükârda anne babanın hoşnut edilmesini ister. Hazreti Ebu Bekir’in kızı Esma (ra),Müslüman olmayan annesi ziyaretine geldiğinde, nasıl davranması gerektiğini Peygamberimize sorduğunda” o senin annendir ona iyi davran ”cevabını almıştır. Abdullah bin Üvey bin Selül, Peygamberimize hakaret ettiği zaman O’nun oğlu Peygamberimizin yanında bulunuyordu Ya rasülallah müsaade edin şunun dersini vereyim” dediğinde “o senin babandır.” buyurarak engel olmuştur.
Görüyoruz ki anne babaya iyi davranmak, dinimizin bir emridir.
Hayatta olan tüm annelerin ellerinden öpüyor, ahirete göçmüş olanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.
ÇİLE ÇİÇEĞİ
Müşfik bakışların gökte güneştir
Gül yüzün, şahıdır güllerin ana
Ben ağlarım sen yanarsın durmadan
Yavrum der savrulur küllerin ana
Sevgiye adanmış ömrün her anı
Aylarca taşıdın canda bu canı
Sinende yaz ettin karı boranı
Ne yükler kaldırdı bellerin ana
Önce yedirirdin kalırsa yerdin
Beşiğimi sallar ninni söylerdin
Bilge sözlerinle öğütler verdin
Bir millet büyüttü dillerin ana
Dertli kağnılarla mermi taşırdın
Cepheye herkesten tez ulaşırdın
Mermiyi sarar da kendin üşürdün
Çile çiçeğiydin bellerin ana
Yerini almıştın şehit babanın
Peşinde yürürdün kara sabanın
Yalın ayakların yarık tabanın
Hep toprak kokardı ellerin ana
Asker ettin kavuşmayı özlerdin
Bir derdini bin perdeye gizlerdin
Sabah akşam yollarımı gözlerdin
Sırdaşı olmuştun yellerin ana
Ocağımız kaba kaba tüterdi
Bir odacık hepimize yeterdi
Babamı sorardım sözler biterdi
Boşanıverirdi sellerin ana
Geçen ömür değil sanki bir çağmış
Başımı koyduğum koca bir dağmış
O yüce başına karlar mı yağmış
Nerede simsiyah tellerin ana
Sana ötelerden bir kutlu haber
Cennet müjdeliyor yüce peygamber
Burnumda tütüyor kokun misk amber
Tarife sığmıyor hallerin ana
Cümleler sır yüklü çözemiyorum
Hakkı’yım bu derdi yazamıyorum
Kılavuzum gitti yüzemiyorum
Sensiz yabanıyım göllerin ana