KKTC'de devrim olur mu?

Toplum nazarında en güvensiz kurum 'siyaset' kurumu.

Toplum nazarında en güvensiz kurum 'siyaset' kurumu.
Her sorunun, olumsuzluğun adresi olarak yine siyaset ve siyasetçiler görülüyor.
Meclis, Milletvekilleri toplum için çalışmayan, üretmeyen, kendi için çalışan, sadece kendini düşünenler olarak suçlanıyor.
Böyle bir algı var.
Peki, tablo böyleyse, Meclisteki elli kişiye oy verenlerin sorumluluğu yok mu?
Bu sorumluluk ortak değil mi?
Ülkenin bu durumda olması, günlük sorunların bile çözülememesi, partizanlığın, popülizmin, adaletsizliğin, sistem olması, tek başına mı ortaya çıktı?
Şikâyet edilen, beklentiden öteye gidemeyen her ne varsa, sorumluluk ortak.
Ve sorumluluk, hatalar, yanlışlar, doğrular sahiplenilmezse, değişen bir şey olmaz.
Seçimler yapılır, sandıklara gidilir, ortaya bir irade çıkar ve biter.
Aslında böyle olmaması gerek, en etkin denetim;
Ne istediğini bilen, yanlışı yapanın desteklediği siyasi görüş dahi olsa doğrudan şaşmayan, hakkını arayan bilinçli toplum, seçmen ve ülkeye, iradesine sahip çıkan insanlar topluluğuyla oluşacak.
Bizdeki demokrasi, 'al gülüm-ver gülüm' anlayışıdır.
Her şey karşılıklı çıkarlarla dengelidir.
Ülkeye yapılanlar değil, zümrelere yapılanlar, demokrasinin yerindedir.
Toplumsal bir sorumluluktur;
Ülkesel çıkarlar, çözümler ve kalkınma için plana, projeye ve programa güvenmek, günlük değil, gelecek için, bir sonraki seçim değil, gelecek nesiller için bu ülkeyi hep beraber yönetmek, hataya da, doğruya da ortak olmak.
Bir seçim arifesindeyiz, yine, yeni, yeniden.
En çok duyduğum söz ve sorular;

'Ne değişecek?' ve 'Gelen de aynı, giden de, Türkiye ne isterse o olur'.
Böyle bir çaresizlik ve kolaycılık.
Bu ülkenin iyi yönetilmesi belirli dönemlerde elimize gelen fırsatlarda saklı.
Seçim ve sandıkta, her ne kadar irademiz ipotek altında olsa da, bir günde irademiz esir alınsa da.
Hiçbir şey yapmadan olmaz, oturduğumuz yerden bir şeyler düzelmez, sahip çıkmazsan, şikâyet etme hakkında yoktur.
Elbette tek başına çözüm değildir, ama değişen bir seçim sistemi var.
Eksiklikleri olacak ve bunlar detaylar ortaya çıkınca tartışılacak, fakat tüm adayları seçme, tüm vekil adaylarının kendini ülkenin geneline anlatma mecburiyetinin olmasını ciddi şekilde önemsiyorum.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Narin Ferdi Şefik;
'Tek seçim bölgesi olan KKTC'de, her ilçeden seçmen, her ilçedeki adaya oy verebilecek.

Oluşturulacak çarşaf listelerde 50 adaya oy verilecek. Oy verme işlemi 3 şekilde yapılabilecek. Bunlar, mühür, mühür + tercih ile karma oy şeklinde olacak.

Tasarı Meclis Genel Kurulu'ndan geçtikten sonra yasallaşacak. Yasa ile seçim bölgesi tanımı değişti, yasadaki 5'inci maddeye göre, seçim bölgesi devlet sınırı olarak belirlendi.

İkamet bölgesi ne olursa olsun tüm seçmenler tüm adaylara oy verebilecek. 6 ilçeye ayrılan KKTC'de, Lefkoşa için 16, Mağusa için 13, Girne için 10, Güzelyurt için 4, İskele için 5 ve Lefke için 2 aday olacak.

Vatandaşın sadece mühür vurması durumunda herhangi bir partiden 50 aday 1'er oy alacak. Mühür + tercihte vatandaşın mühür vurduktan sonra her ilçeden aday sayısının yarısı kadar tercih kullanabilecek'.

Yeni sistem şuan için bu şekilde özetlenebiliyor.

Önemli olan bu sistemi kullanmaya gidene kadar.

Mühür veya tercih ya da karma, beklenti nedir, neye göre irade kullanılacak?

Ülke genelinde tüm adayları değerlendirme, her bölgede söz hakkının olması demek.

Fakat olay bununla bitmiyor.

Mesele bunu iyi kullanmakta, yani 'al gülüm-ver gülüm' devam mı edecek, yoksa tek dert ülkenin geneli mi olacak?

Sistemle beraber anlayışı değiştirirsek, gerçekten devrim yapmış olacağız.

Bu haber 595 defa okunmuştur

:

:

:

: