“Sizi gülümseten insanların peşine takılın, sadece bir gülümseme karanlık bir günü aydınlatabilir” demiş Moliere…
Sizi en son ne zaman gözünüzden yaşlar gelene dek kahkahalarla güldünüz hatırlıyor musunuz?
Çok geriye gidiyorsanız aman dikkat…
Sorgulamaya başlayın hayatı, çevrenizdekileri ama en önemlisi de kendinizi…
Gülümseyen bir yüzün açamayacağı kapı yoktur.
Devlet dairesinde asık yüzlü bir memura işiniz mi düştü, gülümseyin…
Bakkalda, markette, çarşıda, pazarda alışveriş yaparken parayı uzatırken gülümseyin…
Komşularınızı, arkadaşlarınızı gördüğünüzde gülümseyin…
Sizin gülümseyerek saçtığınız ışığın etkisi, aynı hızla size geri dönecektir size emin olun.
Elbette hayatımızda ağır yükler var, dertler, sorunlar, üstesinden gelemediğimiz problemler var.
Ama bunlar hiçbir zaman gülümsemeye engel değil.
Ve siz siz olun, gülümsemeyen insanlardan kaçın.
Gülmeyin unutmuş insanlar, girdikleri her ortamı zehirler.
Elbet insanoğlu doğarken ağladı bunu biliyoruz…
Belki ölürken son nefeste de gülmek nasip olmayacak…
Ama aradaki dönemi seçme şansına sahibiz.
Biliyorum, yaşadığımız topluma, Kıbrıs’ın bitmek tükenmek bilmeyen sorunlarına bakıp “Gülmek mümkün mü” diyeceksiniz…
Cevabı peşinen vereyim.
Elbette mümkün…
Nietzsche’nin dediği gibi belki de “İnsan bu dünyada o kadar ıstırap çekiyor ki bütün canlı yaratıklar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmış olmalı.”
Gülmeye ihtiyacımız var.
Zor biliyorum ama yapabiliriz…
Sezen Aksu’nun o güzel şarkısında olduğu gibi…
Hadi Gülümse, Bulutlar Gitsin…