New York’taki görüşmenin ardından müzakerelerin üstünde esmeye başlayan bahar havası, 24 saat geçmeden dağıldı.
BM Genel Sekreteri Guterres’in söylediklerinin aksine Rum tarafı dün yaptığı açıklamalarda ön şartsız bir Cenevre zirvesi olacağı gerçeğini yalanladı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan açıklamada ise Güney’in tutumuna yönelik hayal kırıklığı çok net olarak belliydi.
BM Genel Sekreteri'nin açıklamasının içeriğinin, mürekkebi henüz kurumadan Kıbrıs Rum tarafınca çarpıtıldığını açıklayan Ankara, Cenevre Konferansı için Rum liderin ortaya atmış olduğu ön koşulların kabul edilmediğini bildirdi.
Dışişleri, “Rum tarafının samimiyetsizliğini ve çözüme yönelik siyasi iradeden ne denli yoksun olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir” diyerek sürece olan güvensizliğini ilan etti.
Ama bir diğer yandan bırakın çözümü, çözüm ivmesinin bile Türkiye-AB ilişkilerine olumlu bir katkı yapacağı da bir gerçek.
Nitekim bu konuda dün Türkiye AB Bakanlığı, 'Türkiye-AB ilişkilerinde Kıbrıs çok önemli bir rol alıyor. Kıbrıs nedeniyle şu anda fasıllar engellenmiş durumda. Kıbrıs sorunu çözülürse üyelik müzakerelerinde önemli adımlar atılabilir. Bu demek değildir ki her şey çözülecek ama önemli bir engel kalkmış olacak. Ve işler biraz daha düzgün bir hale gelebilecek' açıklaması yaptı.
Yani sadece KKTC’nin değil, Ankara’nın da Cenevre’de yakalanacağı varsayılan çözüm ivmesine ihtiyacı var.
Nitekim Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da “Cenevre son duraktır. Bunun ötesinde 50 yıl daha yoktur” sözleri, “çöken müzakerelerde son bir şans daha olabilir mi” umudunu hepimizin içinde yeşertti.
Ama iki ileri bir geri yaklaşımlar, tam ne zaman iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon olabilir mi” sorusunda olumluya dönsek, sevincimizi kursağımızda bırakıyor.
Haziran’ın ikinci yarısında toplanacağı açıklanan Cenevre’nin iyimser bir hava yarattığının farkındayım. Ve şimdiden “olmayacak, zor” demenin keyifleri kaçırdığının da bilincindeyim.
Ama Güney’in bu yaklaşımıyla çözümün ne kadar zor olduğunu en çok hayatını çözüme adayan Cumhurbaşkanı Akıncı biliyor.
Onun açıklamalarındaki tona bakarsak, Cenevre yolunun ne kadar dikenli olduğunu anlayabiliriz.
Biliyorum kimse bize dikensiz gül bahçesi vaat etmedi. Ama kimse bize o gülleri gösterip ellerimizi sürekli kanatmamızı da beklemesin.
“Gülü seven dikenine katlanır” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Ama Kıbrıs’ta çözüm umudu gül ise, bize o yolda ilerlerken dikenlerin elimizi kanatmasından yorulduk, usandık.
Artık güle ulaşabiliyorsak ne mutlu.
Peki ya ulaşamıyorsak…
Belki de o gülü artık dalında mı bırakmalıyız?