İnsan odaklı ekonomi toplumsal kalkınmanın temelidir

Sürdürülebilir kalkınma kavramı ilk kez Brundtland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz raporunda görüldü ve ardından, 1980'lerin sonlarında yaygın olarak kabul görmeye başladı.

Sürdürülebilir kalkınma kavramı ilk kez Brundtland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz raporunda görüldü ve ardından, 1980'lerin sonlarında yaygın olarak kabul görmeye başladı. Birleşmiş Milletler tarafından gelişme kavramı ve uygulamalarında “değişim için küresel bir gündem” önerisinde bulunulması amacıyla oluşturulan komisyonun çalışmaları sonucu hazırlanan bu raporda yaşam ve yönetim biçimlerimiz üzerinde bir an önce yeniden düşünmemiz gerektiğine işaret edildi.

Sürdürülebilir kalkınma için iki şey gerekiyor. Birincisi, dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunlara çözüm bulmak için tek başına ekonomik büyümenin yeterli olmadığının, yani atılan her adımın ekonomik, toplumsal ve çevre boyutlarının birbirine bağlı olduğunun kavranması. Her defasında bunlardan sadece birinin dikkate alınması değerlendirme hatalarına ve “sürdürülebilir olmayan” sonuçlara yol açar. Örneğin, sadece kâr marjlarına odaklanılmasının tarihsel olarak toplum ve çevre açısından yol açtığı zararlar uzun vadede toplum için pahalıya mal oluyor. Ama çevreye özen gösterilmesi ve insanlara ihtiyaç duydukları hizmetlerin sağlanması en azından kısmen ekonomik kaynaklara bağlıdır.

İkincisi, sürdürülebilir kalkınmanın birbirine bağlı olma özelliği stratejilerin eşgüdümü ve iyi kararlar alınması için ister coğrafi olsun, ister kurumsal sınırların aşılmasını gerektiriyor. Sorunların sadece bir tek devlet kurumu ya da bir tek mahalle gibi belirli alanlarla sınırlı kalması ender olup, bunlara akıllı çözümler bulunması için karar alma sürecinde işbirliği yapılmasını elzem hale getiriyor.

Sürdürülebilir kalkınmanın beraber düşünülmesi gereken üç temel öğesi vardır.

Toplum, ekonomi ve çevre.

Koşullar ne olursa olsun, ana fikir değişmiyor: İnsanlar, doğal yaşam alanları ve ekonomik sistemler ile birbirine bağlıdır. Bu karşılıklı bağımlılığı belki birkaç yıl ya da birkaç onyıl göz ardı edebiliriz; ama tarihin gösterdiği gibi, çok geçmeden şu ya da bu şekilde bir alarm ya da kriz durumu bunu bize hatırlatır.

Bütün ülkelerin tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik koşulları farklı olmakla birlikte, sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkeleri hepsi için geçerlidir. Ekonomik büyüme gereklidir; ama büyüme tek başına, refaha katkıda bulunan bütün faktörler kavranmaksızın, yoksulluğun önemli ölçüde azalmasını sağlamaz. Ekonomik büyüme genel olarak ülke çapında ortalama insan ömrü, eğitim seviyeleri ve yaşam kalitesinde genel gelişmelerle ilişkilidir; ama bu bize bu büyümenin nasıl sağlandığı, kalıcı olup olmadığı ve kimlere yarayıp kimleri ihmal ettiği konusunda bir fikir vermez.

Bu haber 217 defa okunmuştur

:

:

:

: