Çocuklar için

Bugünü çocuklara ayırsam diye düşündüm.

Bugünü çocuklara ayırsam diye düşündüm. O küçük yüreklerden biri okusa ve ' İşte bu şiiri ya da şu öyküyü okudum, beni çok etkiledi...' dese...
Ne çok sevinirim bilseniz...
Çocuklar için öyküler...

YAŞAMIN YANKISI...
Bir baba, oğlunu yanına alarak ormanda yürüyüşe çıkar. Oğlunun ayağı takılır ve yere düşer. Canı yandığı için 'AHHH.' diye bağırır. Sesinin yankısını duyunca anlamaz, öfkeyle 'kim var orda, çık ortaya' diye bağırır... Gelen ses de öfkelidir...
Çocuk babasına dönerek ne olduğunu sorar. Baba da ona: DİNLE VE ÖĞREN, der.
Dağa doğru seslenir: HAYRANIM SANA... Ses aynı şekilde yankılanır... SEN MUHTEŞEMSİN... Aynı sözler kendilerine döner... Çocuk çok şaşırır...
Baba açıklar:
Dinle oğlum... Yaşam, daima sana senin verdiklerini geri verir... Çünkü YAŞAM yaptığımız davranışların aynasıdır.
Daha fazla SEVGİ istiyorsan daha ÇOK SEV...
Saygı istiyorsan önce sen insanlara SAYGI DUY...
Şefkat istediğinde ŞEFKATLİ OL...
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan SABIRLI OLMAYI ÖĞREN...
' Yaşam bir TESADÜF değil, yaptıklarımızın aynada yansımasıdır...' der.
Çocuk
Oyna bebeklerinle doyasıya
Gül yanakların çukurlaşsın
Üzülme elbisen kirlendi diye
Saklambaç oyunlarında sobelendiysen
Oyunbozanlık etme
Bırak oyunlar
En tatlı yerinde kalsın...
Çatma kaşlarını çocuğum
Kahkahaların çınlatsın
Şimdi ortalığı...
Doya doya sev bebeklerini
Düşlerin sınırsız olsun
Çocukluğunun düş olduğu
Zamanları da göreceksin...
Ayşe Tural

ÖPÜCÜK KUTUSU...
Küçük kız, televizyon izleyen babasına, parlak bir kağıt rulosunu gösterir:
- Babacığım bundan bir parça alabilir miyim?
- Ziyan etme ama...
Çocuk odasına kapanır. Aradan zaman geçer, baba kızının odasına dalar. Yerler yaldızlı kağıt parçalarıyla doludur. Baba öfkelenir, ben sana ziyan etme demedim mi, der. Çocuğun dudakları bükülür, baba TV’nin başına döner...
Biraz sonra küçük kız, yaldızlı kağıttan kestiği yıldızlarla süslü kocaman bir kutuyu babasına uzatır:
- Babacığın al, bu senin hediyen, der...
Baba kızına sinirlendiği için bin pişman; kutuyu alır, kızını öpüp teşekkür eder... Kurdeleyi çözerek kutuyu açar. Kutunun içinde hiçbir şey yoktur.
Baba küçük kızına döner:
- Bu ne terbiyesizlik! diye haykırır. Boş kutu hediye olur mu?
Küçük kız, yanaklarından yuvarlanan yaşlarla babasına bakar:
- Ama baba, ben onun içini öpücüklerle doldurdum, görmüyor musun? Der...
(Çocuklarımızdan öğrenecek çok şeyimiz var... Var elbette... Ama KEŞKE bazı şeyleri de biz onlara öğretebilsek...)
ÇOCUKLARIM
Sevgim size çocuklar
Gönlüm size
Barışı sevin
Mutluluk tacı olsun yaşamınızın...
Gülücükler uçurun birbirinize
Sevin, sevilin...
Hoşgörün yanlışlıkları
Elele verin
Yeniden yaratın dünyayı
Çünkü
Bir pırıltıdır yaşamak...
Ayşe TURAL

BABA BANA ZAMANINI SATAR MISIN?
Bir ufaklık, eve yorgun argın gelen babasıyla konuşmaya çalışır. Her defasında baba, çocuğu başından savar. Gazete okur, maç izler... Bir türlü babasına ulaşamayan çocuk, babasının dizlerine sarılır ve bir soru sorar:
- Babacığım, sen bir saatte ne kadar kazanıyorsun?
Baba düşünür, hesaplar:
- Saatte 20 lira der...
Biraz sonra çocuk, babasından 5 lira ister. Daha dün verdim ya, bitti mi der ama çocuk cevap vermez... Babasına soru sormaktan bıkan, onunla bir türlü iletişim kuramayan çocuk, küskün, mutsuz olarak yatağına gider.
Az sonra baba, elindeki gazeteyi bırakır; pişmanlıkla oğlunun odasına girer. Uzanır, oğlunu öper. Bakar ki başucunda paralar... Paran varmış, neden benden tekrar para istedin, diye kızar...
Çocuk gözleri dolu dolu, paraları minik avucuna doldurup yaşlı gözlerle babasına uzatır:
- Lütfen baba, al bunlar senin olsun, bana bir saatini ver, ne olursun! der.
ben
Akdeniz çocuğuyum
avuçlarımda portakal kokusu
saçlarımda limon çiçekleri... Barışı severim
kocaman güneşimle
zeytin dalları yüreğimde bir çelenk
turuncular durur dal uçlarında... Ben
Akdeniz çocuğuyum
geçmişim düşlerde dinlenir
yaseminlerim, gece tütenlerim
yağmurunda ıslanır
sevgi denizlerim... Ayşe TURAL

