İnsanlık dışı davrananlar insan olur mu?

Kıbrıs tarihine baktığımızda, toplu mezarların uygulatılanı olan ve bu muameleye tabii tutulan, hep biz Türkler olmaktayız.

Kıbrıs tarihine baktığımızda, toplu mezarların uygulatılanı olan ve bu muameleye tabii tutulan, hep biz Türkler olmaktayız.
Türk Halkı olarak, bu Ada üzerinde, mevcudiyetimizden sonra. Adaya hakim olarak. Böyle insanlık dışı uygulamaları, ne başka ırktan, ne de başka dinden olanlara yapmadık.
Adaya, Rumların mevcudiyetinden sonra, planlı bir şekilde. Adanın Yunanistan’a bağlanması hülyasından dolayı. Bizlere karşı, bu uygulamalar başlatılmıştır.
Tabii, burada belirtmekte yarar var.
Bu uygulamalar, dünyanın değişik bölgelerinde de, olmaktadır.
Yöntem aynı.
Uygulayanlar, Hristiyan.
Uygulananlar, Müslüman.
Milliyete gelince, Türk.
Bir bakalım.
Türkiye.
Kıbrıs.
Bosna.
Dağlık Karabağ.
Ortadoğu.
Bunları çoğaltmak mümkün.
Bunu irdelemek için, kendi Adamıza bir bakalım.
Megalo İdea’nın bir tamamlayıcısı olan, Enosis hayali için, Adada örgütlenen EOKA. Bu hedefe varmada, her yöntemin mubah olduğu bir yol seçti.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Enosis’e bir köprü olduğunu söyleyen, Makarios. Ortaklık Cumhuriyetini, üç yıl yaşatmış ve Enosis hayalini gerçekleştirmek için, düğmeye basmış oldu.
İlk, katledilip toplu mezara gömülen Müslüman Türkler. Ayvasıl’daki Türk kardeşlerimiz oldu.
Ardından, on bir yıllık, bir getto yaşamı.
Türkler, yine öldürülüyor.
Kaçırılıyor.
Meçhullerde, kayboluyordu.
Türkiye’nin, ciddi ikazları.
Sınırlı, müdahalede bulunma hareketleri.
Makarios’un yaptığı tehditler.
“ Türkiye müdahale ederse, kurtaracak bir tek Türk bulamayacak “ söylemleri.
Adanın, Yunanistan’a, bağlanma hareketi.
15 Temmuz 1974.
Ardından, 20 Temmuz 1974. Türkiye’nin, Adaya çıkması ve toplu bir soykırımın önüne geçmesi.
Savunmasız olarak bulunan, Türk köyleri ise , Makarios’un talimatını yerine getirmek için gözü dönmüş canilerin hedefi haline geldi.
Güneyde, Taşkent’teki Türklerin katledilmesi.
Ardından , Atlılar, Muratağa ve Sandallar’daki Türklerin, katledilip toplu mezarlara gömülmeleri.
Rum ve Yunanlı katiller, eksiksiz, Baş Piskopos’un talimatını, yerine getirmekten imtina etmediler.
Yüzlerce Türk ailesi, yok oldu.
Bu olaylar karşısında, Güneyden, cılız da olsa, bir ses bile çıkmadı.
Bugün dahi, böyle bir ses yok.
Hep, yazıp çiziyorum.
Dünyada, en büyük insan hakkı, yaşam hakkıdır.
Bunun üzerinde veya ağırlığında, başka bir insan hakkı var mı?
Olabilir mi?
Bu katliamlar, Anavatanın garantisine rağmen yapıldı.
Bu olmasa, acaba neler olacaktı?
Düşünmeye bile, ürküyorum.
Yaşam hakkımızı, garanti altına almayacak bir anlaşma. Kıbrıs Türkünün sonunu getirir.
Kaldı ki.
Bu katliamların, önüne geçmek için.
Mevcudu, daha da etkinleştirmekten başka, bir yol var mı?
Bu Adaya, 1974 - 20 Temmuzunda, barış gelmiştir.
Güneye de, Kuzeye de.
Guterres’in çizdiği perspektifte, bir anlaşma demek.
Var olan barışı, ortadan kaldırmak demek olmaz mı?
43 yıldır, bu adada barış vardır.
Kimsenin kanı, akmamaktadır.
Barış yapacağız diye, var olan bu barışı ortadan kaldırmayalım.
43 yıl önce, Makarios’un meşhur tehdidine uyarak, yüzlerce Türk’ü katledip, toplu mezarlara gömenleri ve bu mezalimleri, kınamayan Güneydekileri lanetliyorum.
Hiçbir suçu olmayan, günahsız ve sabi Türk kardeşlerimizi, canice katledilmelerinin, 43 ‘cü yıl dönümünde. Rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum.
Işıklarının, eksik olmamasını diliyorum.
Daha önemlisi.
Gelecek nesiller için, unutulmasınlar. Unutturulmasınlar.
Böyle bir tehlike var mı?
Evet, vardır.
Misyonerlerin ajandalarında, bu da var.
Bu haber 3822 defa okunmuştur

:

:

:

: