Evet sevgili arkadaşlar, niçin bir ileriye bir geriye gidilsin. Einstelleni bir yapar bir yapmazsanız, aynen bir ileriye bir geriye sayar durursunuz. Ama yol alamazsınız. Bu dünyadaki sefaleti ve sıkıntıları bir bilebilseniz. Ne kadar insanın kötülüğün elinde oyuncak olduğunu ve bedeninin tutsak olduğunu bir görebilseniz. Enerjisinin kötü tarafından emildiğini ve bu güne kadar ne çok insanın felakete sürüklendiğini, hala daha da sürüklenmekte olduğunu bir farkedebilseniz, o zaman anlardınız size niye kötüden uzaklaşın dediğimi.
Sizlere bunları niye anlatıyorum biliyormusunuz? Çünkü insanların kendi kendilerine ne yapacaklarını ve bunların üstesinden nasıl geleceklerinin bilmediklerinin farkındayım. Bu yüzden de eyleme geçemediklerini ve isteyerek veya istemeyerek kötünün içinde yoğrulduklarını görüyorum. Bu böyle olmamalı arkadaşlar. En azından isteyenlerin bu kötülük çukurundan çıkabilmeleri gerekiyor.
İnsanın düzene, yani İlahiye dönmesi ve Tanrının bütün insanlar için öngördüğü bu yola yönlenmeleri için zaman çoktan geldi ve geçiyor. Burada bir kendinize bakın bir de en yakınınızdakine bakın, siz de dahil, herkes olumsuz yönde bir şeyler konuşuyor, tartışıyor, korkuyor, endişeleniyor, birbirlerini çekemiyor, çekiştiriyor, sürekli tedirginlik içinde ve hepsinde de bir rahatsızlık var.
Siz buna yaşamak mı diyorsunuz? Sizin için hayat bu mudur? Sonra da bin bir türlü hastalıkla (sizin tabirinizle) boğuşuyorsunuz.
Artık İlahiye dönüp güzellikler içinde mi? Yoksa kötülükler içinde mi yaşamak istersiniz? Karar verin ve hep ayni yönde kalın ki yol alabilesiniz.
Enerji dağılımı o kadar güçlüdür ki, pozitif veya negatif hiç fark etmez. Sizin ürettiğiniz her hangi bir düşünce, bütün evrene yayılır dağılır ve herkes nasibini alır. Bütün bulaşıcı hastalıklar, bütün olumsuzluklar veya iyi yönde üretilmiş düşünce ve duygular, bir anda bütün evreni sarar. Uzun zamana da ihtiyaç yoktur.
Örneğin: hiç yoktan biri çıkıp ta * şu hastalık görülmüş, yayılıyormuş.* dese, çok kısa süre içinde sağdan soldan o hastalığın görüldüğüne dair haberler gelmeye başlar. Bunu düşünebiliyor musunuz? Bunun bilincinde olan insanların, neden sürekli,* iyi düşünün, iyi konuşun, güzellikleri paylaşın.* dediğini umarım şimdi çok daha iyi anlamışsınızdır.
İyi sözde iyiliğin gücü vardır. Tanrının gücü vardır. İnançsızlıkta kötülük vardır. İnançta ise iyilik, İlahi olan vardır ve bir tek kötü düşünceyi içselleştirmek, iyiliğin büyük bir kısmını tahrip edebilir. Çünkü insanlar kötü bir fikrin içeriye girdiğini bilmezler. Bu fikrin köpürüp mayalanacağının ve çoğalacağının da farkında değiller. Zannederler ki işte küçücük bir yalan söyledim. O yalan dönüp dolaşıp büyüyecek ve ayaklarınıza sarılacak. Onun için düşüncelerinize, söylediklerinize, hayallerinize ve isteklerinize en küçük bir olumsuzluk tohumu ekmeyin. Bırakın güzellikler, sevgiler, huzurlar, barış ve özgürlük ve bütün güzellikler dünyamızı sarsın.
Sizin hiçbiriniz de kamuoyu önünde, etrafınızı hasta bedenlerin sarmasını ve onlara doğru yolu göstermeye asla cesaret edemezdiniz. Çünkü onları tanımıyorsunuz. Dünyevi açıdan bakılırsa, ben küçük bir insan çocuğuyum, ben sadece bir zanaatkarım. Ben sadece çok fakir bir ailenin evladıyım. Sizin çoğunuzun gördüğü yüksek tahsili görmedim ben.