HER OLAY BİR DERSTİR ASLINDA...
Bildiğim bir Fransız öyküsünü sizinle paylaşmak isterim:
' Küçük bir çocuk, bir vitrinde SATILIK KÖPEK YAVRULARI yazısını okur, hemen içeri dalar. Yavruları görmek ister. Satıcı, köpek yavrularını çağırmak için ıslık çalar. Minik bir kapıdan bir sürü köpek yavrusu fırlar... Siyah, beyaz, kahverengi, kulakları benekli... Çocuk hepsini çok beğenir. Fiyatını sorar, 50 frank cevabını alır. Satıcıya her ay 5 frank vererek borcunu 10 ayda kapatmayı teklif eder. Satıcı kabul eder.
Derken bir yavru daha çıkagelir. Arka ayaklarından birini sürür. Çocuk nedenini sorar. Satıcı, yavrunun doğuştan kalça çıkığı olduğunu anlatır. Çocuk, şayet o yavruyu almak isterse yine aynı şekilde ödeme yapıp yapamayacağını sorar. Satıcı onu almasını tavsiye etmez. Ama ille de almak isterse onu BEDAVA verebileceğini söyler...
Küçük çocuk, inatla başını sallar:
- Hayır, hayır, bu yavruyu alacağım ama parasını da ödeyeceğim. Satıcı, o yavruyu alırsa kırlarda koşup oynarken ona eşlik edemeyeceğini, koşamayacağını söyler.
Küçük çocuk:
- Merak etmeyin efendim, der. Eğilir, pantolonunun paçasını kıvırır, bacağı TAKMAdır.
- Onu fazla yormayacağım...
GEL SENİNLE
gel seninle
hayatı paylaşalım
tıpkı bir yıldız gibi...

köşelerinden tutup zamanı
neşeyle çevirelim...
kahkahalarımız ulaşsın bulutlara
gel seninle
zamanı bölüşelim kardeşçe…
Ayşe TURAL

BİR KÖŞEDEN SİNSİCE BİZİ İZLEYEN KÖTÜCÜLLER...
Düşünüyorum...
Düşünüyorum...
Bulamıyorum...
Nasıl bir sapkınlıktır ki toplumu huzursuz etmekten, korkutmaktan hatta ona eziyet etmekten zevk almak...
Gün geçmiyor ki sanal aleme bir haber düşmesin...
Bilmem kimler kapınızı çalabilir...
Aman dikkat şu numarayı açmayın...
Şunu yapmayın şöyle olur...
Sosyal psikoloji otoriteleri bu konuda ne öneriyorlar acaba?
Toplumu korkutma, sindirme, çeşitli yollarla tehdit etme...
Bunlar MAZOŞİST tipler olmalı...
Eminim bir köşeden izleyip kahkaha atıyorlardır, korku filmlerindeki hortlaklar gibi...
İnsanlık nereye gidiyor?
Gelecek nesilleri nasıl bir dünya bekliyor?
İnanın geleceği düşünmeye korkuyorum...

'MOR HÜZÜNLER
'mor
en çok kadına yakışır'
derdiniz hani...
gözlerinizdeki hüzün
eteklerinize yapışıp kalmış
mahzun çocuk yüzleri gibiydi...

resimleriniz
niçin siyah-beyazdı sahi
yalnızlık sadece
puslu camlarınızda mı asılıydı...

siz
sizsiz mi sevmiştiniz
ötekileri...
içinizdeki yürek yakısı
ne zaman küllenmişti
bu çan da neyin çağrısı...

dar vakitlerin
köşesine sıkışıp kalmıştı da
kalp çarpıntısı...
hala
bir umuda ayak direyen
hüzün
kirpiklerinizden düştü düşecekti...

en onulmaz mevsimde
filize durdu akasyalar
size inat
duyuyor musunuz? ...

Ayşe TURAL

ANLAMAK...
İki kişinin yüzünü birbirine dönmesidir...
Aklından ve yüreğinden geçenleri anlamak adına gözlerinin içine bakmaktır...
Paylaşmak, içini dökmek, anlamak ve dinlemektir...
Bazen yaş dolu gözlerle sarılmaktır hiç konuşmadan...
Omzuna başını dayayıp ağmaktır bazen...
Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...
Sevgilerimle...
Ayşe TURAL
Bu haber 2752 defa okunmuştur

:

:

:

: