O gün hep beraber, birlikte sokaklara çıktığımızda, bugünleri görebiliyorduk.

Sokaklardaki kalabalık, duyarsız bir gençlik olmadığımızın kanıtıydı. Miskin rahatlık yerine, zorlu bir çabayı tercih ederiz. Bu süreç bize uyum içinde çalışmayı öğretmiştir. En başından beri ayrımı, kamplaşmayı, peşkeşi reddettik.

Önce devletin arazi ve kaynaklarını, kadrolarını daha sonraları yönetimini devir etmelerinin, biz gençlerin özgürlüğünü, geleceğini devir ettikleri manasına geldiğini görebiliyorduk.

Geleceğimizin peşkeşine karşı adalet için oradaydık. Özgüvenli gençler olarak biz, geleceğimiz için aldığımız eğitimi, sarf ettiğimiz emeği, alın terini, gelecek kaygımızı başkalarının yönetimine devretmedik, devretmeyeceğiz. Haklıyız çünkü her türlü yeterliliğe sahibiz, haklıyız çünkü kendi kendimizi yöneteceğiz.

Kıbrıs’ta yaşayan herkesin dini inancına yürekten saygılıyız, bu saygıyı herkesten bekliyoruz. Anayasamızın “Laiklik” ilkesine bağlıyız ve vatandaşların anayasal güvencesini biz gençler koruyacağız. Bağımsızlığımızın gücünü “Anayasal Haklarımız” dan almaktayız.

Devlet bizlere parasız, demokratik, eşit, laik ve bilimsel eğitim sağlamak zorundadır. Bu bizim en önemli anayasal ve doğal hakkımızdır. O gün sokakta ne dediysek bugün yine tekrarlıyoruz. UBP-DP hükümetinin benimsediği, yönetimi başka ülkelere, zenginlere, akrabalara devir etmek isteyen iktidarlar tarafından yönetilmek istemiyoruz.

Çanakkale Gezisine ülkemizden her zaman katılım vardı, aramızda bu kamplara geçmişte katılmış arkadaşlarımız da var. Ülkemizde vesayet düzenini var etmek için “Protokoller”, “Paketler” ile güce yaranmak isteyen kimler varsa, her zaman bizleri karşısında bulacaktır. Bağnazlığa, hurafeye, yobazlığa adamızda geçit vermedik, vermeyeceğiz.

Her türlü sömürüye karşı olduğumuz gibi, kimlik, din, kişisel özgürlük ve hakların sömürülmesine de karşıyız.

“Kadın-Erkek” ayrı kamplarda siyasi belgeseller izletildiğini, gençlerimize tek bir din ve mezhebe dayalı propaganda yapıldığını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Öte yandan “sizler artık büyüdünüz erkeklere bakmayın” gibi söylemlerle kadın-erkek eşitsizliği yaratan, ucu dini siyasete varan bir ortamın yaratılmış olduğunu da öğrendik. Ellerindeki her türlü güçle; imkân sahibi olanların, henüz reşit olmayan gençlerimizi, bilinçli, sistematik bir şekilde günbegün dönüştürmesine izin vermeyeceğiz.

Havaalanları gibi kamusal, uluslararası alanlarda, tek bir dini mezhebe ait ibadet çağrısı yapmak, başta dinler, mezhepler arası diyaloğa zarar vermekte olduğunu görüyor, anayasal düzenimize de aykırı olduğunu biliyoruz.

Sonrasında Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde gençlerimize bu ülkenin gerçek sahiplerinin biz vatandaşlar değil, başkalarının olduğunun anlatılması, önceliğimizin sadece din üzerine kurulu bir yönetim olduğunun anlatılması, ahlaksız bir nesil olduğumuz söylenerek, hakaret boyutunda bir eğitim sistemine karşı olduğumuzu ayrıca belirtiriz.

Kur'an kurslarının yasalara aykırı olmasının yanında, “Pedagoji” eğitimi almamış kimseler tarafından çocuklara eğitim verilmesi, Eğitim Bakanlığı yerine Cami'den Çanakkale Kampı’na kayıt alınması, sosyal devletin çalışmaz hale getirilerek gençlerimize, sportif, sosyal, kültürel faaliyetlerin sunulmaması sonucunda, özetle ortaya çıkan bu süreci, görüntülü ve belgeli olarak izlediğimiz bu günlerde;
Bütün bu yapılanlar toplumumuzu kamplaştırmakta, dostluk ve sevgi içerisinde yaşayan bizleri, din, dil, ırk, mezhep, cinsel yönelim, etnik köken farklılıklarımıza göre ayırmaya çalışanları reddediyoruz. Biz gençler, nefret söylemleri yerine sevgi dili ile insanlığı bir araya getirerek, toplumumuzda yaratılmak istenen kamplaşmaya karşı çıkacağımızı bildirir. Dün kültürümüzün devşirilmesine, bize dayatılan toplum mühendisliğine nasıl izin vermediysek, bugün de laiklik, eşitlik, demokrasi adına kültürel dokumuzu bozmayı hedefleyen, her türlü hamleyi de reddettiğimizi kamuoyuna saygı ve sevgiyle duyururuz.