Benim bütün bunlara ihtiyacım olmadı. Benim kitap okumama gerek yok. Benim insanların sözünü dinlemeye ihtiyacım yok. Ama bir şeye ihtiyacım var. O da ait olduğumu bildiğim ve sizin de ait olduğunuzu bildiğim, İlahinin sözünü dinlemek. Doğruyu içime almak ve onun içinde yaşamak ve sonra, sizin kendi kendinize ikna olabileceğiniz, hakikaten doğru olanı size vermek.
Dışarı çıkıp bir çevrenize baktığınızda ne demek istediğimi anlarsınız. İlahiyle beraber değilseniz, rehberlik almıyorsanız, yapabilecek hiç bir şeyiniz yok demektir. Sadece o kalabalığın içinde, karmaşada bir, bir tarafa bir diğer tarafa savrulur durursunuz. Çoğunlukla da ne yaptığınızı ve ne yapmak istediğinizi bilmeden.
Bir çok insan benim için de şarlatan kelimesini kullandı. Ama zararı yok, çünkü insanlar sadece içlerinde ne taşıyorlarsa onu dile getirirler. Yani insanlar tarafından öyle yargılandım ki, onlara göre ben dünyadaki en aşağılık insandım. Ama ben onlara kendimi ısbatlamaya gerek görmedim. Kendi kendilerine ikna olmaları için fırsat verdim. Onların anlamalarını istedim ve gördüm ki, en yüksek makamlarda oturanlar ve adaleti sağlamak için görevde olanlar bile, o kadar dar bir açıdan görüyorlardı ki yaşamı, doğrulara değil, kandırmacalara, gevezeliklere ve dedikodulara inanıyorlardı ve doğrulara karşılık, bunları kabul ediyorlar. Böylece de onlar da kötüye sarılıyorlardı.
İşte bütün bunlar benim bizzat yaşadıklarım arkadaşlar. Şimdi size soruyorum: artık bu kötülüklerden, dedikodulardan, düzensizliklerden kurtulmak istemez misiniz?bu kadar bilgi sahibi olduktan sonra hala daha negatiflerin içinde karmaşaların ve düzensizliklerin içinde kalmakta ısrar edermisiniz? İlahinin size sunduğu bütün iyiliklere güzelliklere ve barışa yöneldiğinizde, yanlış yapacağınıza mı inanıyorsunuz? Hayır bunları yapmakla üzerinize selamet gelecek. Ama siz buna inanmalı ve ikna olmalısınız. İsteyerek ve inanarak iyiliklere ve güzelliklere kalbinizi açmalı ve o yolda yürümelisiniz.
Bir şeyleri çoğaltmak büyütmek istiyorsanız zamanı iyi değerlendirmeniz önemlidir. Zaman kaybetmek kendi ömrümüzden çalmaktır. Bunu söylerken size çok çalışın demek istemiyorum. Her anınızı öyle bir kullanın ki, kendinize ve bütüne faydalı olsun. Yani oturduğunuz yerde bile düşünce üretirken öyle bir düşünün ki sizin ve bütünün iyiliğine olsun.
Size bir soru sormak istiyorum: bir düşünün bakalım siz kendiniz için şimdiye kadar ne yaptınız? Kendinizi sevdiniz mi, kendinize değer verdiniz mi, gerçekten ne istediğinizi bilerek hareket ettiniz mi, kendi kendinizi onaylıyor musunuz, kendi istekleriniz doğrultusunda sorumluluğunu yüklenerek istediğiniz yere varabildiniz mi? Ne yaptınız arkadaşlar? Bunları yapmak için, ne yapmanız gerektiğinin bile bilincinde değilsiniz. Ben size bunları çok kolay bir şekilde gerçekleştirebileceğinizi söylüyorum. O zaman en azından bunları deneyip, kendinize bir fırsat sunun. Ben size gönüllü olarak bunları farkettirmeye çalışıyorum, siz de kendinize bir fırsat verin. Böyle yaparak İlahinin sizin için öngörmüş olduklarını yerine getirmiş oacaksınız. Böylece Tanrıya itaat etmiş olacaksınız bana değil. Ben her zaman sizin yanınızda olmasam da olur. Benim sahip olduğum görev sadece bu yolu sizin için açmak ve öğretmektir ve ben bunu sonuna kadar yaptım ve yapacağım. Bu yola girmek, denemek ve ikna olmak sizin işiniz.
