'Serâb-ı ömrüm '

Babam Hüseyin Özdemir'in Kıbrıs’ta altmış yıllık anılarını, sarımtırak kâğıtlarda okurken onun lise yıllarına gittim...

Babam Hüseyin Özdemir'in Kıbrıs’ta altmış yıllık anılarını, sarımtırak kâğıtlarda okurken onun lise yıllarına gittim... Okulunun İngiliz müdüründen bahsediyor, müdürün iyi olmasına rağmen Ermeni kökenli eşinin Atatürk düşmanı olduğunu, öğretmenler arasına devamlı nifak soktuğunu belirtiyor. Okulda bayram kutlamaları yasak olduğu için Cumhuriyet Bayramında bütün çocukların okuldan kaçtıklarını, bu sebeple 3 öğrencinin korku mahiyetinde idare tarafından okuldan uzaklaştırıldığı not düşülmüş bu anılarda… O zamanlarda lise öğretmenlerinin ikisinin Ankara Üniversitesi'nden mezun olduğunu, diğer öğretmenlerin ise tecrübelerinin varlığının inkâr edilmez olduğu yazılıdır...

Müdür muavini Remzi Bey'in kimya formüllerini yazarken dahi kara tahtanın yanından, gözlükleri altından sınıfı süzdüğünü ve bu öğretmenin çok zeki olduğunu yazıyor, fizik öğretmenleri Ali Nizama beyin mükemmel İngilizcesi ile fizik ve coğrafya anlattığını laboratuvar kendisinin öğretmene asistanlık yaptığını da belirtiyor. Deneylerden ve imtihanlardan sonra laboratuvarı kendisinin düzenlediğini, sınıflarında çok muzip bir öğrenci grubu olduğunu ve o yıllarda sınıf arkadaşı Ertuğrul Denktaş'ında onlardan birisi olduğunu belirtiyor. Sınav saatimde sınıfa son gireceğim diyen Ertuğrul, babamdan ona soru sorulduğu anda deney tüplerini demir masadan yere düşürmesini ve hocanın şaşkınlığı esnasında sınıf öğrencilerinin eksik puanlarını bir anda artı yapacağını belirtiyor, sınıf adına yapılan isteğe boyun eğiliyor, Ertuğrul imtihana girdiği anda sorusu hidrolik kanunları nedir diye sorulduğu aynı anda plan devreye giriyor, pat küt bütün laboratuvar malzemeleri yerlere dökülüyor. Bu arada bütün eksiler artı olmuştur.

Ali Nizama öğretmenlerinin Türkiye'de af çıktıktan sonra Türkiye'ye gittiğini ,daha sonra feylesof adı ile anılan Rıza Tevfik'i Kıbrıs'ta misafir ettiğini, hatta Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın verdiği konferanslara kendisinin de katıldığını yazıyor...

Bu ismi ve Feylosof lakabını okuduğum zaman Rıza Tevfik ilgimi çekti araştırdım... Çünkü babam onun 'Serâb-ı Ömrüm ' adlı şiir kitabının yüzlercesini öğretmeninin hatırına sattığını da anılarında yazmıştır... Anladığım o ki, bahse konu kişinin Türk şair, filozof ve devlet adamının, hayat hikâyesinin okunmaya değer olduğudur... Nitekim bu hayat hikâyesi içerisinde öğrendiğim en önemli şeyin bana göre Serâbı-ı Ömrüm kitabının baskısın 1934 yılında Lefkoşa'da yapıldığıdır...

Birkaç şiirine bakmak fırsatım oldu ve beğendiğim 'Gözlerin' adlı şiirini, onların anısına sizlerle paylaşmak istiyorum;
Ruhumda gizli bir emel mi arar
Gözlerime bakıp dalan gözlerin?
Aklıma gelmedik bilmece sorar
Beni hülyalara salan gözlerin!
Nigâhın gönlüme - ey perî - peyker! -
Leyâl-i hasretin hüznünü döker;
Karanlıklar gibi yığılır çöker
İçimde yer edip kalan gözlerin!
Huzûrunda bâzen benliğim erir,
Tavrın hulûsumdan şübhe gösterir.
Bâzen de ne olmaz ümidler verir
Sabr ü karârımı alan gözlerin!
Gamzende zâhir, ey ömrümün vârı! .
Füsûn-ı hüsnünün bütün esrârı.
Neşr eder âleme reng-i bahârı
Koyu menekşeye çalan gözlerin!
Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler;
Bakışın zihnimi perişan eyler.
Bana aşk elinden efsane söyler,
Aşka inanmayan yalan gözlerin!

Demek ki bir hayat yaşanırken, önemli olan içinde biriktirdiğiniz anılar ve dostlukların ehemmiyeti her zaman var olandır...

Bu haber 2166 defa okunmuştur

:

:

:

: