Ne zaman bir ayakkabı tamircisi görsem aklıma Ömer Seyfettin'in ESKİCİ isimli öyküsü düşer hemen...
İlk günkü gibi gözlerim dolar... Hatta bu öyküyü öğrencilere anlatırken yine sesim titremeye başlar... Elimde değil!
Çocukluğumuzda şimdiki gibi bolluk nerde?
Yırtılan, açılan, su alan ayakkabılar ÇAYBOYUNDAKİ ayakkabı tamircisine gider...
Ablaya küçülen ayakkabılar, ( tıpkı elbiseler gibi) yamanır, dikilir, yapıştırılır ve boyanır... Anne tüm şirinliği ile küçük kızının bunları seve seve giymesini sağlar...
Çocukken tamircide beklemeyi çok severdim.
Köseleyi keşişini, ayakkabıyı örse geçirişini, çivileri teker teker tak ! tak! diye çakışını seyretmeye bayılırdım. Ardından küçük bir süngeri boyaya batırıp ayakkabıyı boyayışını, bir kadife parçası ile onu parlatışını...
Emek vererek iş yapanlara her zaman çok saygı duymuşumdur...
GEL BENİ AL
Duyunca seni yüreğimin
Ta derininde.
'Gel beni al...'çiçekleri yollarım
Sana...
İçimde kır çiçekleri açar
Cıvıldar erguvanlar gözlerimde...
Bir, sana kıyamam
Bir de düşlerime...
Bir,senden vazgeçemem
Bir de aşkımdan...
Sevda şarkıları
Dökülür dudaklarımdan
Hüzzam nihavende karışır...
Bir, ellerine kıyamam
Bir de kalem tutan parmaklarıma...
Bir, gülüşlerine dayanamam
Bir de çocuk kahkahalarıma...
Bulutlar kaplamasın göklerimizi
Vakitsiz çanlar çalmasın
Yamacımızda....
Leylek gagalarında
Nesiller taşınır derler.
Kırlangıç kanatlarında sevinçler
Ve
Güvercinlerle barış...
Bir demet çiçek yolladım sana...
Daha ne bekliyorsun?
Ayşe TURAL
NEYSEN O OL!
Söylemesi çok kolay! Akıl vermesi de öyle... Ancak uygulaması hiç de o kadar kolay değil...
Düşünsenize... Hele de bu çağda!
Maskelerle dolaşan onca insanın içinde hem de...
Kral ÇIPLAK gibi bir şey!
Çıkar ilişkilerinin tavan yaptığı, merhaba demeden önce ' İşime yarar mı? ' ların düşünüldüğü... Şirin görünmenin getireceği artılar filan...
Minareyi çalanın kılıfını önceden hazırlaması...
Yalanlara başlayınca durmadan yeni yalanların hazırlanması...
Of! Sıkıldım!
Düşüncesi bile beni yordu, inanın...
Haydi hepsine boş verelim veeee kendimiz olalım...
Olduğumuz gibi...
Tüm doğallığımızla...
Her nasılsak öyle işte...
Karşımızdakinin gözlerine korkusuzca bakalım mesela...
Art niyet taşımadan dostluklar kuralım...
Birilerine tepeden bakmayalım...
Burun kıvırmayalım...
Alçakgönüllü ve sevecen olalım...
Biz gibi olalım...
Kendimiz gibi...
AKŞAMIN ŞARKISI
duy!
gün sona erdi…
akşam şarkı söylüyor
ağaçlara, dağlara
güneşi uğurlarken…
sen
ey büyük yaratıcı!
hani kocaman fırçan
daldır bakalım hercai moruna
boya gökyüzünü…
yıldızları davet etmeyi
unutma ama…
AYŞE TURAL
AKŞAMIN OLDUĞU YERDE...
Biliyorum 'Akşamın olduğu yerde, bekle, diyorsun, gelmiyorsun...' şarkısı düştü aklınıza... O ne derin bir şarkıdır...
Akşam biraz hüzün doludur, nedense... Belki bana öyle gelir... O saatlerde ZAMAN eteğini yavaşça sürüyerek geçer yanımdan… Gülümseyerek… Yaseminin kokusu gece tütenle karışır, gelir dizimin dibine oturur…
Sokak lambalarıyla birlikte bahçenin lambaları da yanar… Yürüyüş yolu aydınlanır…
Örtülen kapı sesleri, açık pencerelerden gelen yemek kokularıyla buluşur… Benim için mutluluk saatleridir…
Az sonra ağaçların arkasından portakal rengi ay yavaşça yükselir…
Başımı gökyüzüne kaldırırım. Bu güzellikleri armağan eden Yaratan’ıma şükrederim…
YETMEZSİN...
ne zaman seni düşünsem
kirpiklerimin ucundan düşüverirsin
ama yetmezsinki bana...
ne zaman kokunu içime çeksem
zehir zemberek bir acı çöreklenir
ta içime yerleşir...
bir- iki- üç diye saysam yıldızları
biri kayıverse apansız
eksilirsin içimden
dudaklarım bükülür...
Ayşe Tural
YAŞAMIN SICAKLIĞIYLA…
Yaşam, yaşamaktan gelen bir sözcük… Yaşamanın tamamı, bütünü, süreci… Ne hoştur ki, bir nefes alışımız, bir yudum su içişimiz, bir anlık yastığa düşen başımız… Yaşamın bir parçasıdır. Bir göz göze geliş, sıcacık bir el tutuş, bir gülümseyiş de odur…
Bir güzellik, bir büyü taşır sanki… Uzunluğu, kısalığı yaşadıklarımızla ölçülür; bazen de duygularımızla…
Her ne varsa iyiden, güzelden yana onu davet edelim bu zaman dilimine… Hep iyiliklere ve güzelliklere kapı açalım… Açalım ki, dünyamız da güzelleşsin…
SİZ
bir şey yapsam
beğenseniz...
bir söz söylesem
gülümseseniz...
bir yazı yazsam
düşünseniz...
AYŞE TURAL
SONU MUTLU BİTEN AŞK HİKAYELERİNE BAYILIRIM... (Kim bayılmaz ki?)
Oldum olası, aşk üstüne anlatılan tüm hikayeleri dinlemeyi severim... Tatlı bir sohbet ve beyefendi anlatıyor yıllar yıllar öncesini...
Kendisi nişanlı... Nişanlısıyla bir eğlence mekanına gidiyor. Bir sandalyede arkası dönük oturan, yüzünü bile görmediği kadına bir bakışta vuruluyor. İşte diyor, ' Ben böyle kadınlardan hoşlanırım...' Hanımın evli olduğu öğreniliyor... Daha sonra bu espri aralarında evlendikten sonra da devam ediyor. Karısı, her karşılaşmada ' bak seninki.' diye adama takılıyor.
Uzaktan uzağa beğenmeler, karşılaşmalar, hakkında bilgilenmeler sürüyor ama güzel kadının bu hayranlıktan yıllarca haberi bile olmuyor...
Kader bu ya yollar 33 yıl sonra tekrar kesişiyor... Yine ters bir zaman... Adam, kadına ' Beni bekleseydin ya...' diyor. Kadın şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırıyor... Ağzı bir karış açık, ' Bu adam ne saçmalıyor ki...' diye düşünüyor...
' Sabreden derviş, muradına erermiş...' misali, o ters durumlar bir kez daha aşılıyor. Hani derler ya kısmetse bir şey, döner dolaşır ve yine sizi bulur...
Yılların istek ve arzusu gerçekleşiyor. Gerçekten film gibi... Şimdi mükemmel bir çift ... Tanrı mutluluklarını daim etsin...
Hep uzun soluklu aşkları, sevgide bağlılığı sevmişimdir... Sizin de farkına bile varmadığınız, uzaktan uzağa yıllarca sevildiğiniz olmuştur eminim... Bizim kuşakta benzer hikayeler hep yaşandı... ' Arkadaşımın aşkısın...' şarkısındaki gibi 40 yıl derinden derine sevmelerin hikayesi dillerden düşmedi...
Gökten üç AŞK elması düştü... Biri anlatanın, biri aktaranın biri de bu yazıyı okuyanların başına...
( Deneyin bakalım )
UNUTTUM
Seni
Unutmam gerekiyor
Unuttum
Unuttum
U-nut-tum...
Kim demiş?
Hiç aklımdan çıkmıyorsun ki!
Ayşe TURAL
GÜN BATARKEN
Gün batarken / nedendir bilmem/ adını koyamadığım bir HÜZÜN sarar içimi...
Morcivertlenen akşamda rüzgar, içimi ürpertir... Kuşlar yuvalarına döner... Akşamın sesleri söner GÜN ışıklarıyla...
Ötelerde çooook ötelerde deniz çakılları öper... Ayın şavkı vurur denize... Ruhun fısıltısı çığlığa döner...
Şimdi Yoksun
İçimde fırtınalar kopar
Boralar devirir yerle bir eder her şeyi
Şimşekler çakar gökleri çatlatırcasına
Yağmurlar döver toprakları
İnim inim inler her şey
Kalbim gibi...
Şimdi yoksun
İçimde bir göç başlar senin yörelerine
Senin baharlarına doğru
Her şey kırık
Her şey mahzun kalır gönlümde...
Şimdi yoksun
Sonsuz bir gece başlar içimde
Yıldızsız aysız
En kötüsü sensiz bir gece
İnadına baştankara her şey
Hayalin bile görünmez olur...
Ayşe Tural
YENİ GÜN...
Uykumu alıp da uyandığımda bana armağan edilen yeni güne bir seviniyorum ki!
Bir gün daha...
Birine elinizi uzatmak için...
Gülümsemek için...
Merhabalar için...
En önemlisi de sevmek için...
Sakın geç kalmayın...
YENİ GÜN
her yeni gün
şaşkına çevirir beni
ilk defa görürüm denizi
ve
ilk defa masmavi gökyüzünü...
bu kelebek de nerden çıktı şimdi
ya bu bal arısı?
ruhum
yeryüzüyle bulutlar arasında
bir yerlerde sanki...
Ayşe TURAL
HAYATIN YIRTIK CEBİNE..
Hayatın YIRTIK cebine hayallerimi dolduruyorum...
Yola çıkıyorum sonra...
Yaşam ormanında dökülüyorlar birer birer...
Derken KURT çıkıyor karşıma...
Hayallerime baka baka dönüş yolumu buluyorum...
CESUR OL...
Küçük çocuk korkularımızı üstümüzden atamazsak yaşayamayız. Korkarsak yaşayamayız. Yaşayamazsak yaşamın tadını tuzunu anlayamayız. Kabuğumuzu kırıp dışarı çıkmalı, tıpkı bir deniz ürünü gibi...
Aksi halde kalkerli tabakanın içinde büzülüp dışarıyı gözleriz... O zaman o sahilde bir ömür bekleyebiliriz. Ara sıra dalgalar bizi bir-iki adım öteye itecek... Hepsi bu...
Bizden cesurların açık denizlerde neler yaşadığını asla öğrenemeyiz o zaman.... Korkak insanlar hiçbir duyguyu doya doya yaşayamazlar... Öyleyse sen CESUR
ol...
İKİ AYRI ANLAM
sen
bir başka anlamsın
ben bir başka
ayrı ayrı anlamlar yaşamalıyız seninle...
iki ayrı anlam
iki ayrı anlam
çooook anlam demektir...
ikisi bir olursa
eksilir bir şeyler
SEVGİ eksilir
DÜŞ eksilir
AŞK eksilir...
Ayşe TURAL
YAŞAMIN RENKLERİNDE BULUŞMAK…
Ne zaman renklendirmeyi öğrendik yaşamımızı… Kendi adıma söylemem gerekirse, sanırım çok küçük yaşlarıma kadar gidiyor bu farkındalık... Anılarıma bakıyorum...
Büyükannemin bahçedeki mor zambakları suladığı zamanlar olabilir; yahut dedemin marangoz tezgahından dökülen, mis gibi reçine kokulu talaşları toplarken de olabilir. Annemin kuru fasulye kaynayan tencerenin kapağını kaldırdığı anda evi saran yemek kokusunda belki…
Yağan karı minik avuçlarımla tutmaya çalıştığım ama eriyiverdiklerinde dudaklarımın büküldüğü zaman… Kelebek yakalamak isterken elime batan dikenin acısı… Bilmiyorum… Bu gün de hayatıma renkleri davet etmekten vazgeçmiş değilim...
Aslında renkleri davet ettikçe insan, HAYATI RENKLENİYOR...
BU GECE
bu gece
dolunaya söz verdim
seni düşüneceğim...
gözlerimi kapatıp
gülümseyişini göreceğim...
gece meltemi yardım ederse
kokunu damıtıp içime çekeceğim...
bu gece
seni düşüneceğim
ne kadar uzakta olursan ol
sevgimi avuçlarıma alıp
yıldızlara üfleyeceğim
gecenin rengine sarınıp
kucağındır diyerek
düşlere dalacağım...
Ayşe Tural
DEĞİŞİM...
Gelişimde önemli olan ilk basamak DEĞİŞİMi istemektir. Değişmeyi ne kadar istiyorsunuz? Buna ne kadar hazırsınız? Kurallarınızı, kemikleşmiş bakış açınızı ne oranda değiştirebileceksiniz? Zaman içinde buna kendiniz karar verirsiniz…
Unutmayınız!
Değişimi yürekten istemelisiniz ve değişmeye hazır olmalısınız.
Hiçbirimizin sihirli değneği yok, bir dokunuşta kendimizi değiştiremeyiz... Aslında büyük adımların başlangıcı küçük adımlardır...
DÜNYA
sesini duyduğun an
dünyalar benim oluyor
meğer insanın ne kadar çok
DÜNYAsı varmış..
Ayşe TURAL
ADINIZ A HARFİYLE BAŞLIYORSA...
Adımı çok severim... Anlamı AYIŞIĞI demektir. Ona yakışır davranmaya da bayılırım. Güneş kadar değilse bile alçak gönüllülükle dünyamızı aydınlatır ya...
Adınız A harfiyle başlıyorsa telefon mesajlarınızda atlanamayacak kişisiniz demektir. İlk isimlerden biri sizsiniz... Özel günlerde sanırım ilk mesajlar bana geliyor...
Beni düşündüğünüz, beni sevdiğiniz için sonsuz teşekkürlerimle...
SEVGİLERİNİZ İÇİMİ ISITIYOR...
EKMEK KAVGASI
ekmek
aslanın midesine inmiş
ne çıkar
biz bütün aslanları
kafese kapattık zaten
anahtarı cebimizde...
Ayşe TURAL
' Beni bana döndürüyorsun... Seninle kendimi buluyorum...'
KAYIP
öyle alışmışız ki
her şeye 'evet' demeye
HAYIR diyeni görünce
şaşıp kalıyoruz...
AHFEŞ'in keçisini de geçtik çoktan
boynumuz koptu
kafa sallamaktan...
(Ahfeş: Yunanlı bir filozof)
GÜNEŞ BATARKEN...
Akşam oluyor... Batan güneşe karşı yol alıyorum...
Gözlerim kamaşıyor.
Bulutlara bakıyorum, pembeye boyanmışlar hafiften.