Ben size sadece küçük bir örnek vereceğim. Yakınlarınızın, sevdiklerinizin acılarını ve çaresizliklerini gördüğünüzde, onlara yardım edebilmek için, kaç sefer *keşke ona yardım edecek gücüm olsaydı da yardım etseydim, ama nasıl?* diye kendinize sordunuz? Evet arkadaşlar işte burada önemli olan *nasıl* sözcüğüdür.
Sizler burada, bu öğreti ile,*nasıl* sözcüğünü deneyimleyerek öğreneceksiniz. Bir çok arkadaş zaten deneyimlemiş durumda. Ama bununla beraber, hala daha her şeye sahip değiliz. Bu eserin temeli, bölgeler ile sınırlı değildir. Bu bilgiler bütün dünyaya ait ve bütün dünyayı kapsıyor. Ama her yerde, bu eserin kurulabilmesi ve devam edebilmesi için, sağlam sütünlara ihtiyaç vardır. Bu eseri taşıyabilecek gerçekten belirli bir düzen ve kaide lazım. Bu sütünlar, öğretiyi tam anlamıyla idrak etmiş, selameti deneyimlemiş, yeterince yardım ve şifa alarak ikna olmuş, doğruluktan yana, İlahiden yana olan insanlardır. İşte o zaman bu öğreti gelişebilir, faydalı olabilir ve sürdürülebilir.
Sizin sekiz, on saat uykuya ihtiyacınız var. Yemeye içmeye ihtiyacınız var, dinlenmeye ihtiyacınız var ama dinlenemiyorsunuz. Çünkü kafanız karışık ve sürekli düşünüyorsunuz ve üstelik bunun da böyle olması gerektiğine inanıyorsunuz. Zannediyorsunuz ki olumsuz düşüncelerle ve sorunları düşünmekle, halledebilirsiniz. Hayır arkadaşlar, bunları nereden nasıl öğrendinizse yanlış. Hiç bir zaman sorunlar üstünde durarak ve olumsuzluklarla boğuşarak yol alamazsınız. Bilakis bunların içine daha çok batarsınız.
Ben bütün bunları istemiyorum. Ben hepinizden daha fazla şeyler yapmakla kalmıyorum, ayni zamanda daha fala şeyler yapabilecek durumdayım da. Siz uyurken ben uyanık kalıyorum, dua ediyorum. Çünkü o zaman siz en iyi şekilde direnç koymadan kabul edebiliyorsunuz. Ama sizin bundan haberiniz yok. Benim size bunu söylememe de gerek yok. Yapmam gereken tek şey var, o da bunu yapmak. Sizler de kendinize düşen görevi yapın ve bütün kötülüklerden kendinizi ayırın. Onlar sizin özünüze ait değil. Size ait olmayan şeyleri niye kendi bedeninize ve içinize almaya çalışıyorsunuz ki, bunu yapmayın arkadaşlar. Bunlar size iyilik güzellik getirmez, tam tersi içinizdeki güzellikleri iyilikleri ve sevgiyi de yok ederler. Bunu kendinize yapmayın.
İnsanlar bu konularda o kadar bilgisizdir ki, bana gelip* bay Gronıng, söylediklerinizin doğruluğunu bize ispatlayın.*diyenler oldu. Ben buna sadece güldüm. Benim bunları kimseye ispatlamak için uğraşmam gerekmiyor. Benim iyilik ve güzelliklere ihtiyacım yok. Ben onlara sahibim. Ispatlama istiyorsan, sen kendin söylenenlere uyacaksın, kendi hayatında deneyimleyerek kendin ikna olacaksın. Bunu senin için kimse yapamaz. Her birey kendinden sorumludur ve kendi seçimini kendi yapar. İstemek ayrı bir şeydir. İnanın güvenmek ve uygulamak başka bir şeydir. Benden ıspat isteyeceğinize, siz kendinize ıspat edin ve görün.
Sizler sürekli Tanrıdan bir şeyler istiyorsunuz. Ama tam manasıyla inanmıyorsunuz, hiç bir şekilde İlahi kanunlara uymak istemiyorsunuz, teslim olamıyorsunuz. Bütün bunların yanında, bir de kötülüklerin içinde uğraşır ve dahil olurken, isteklerinizin sizlere verilmesini istiyorsunuz. Bu nasıl bir düşünce şekli? Nasıl bir bakış açısı? Nasıl bir mantıktır?
Bir düşünün bakalım, siz kendi çocuğunuzun size her konuda ters düştüğünü görüyorsunuz, size inanıp güvenmediğini, isyan ettiğini, zoraki her şeyi yaptırmaya çalıştığını ve bir taraftan da onaylamadığınız şekilde davranıp, kötülüklerle beraber olduğunu. Siz onun her istediğini yaparmısınız? Her istediğini verirmisiniz?
Ondan bir şey beklediğinizden değil, onun doğru yolu bulmasını istediğiniz için yapmazsınız. Neticede de, seçimi çocuğunuz yapar. Siz ona bir şey ıspatlamak zorunda değilsiniz. Zaten ıspatlanacak bir şey de yoktur.
Evet sevgili arkadaşlar siz insanlar sadece talepte bulunursunuz ve isteklerinizin olmasını istersiniz. Ama bunun yanında size ön görülmüş olan her şeyi de yapmanız gerektiğinden haberiniz yoktur. Olsa da haberiniz yokmuş gibi davranırsınız. Çünkü kendi yapmanız gerekenler size külfet gelir ve onlarla uğraşmak istemezsiniz.
En basit şekilde, Birlik Saatlerine katılmak istemezsiniz, ama şifalanmak istersiniz, yardım almak istersiniz. Einstellen yapmazsınız ama,*Benim için Einstellen yapın.* dersiniz. Evet her zaman birbirimize yardım etmek, bütüne yardım etmektir ama, siz elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız ki, yine de altından kalkamıyorsanız yardım alabilesiniz. Siz hiç bir şey yapmadan, başkalarının sizin için yapmasıyla hayatınızı idame ettiremezsiniz.
Sos guruplarından da herkes yardım isteyebilir. Herkese açıktır. Ama şifalandıktan sonra veya yardım aldıktan sonra, mutlaka birliklere katılıp giriş almanız çok önemlidir. Çünkü o aldığınız şifanın sürekliliğini devam ettirebilmeniz için kendinizin Einstellen yaparak bağlantıda kalmanız ve kendinize takviye yapabilmeniz önemlidir. Ayni zamanda da şifalandığınız konuyla ilgili bilgi verecek bir yazı yazarak birliklerinize teslim etmeniz de çok önemlidir. Çünkü sizin yaşadığınız bir başka arkadaşa örnek temsil etmektedir. Lütfen tek taraflı taleplerden vaz geçin ve sizin üzerinize düşen sorumluluklarınızı da yerine getirin.
Çevrenizde olan insanlar bir şekilde, ellerinden geldiğince size yardım etmeye çalışırlar. Yargılamayın. Bu gün bir başkasında beğenmediğiniz durumu bir süre sonra siz de yaşayabilirsiniz. Kendi düşünceleriniz yönünde çevrenizdekileri kışkırtmayın. Önce siz bir deneyimleyin, sakıncalı taraflarını, iyi ve doğru taraflarını anlamaya çalışın, sonuca bakın, ondan sonra başkalarını da teşvik edin. Ama hangi konu olursa olsun, önce kendiniz ikna olun, sonra kabul edin.
Bu öğretide de, ayni şey söz konusudur. Ben söyledim diye değil, kendiniz ikna oldunuzsa deneyin görün ve devam edin. Ben hiç bir zaman insanın dış görünüşüne bakmam, o benim için önemli değildir. İnsanın içi güzel olsun. Kalbinde sevgi olsun, huzur olsun ve iyilik olsun. İlahiye giden yolda kötülüğe yer yok. Siz kendinize düşen sorumluluklarınızı yerine getirip sevgi içinde olduğunuz zaman, desteklenirsiniz. Herkesi, hatta kendinizi bile kandırabilirsiniz, ama ilahiyi kandıramazsınız. Bütün içiniz dışınız niyetleriniz ve bahaneleriniz ortadadır. Hepsi de ayrı ayrı değerlendirilir. Siz kendi önünüzü kapatabilirsiniz veya açabilirsiniz.