Türkiye ile Alman hükümeti arasındaki kriz giderek derinleşiyor. Berlin’den yükselen asılsız iddialar öyle noktalara ulaştı ki, iş Türkiye’deki Alman şirketlerine soruşturma açıldığı iddialarına kadar vardı.
Dün bu konudaki iddiaları kesin bir dille yalanlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Alman Ekonomi Bakanı'nın beyanlarını şiddetle kınıyorum. Hiçbir Alman şirketi ile ilgili bir soruşturma, araştırma yoktur, hepsi yalandır. Buradan Alman dostlarıma, tüm dünyaya şunu hatırlatmak istiyorum: Türkiye'yi karalamaya gücünüz yetmez. Bu tür şeylerle de bizi korkutmaya gücünüz hiç yetmez' dedi.
Türkiye’ye yatırım yapan şirketleri ürkütmeyi amaçlayan bu tür beyanatlar, 15 Temmuz saldırısının ardından beklenen ekonomik saldırıların bir parçası niteliğindedir.
Aslında iki ülke arasındaki ilişkiler siyasete alet edilemeyecek kadar derin ve güçlü.
Türkiye ile Almanya arasında yılda 40 milyar avroya yaklaşan ticaret hacmi, iki ülkenin birbirine olan bağını en açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Almanya, 3 milyonu aşan Türk vatandaşına ev sahipliği yapmanın yanında Türk ihracatçısının en büyük ihraç pazarı konumunda.
Türkiye ihracatında Almanya’nın payı yüzde 9.8 olurken, Almanya Türkiye’nin ithalatından yüzde 10.8 pay aldı.
Tüm bunların dışında Türkiye Almanya ilişkileri tarihi açıdan da oldukça köklü.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu ile aynı safta savaşan Almanya, komutanlarını Osmanlı ordusuna yerleştirecek kadar yakın ilişkiler de kurmuştur.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda değişen neydi de bir anda ilişkiler bu noktaya geldi diye düşünebilirsiniz.
Şüphesiz bunu Türkiye siyasetinde etkin bir rol oynamaya çalışan Alman derin devletinin çabalarıyla açıklayabiliriz.
15 Temmuz’dan sonra hesap vermekten korkarak Türkiye’den kaçan ne kadar vatan haini varsa, onlara sığınma hakkı veren Almanya, ilişkilerin gerilmesinde başrol oynadı.
15 temmuz öncesinde de terör örgütü PKK üyelerine yaptığı hamilikle ünlenen Avrupa’nın abisi, bu konuda tüm AB ülkelerine de öncü oldu.
Peki iki ülke bu kadar derin, tarihi, ticari ve sosyal bağlarla birbirine bağlıyken, nasıl oluyor da karşı karşıya gelebiliyor. Anlaşılır gibi değil.
Ama artık Almanya tercihini yapmak zorunda.
Alman hükümeti, Türkiye düşmanlığı üzerine kurduğu bu siyasetin, iki ülke arasında tarihe dayanan ilişkilere onarılamaz yaralar açtığını anlayabilirse ilişkiler tekrar rayına girebilir.
Yoksa eğer, Türkiye siyasetini yönetmek için terör örgütleriyle kol kola yürümeyi tercih ederlerse, kaybeden kendileri olacaktır.
Aynı anda hem dost, hem düşman olamazsınız.
Tercihinizi yapmak zorundasınız.