Kıbrıs müzakerelerinde Crans Montana’nın ardından biten süreç, yeni bir dönemin de başlangıcı oldu.
O yeni dönemi Başmüzakerecimiz Özdil Nami, “Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için, olası bir başarısızlık durumunda Kıbrıslı Türklerin siyasi statüsünün ne olacağı netleşmeli” diye tarif ediyor.
Her ne kadar, bazı kesimler “Özdil Nami de tanınma dedi” diye gürültü koparsalar da önemli bir ayrıntı gözden kaçırılıyor. Ya da özellikle kaçırılmak isteniyor.
Başmüzakereci “tanınma” adımlarını bir şarta bağlıyor. O da şudur… Bizim tüm çabalarımıza karşı Crans Montana’da olduğu gibi önce “güvenlik ve garantiler” diyerek çözümü tıkarlarsa, çözüme çok yaklaşılmasına rağmen üzerinden uzlaşılan bir metni referanduma götürmekte direnirlerse, dünyanın KKTC’ye bir taahhütte bulunması istiyor Sayın Nami.
“Tanınma” meselesini, çözümü isteyen Kıbrıs Türk halkının tüm iyi niyetine karşı Rumlardan bir adım atılmaması halinde gündeme gelmesini istiyor.
Size bu küçük bir nüans gelebilir ama aradaki fark, yarım asırlık siyasal mücadelenin özetidir aslında.
Nami, bu şekilde Rumların da çözüm yönünde motive olabileceklerini düşünüyor, “eğer çözemezsek dünya bizim için eskisi gibi devam etmeyecek” düşüncesine kapılmasını istiyor.
Bu şekilde olası bir referandumda Annan Planı’nda olduğu gibi “hayır” derlerse, bunun siyasi bir bedeli olacağını da kabul etmek zorunda kalacaklar.
Başmüzakereci Nami’nin bu önerisini Rumlar elbette kolayından kabul etmeyecekler. Çünkü şu anki mevcut statüko, ne yazık ki Avrupa Birliği üyeliğini de kazanmış olan Rumları besliyor. Kıbrıs Türklerini ise, izolasyonlar nedeniyle adeta bir kapana sıkıştırarak eziyor.
Anastasiadis’in son verdiği “Seçimden sonra masa kurulacak” demecinin altındaki mesajlara bakarsanız, Rumların eski maçın aynen devam etmesini istediklerini rahatlıkla görebilirsiniz.
Fakat durum artık öyle değil.
Futbol terimiyle söylersek, bu maç yeni, kuralları da değişti. Daha doğrusu maçın sonucuna göre, elenecek miyiz, turu geçecek miyiz? Neticenin ortaya çıkaracağı durumu önceden bilmeliyiz.
İki halk da bunu bilirse, maçı ona göre oynar, neticede neyi kaybedip, neyi kazanacağını görür.
Yoksa gazozuna maç yapan hiçbir takım, o maçı ciddiye almaz. Bu böyle biline…