Dağlarda da güneşin fırça izi var.
Çocuk gibi seviniyorum...
Düşünüyorum, batan güneş kadar olabilmeli insan...
Bir yerlerde iz bırakabilmeli..
Yüreklere dokunabilmeli mesela...
Birini can kulağıyla dinleyebilmeli... Yürekten gülümseyebilmeli gözlerinin içine bakarak...
Huzur dolu akşamınız olsun...
GÖKYÜZÜ
bugün
portakal rengi güneş
pamuk şekeri bulutlar
mavinin en derini
yeşilin en acarı...
şaşırdı gökyüzü
çıldırtmaya niyetli beni
deli gömleği giydirirler adama
şıkır şıkır oynarsam...
Ayşe TURAL
GERÇEK DOSTLAR...
Biliyorum sizler de tıpkı benim gibi düşünüyorsunuz. Eski dostlarınız, leb demeden leblebiyi anlayan cinstendirler. Neden mi? Çünkü onlar sizi, siz de onları yıllardır iyice tanımışsınızdır. Yerlerini asla, kimse alamaz...
Bazen kalabalık gruplar içinde bile bakışarak anlaşırsınız. Aklından geçenleri okursunuz adeta... Söze aynı cümlelerle başladığınız bile olur... Eliniz telefona uzanır, bakarsınız sizden önce davranmış... Alo, derken sevinçten içiniz titrer...
Dostluklar, gerçek dostluklar tamı tamına bu tarifime uyar. Bu nedenle vazgeçilmezdirler.
Bizler, gerçek dostlukları tanıdık gençler! Sizler de bizim gibi sağlam dostluklar, kalıcı gönüldaşlar bulabilecek misiniz?... Aynı yola baş koyacak yoldaşlar bulabilecek misiniz? Sırlarınızı gönül rahatlığı ile paylaşabileceğiniz dostlar ediniyor musunuz?
Sevgiyle, dostlukla kalın efendim...
AZ ÖNCE
'Seni seviyorum...' demeden önce
az önce
kulak vermeliyim yüreğime
vuruşları ne kadar gerçek
ve
ne kadar güçlü diye...
gözlerine bakmadan önce
az önce
kirpiklerim titremeli bakışlarından...
ellerim ellerine değmeden
değmeden önce
avuçlarının sıcaklığını hissetmeliyim...
öpüşlerine uzanmadan önce
az önce
duraksamalıyım, beklemeliyim...
kor alev yanıyorsa içim
delice çarpıyorsa kalbim
susuzluktan çatlıyorsa dudaklarım...
öyleyse gerçekten
SENİ SEVİYORUM...
Ayşe TURAL
YENİDEN YAŞAMAK...
Bir sokağı yaşamak mesela...
Ya da tepeden tırnağa çiçek açmış
bir ERİK ağacını yaşamak...
Bir şehri solumak belki...
Bir semti sevmek...
Hoş olmaz mı?
Bir kelebek kanadında uçmak...
Bir kaplumbağa sırtında keşfetmek dünyayı...
Bir aşkı mesela...
Bir aşkı yaşamak...
Tutmak elinden sımsıcacık...
CAN yangını saatler...
Haydi, elinizi çabuk tutun...
Hayat sizi buruşturup bir kenara fırlatmadan...
YOKSUN
düşlerimin mevsimsiz bahçelerinde
akşam sefaları açıyor
sen açıyorsun...
bütün parmaklarını
tek tek öpüyorum
bir, iki, üç, dört...
zaman
NİSAN da olabilir mayıs da
yeter ki eylül olmasın...
gözlerimi kapatıyorum
arzularım dizginlenemez oluyor...
önce
saçlarım tutuşuyor
ardından dudaklarım
tenim yanıyor ardından
hem de alev alev...
gözlerimi açıyorum
pencerede yoksun
uçuşan perdelerde de
kahroluyorum...