Murakabe

Bu gün mübarek ramazan ayının yarısını geçmiş bulunuyoruz. Daha önceki yazılarda ramazan Kur’an ayıdır demiştik.

Bu gün mübarek ramazan ayının yarısını geçmiş bulunuyoruz. Daha önceki yazılarda ramazan Kur’an ayıdır demiştik. Kur’an’ın indiği ayda yapılacak en güzel şeylerden biri halimizi gözden geçirmek, murakabe ve muhasebe yapmaktır. Neye göre muhasebe yapmalıyız dediğinizi duyar gibiyim. Müslüman’ın uyması gereken ölçüler bellidir. Her şeyden önce Kur’an bizim ölçümüz olmalıdır. Zira o bizim hem dünyada hem ahirette mutluluğumuzu sağlayacak tek kaynaktır. Bunu kitabın ilk sayfasını açtığımızda görüyoruz.” Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap'dır” Hal böyle olunca durumumuzu değerlendirmek için başvurmamız gereken kaynağın ne olduğu sorusunun cevabı apaçık ortaya çıkmış oluyor.
Şimdi bazı misallerle bu murakabeyi birlikte yapabilir. Mesela, Hurucat suresinin ilk ayetini ele alalım. Hayatı anlama ve yaşamada uymamız gereken temel kurallardan birisi burada karşımıza çıkıyor. Bu ayette deniyor ki. Ey iman edenler, Allah ve Resul’ünün önüne geçmeyin.” Ne demektir bu? İslam’ı yaşarken, kendi düşüncemize göre hareket edemeyiz. Neyi nasıl yapmamız gerektiği Kur’an ve sünnette açık açık beyan edilmişken bunları görmezden gelip kendi düşüncemize göre, ya da şöyle ifade edelim işimize nasıl geliyorsa öyle hareket edemeyiz. Bu çerçeveden baktığımızda bu gün İslam’ı anlama ve yaşamada asli kaynaklara göre mi hareket ediyoruz. Yoksa nefsimize göre mi?
Allahu teala defalarca” namaz kılın zekât verin” diye emrediyor. Peygamber efendimiz, ”namaz dinin direğidir kim namazını kılarsa dinini yükseltmiş kim de terk ederse dinini yıkmış olur” buyuruyor. Biz kalkar da -kalbin temiz olsun namaz olmasa da olur- gibi bir yaklaşımda bulunursak Allah ve Resulünün önüne geçmiş, dine kendimize göre bir yorum getirmiş oluruz. Ahzap suresi otuz altıncı ayetinde “Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e başkaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.” buyuruluyor. Görüyoruz ki İslam’ı hayata uygulamada ölçü belli. Şimdi tekrar bakalım “İslam beş temel üzerine bina edilmiştir. Şahadet kelimesini söylemek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek” hadisine göre değerlendirdiğimizde durumumuz nedir?
Şu bahsettiklerim sadece birer örnektir. Müslüman’ın hayatında Kur’an bir bütün olarak hakim olmalıdır. Şekli olarak bazı amelleri yerine getirirken, şahsi ve ictimai hayata dair bütün işlerimizde aynı ölçülere uymak zorundayız. Yukarıda Hucurat suresinden bahsetmiştik. Tekrar o sureye dönerek bazı misallerle konuyu toparlayalım. Yine o surede, günlük hayatımızı ilgilendiren, birbirimizle ilişkilerimizde dikkat etmemiz gereken çok önemli kurallardan bahsediliyor. Mesela altıncı ayette “Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.” buyuruluyor. Aradaki sulhu, birliği muhabbeti muhafaza etmek için ne kadar önemli bir düstur değil mi. Devamında gelen ayetlerde yine, alay etmenin kötü lakap takmanın, gıybetin dedi kodunun kötü zanda bulunmanın ne kadar çirkin işler olduğu beyan ediliyor.
O yüce kitabın muhatabı olan bir Müslüman, emirlere dört elle sarılırken yasaklardan da o derece sakındığında hem dünyası hem ahireti güzel olacaktır.
Özet olarak ifade etmek gerekirse, Müslümanın her işi İslam’ın ön gördüğü gibi olmalıdır. Kendi nefsimize göre değil, Allah ve Resul’ünün istediği gibi yaşarsak neticeye ulaşırız. Yoksa yanlış istikamette yol alır, boşuna yoruluruz diye düşünüyorum. Mübarek ramazan ayında murakabemizi bu yönde yapabilirsek doğru çözümü de bulmamız mümkün olacaktır. Hazreti Ömer’in şu sözünü hep hatırlamalıyız.” Ölmeden önce ölün hesaba ekilmen önce kendinizi hesaba çekin”
Hayırlı, bereketli huzurlu ramazanlar efendim.



Bu haber 266 defa okunmuştur

:

:

:

: