Yoğun Bir süreci geride bıraktık. Belki de daha yoğun bir sürece giriyoruz. Yaz aylarının bunaltıcı sıcağı hele bir de Ağustos’un geleceği düşüncesi hepimizi iyice çileden çıkartıyor. Şu anki sıcak ve gelecek sıcak günlerin düşüncesi varken bir de Güney’den gelen ve güvenilirliği tartışılan haberler iyi ce canımızı sıkıyor. Özellikle Crans Motana sürecinin çökmesinin ardından zaten önceden de var olan ve zaman zaman iki ülke ve garantörler arasında gerginliğe neden olan daha da ötesi uluslarası aktörlerin de varlığını ispatlamaya çalıştığı Doğu Akdeniz mevzusu…
Yaşanan gelişmeler ve yapılan açıklamalar Doğu Akdeniz’in çok yakın bir tarihte Ağustos sıcağını geçtim çöl sıcağını aratmayacağı düşüncesindeyim. Çünkü Güney Kıbrıs tek yanlı olarak ilan ettiği sözde Münhasır ekonomik bölgesinde sondaj faaliyetleri konusunda sona yaklaştı. Bu kadar çabalarının ardından bir de konunun içinde olan uluslararası aktörlerin arzusunun olması süreci hızlandırıyor.
Tabi Türkiye bu konuda sürekli olarak netliğini ortaya koymuştur, koymaya da devam edecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile istişare içinde her türlü önlemi ve hamleyi yapmaya hazır olunduğu defaten dile getirilmiştir.
G 20 Liderler zirvesinde damga vuran Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’da gerek Güney Kıbrıs’a gerekse oyuna dahil olmaya çalışan ve olan uluslararası arenaya çok ince ve yerinde mesajlar vermişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs meselesinin, Akdeniz bölgesinin güvenliği, geleceği ve ekonomisi için kritik önemi olduğunu, Türkiye'nin, garantör ülke olarak Kıbrıs meselesinin, adil, kapsamlı ve sürdürülebilir şekilde çözüme kavuşturulması için büyük çaba gösterdiğini vurgulamıştır.
Erdoğan bununla da kalmayarak Crans Montana’da gerçekleştirilen Kıbrıs konferansında Türkiye'nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı alamadığından bahsetmiştir. Ve an önemli nokta da burada ; “Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur.'
Erdoğan, 'Türkiye, sorununun çözümüne farklı parametrelerle katkı sağlama çabalarını yine sürdürecektir. Aynı tutumu ilgili tüm taraflardan bekliyoruz. Olmadığı takdirde şüphesiz ki B planı, C planı, bunlar da düşünülmeye başlanacaktır. Elbette bu konuda gereken değerlendirmeleri yapacak, sonucu kamuoyu ve muhataplarımızla paylaşacağız” diyerek, var olmadığı söylenen ve üzerinde iddia diye ısrar edilen B, hatta C planından bile bahsetmiştir. Bundan sonrasını düşünmesi gereken biz değil Güney Kıbrıs olacaktır. Çünkü biz Türk tarafı olarak elimizden geleni yaptık. Bu konuda içimiz gayet rahat.