Ajanda deyip geçmemeli, tarihe not düşülmeli

Hayat dersinden, ders çalışarak, imtihana girilerek geçilmez...

Hayat dersinden, ders çalışarak, imtihana girilerek geçilmez...
Sınıfı dünya olan, öğrencisi çok olan bir yerden geçerken, her birey kendini, çevresine bilgi donanımı, gerçekte yaşadıkları, yaşadığı her olaydan elde ettiği edinimleri ile kendine verdiği not ile eşik atlayan olur... Çevreden aldığı olumlu, olumsuz tepkileri, akıl süzgecinden geçirirken çok dikkatlidir çünkü süzgeçten, süzülmeyeler olumsuzlukları inkâr edemez...
Okumanın sonu yok, okumak için zaman çok... Yeter ki insanda istek ve arzu olsun... Zamanımızda ne kadar çok çeşit akıllı telefonlar olsa da, telefonların en akıllarına dahi itimat etmeyin derim... Peki, ne yapalım derseniz, düz, sadece tarihleri ihtiva eden ajandaları tercih edin derim... Ancak ajandaların çok fazla olumsuz kamu algısı yaratan yazılılarından ve alıntılı bilgilerinden de sakının derim... Ajandalarda esas yer kaplaması gereken sizin düşeceğiniz notlar olmalı...

Eski Maarif takvimleri Kıbrıs’ta çoğu evin özellikle köylerde duvara çakılan bir mıh üzerine arka fon kâğıdın deliğinden geçirilen ispaho iplikten ayrıştırılan ince kısmı düğümlenerek duvara asılan takvim... En tercih edileni de dediğim gibi 'Saatli Maarif Takvimi' renkli değildi ama üzerinde günün anlam ve önemi yazardı, kız çocuk erkek çocuk için koyacağınız isim önerileri vardı, hatta bu gün ne pişirelim diye not bile vardı... Takvimin yaprağını ise evde en son yatan kişi koparıp, ertesi güne tarihi güncellerdi... Maşallah, şimdi çoluk çocuk, hepimiz ellerimizdeki telefonlar ile tarih saat işini hallediyoruz... Kol saatleri bile gittikçe kollarda eksikliğini hissettiriyor... Saatlerin markası ve parıltısı ile aksesuar olarak kullananları hariç...
1954 yılında basımı' İstanbul Maarif Kitaphanesinde' yapılan bir kitabı karıştırırken girişte kitabın takdimini yapan kişinin isminin Naci Kasım olduğunu gördüm... Araştırdığım vakit Saatli Maarif Takvimini çıkardıkları bilgisine ulaştığımda ajandanın geçmişindeki anlatımları da okudum... Yeniden hatırlanması gereken bilgilere de ulaştım. Mesela Ekonomist Dergisi'nin haberine göre, 1860 yılında Hacı Kasım Efendi'nin basıp satmaya başladığı takvimi, bugün üçüncü ve dördüncü kuşağı Geylani Ailesi çıkardığı haberi 2000 yılına ait ve saatli maarif takviminin o yılda 140 yıllık geçmişinden bahsediliyor... Okudukça Ece ajandasının geçmişinin üzerinden asır geçtiğini gittiğini gördüm, hikâyesini okudum... Hâlâ daha ajanda kullanan ve ajandaları saklayan biri olarak, eski yıllardan bu güne gelinceye kadar epey notun bu ajandalarda olduğu ve eski zamanın hadislerinde ailevi notların yazılımında, telefon numaralarının el yazısı ile ajandadan ajandaya yılsonunda heyecanla ve aciliyetle geçirildiği günleri hatırladım... Aylık maaş hesaplarının notlar halindeki dökümüne gülümserken bazı notların hakikatinde üzülmedim dersem yalan olur... Memurları çalışma masalarında eski yıllarda demir altlık üzerindeki iki ince demire geçirilen, üzerine notlar yazılan, iş çıkışında veya sabah işe başlar başlamaz tarih yaprağı değiştirilen takvimleri, bu günlerde o masalarda görememenin burukluğunu, yeniyi bulurken, eskiyi unutmamak adına, anımsanması dahi gözlerde yaş birikimini yaşadım... Bu pazar gününde belki de sizlerin de mevcut ajandalarında yazdıklarınız, unutamadığınız notlarınız vardır diye düşündüm... Tıpkı Şems'in dediği gibi 'Allah sadece kalbi verir, içini sen doldurursun' sözündeki gerçek gibi...

Bu haber 1901 defa okunmuştur

:

:

:

: