Crans Montana elbette önemli bir gündemimiz.
Gözümüz kulağımız İsviçre’de.
Oradan iyi haberlerin gelmesi tabi ki temennimiz.
Ama bugün gelin yine kaldığımız yerden devam edelim.
Sahi nerede kalmıştık?
Kamu kaynaklarını birer ikişer evlatlara dağıtan Bakanın üstün hizmetlerinde.
Şahsi maksatları için devletin imkanlarını kullanmaktan çekinmeyen devlet erkanında..
Arkadaşlara, eşe dosta aracılık yaparak internet üzerinden bet ofisi sanal bahis izinlerinin verilmesini sağlayan Bakanın marifetlerinde.
Bir Bakanın İhalesiz ve yasal olmayan şekilde bir şirkete sağladığı imtiyaz neticesinde alınan hizmette.
Bir milletvekilinin oğluna kamu bankalarından sağlanan kredilerde.
Bir Bakanın bana rüşvet teklif ettiler itirafında.
Bir iş adamının aynı Bakanın makam odasında kendisinden para istediklerini söylemesinde.
Aynı Bakanın ilişkilerinden mütevellit hiç bir niteliğe sahip olmayan birisini devlet görevlisi diye sözleşmeli atamasında.
Tahlili gerekli kılan yediğimiz sebze ve meyve ithal ve yerli ürünlerin yüzde 50 limitinde zehir ihtiva etmesinde bir sakınca görmeyen devlet yetkililerinde.
Rüşvet aldı, verdi, teklif edildi, talep edildi iddialarını soruşturacak makamların üç maymunu oynamasında. ( görmüyorum duymuyorum konuşamıyorum)
Yasal olmadığına şüphe kaldırmayan vatandaşlıkların oy uğruna dağıtılmasında vs..
Gördüğünüz gibi kaldığımız yerde yine hukuksuzluk var.
Yine adaletsizlik var.
Yine adam kayırmacılık var.
Yine partizanlık var.
Yine yakınlarına menfaat sağlama var.
Yine iş bilmezlik var.
Yine devlet kaynaklarının şahsi işler için kullanımı var.
Yine görevi kötüye kullanma var.
Yine kötü yönetim var.
Ve var oğlu da var..
Aslında 40 yıldır dönüp dolaştığımız yerdir burası.
13 aydır da azınlık hükümetinin bu konuda ki becerisini görüyoruz hep birlikte.
İşte tam da bu nedenledir ki 13 aydır toplanan Bakanlar Kurulunda alınan önemli kararların bu minvalde gerçekleştiğini görüyoruz.
Başbakandan kardeşe, Bakandan evlatlara, Bakandan dünüre, Bakandan babaya, Bakandan arkadaşa ve uzayıp giden bir saadet zinciri oluşturmuşlar aldıkları kararlarla.
Peki halk?
Halk bu kararların neresinde?
Alınan bu kararların topluma kazandırdıkları ne?
Tabi ki koca bir hiç.
Kamu yararı yok elbette.
Sadece yakınlarına sağladıkları kıyaklar var.
Kamu kaynaklarının şahsi çıkarlar için kullanmaktan çekinmeyen bir topluluk var.
Nitekim çatır çatır da kullanıyorlar bunu.
Babalarının malı gibi el uzatıyorlar devletin malına.
Miras kalmışcasına krediler dağıtıyorlar yakınlarına kamu bankalarından.
Kamu kaynaklarını tahsis ediyorlar birer ikişer.
Peki, ne olacak bu durum böyle?
Yapanın yanına kar mı kalacak?
Yağma yok.
O gün illa ki gelecek.
Hesap sorma günü.
Hesap verme günü.
Ve bizler de bu ülkede yasaların hukuk nezdinde sadece biz yurttaşlara değil herkese bir gün lazım olacağını hep birlikte göreceğiz.
O günlerin çok uzak olmadığına inananlardanım.