Dünkü yazımızda sadece iki üç saat uyuduğunu ve Rumlar için B planı düşündüğünü söyleyen Anastasiadis'in 'tilki uykusunda' olduğunu yazmış, Kıbrıs Türkü'nün dikkatli olması gerektiğini kaydetmiştim.
Rum lider Nikos Anastasiadis'in yaptığı yeni açıklamalara bakınca Kıbrıs meselesinin neden yarım asırdır çözülemediğini çok iyi anlıyor insan. Anastasiadis'in 'Kıbrıs Rum tarafı olarak; devletimizi kontrol etmeyi sürdürmek ve vesayeti altına almak isteyen Türkiye'nin saçma tezlerini kabul etmemiz akla uygun değildir' sözü bile tek başına adayı bizimle paylaşmak istemediğini açıkça ortaya koyuyor.
Zaten açıkça 'Kıbrıs Rum tarafı olarak devletimizi kontrol etmeyi sürdürmek' derken, o devleti yönetmekte Kıbrıs Türkü ile ortaklık istediğine ilişkin en küçük bir işaret bile vermiyor.
Çünkü zaten asıl amaç bu değil. Hedef Kıbrıs Türkü'nü azınlık, kendilerini evsahibi gördükleri bir Kıbrıs Cumhuriyeti...
Ankara'nın taleplerine ilişkin 'milli itibar sınırlarımızı açıkça aşıyor' diyen Anastasiadis'in Rum halkının itibarından önce seçim öncesi kendi itibarının peşinden koştuğu muhakkak.
O yüzden Rum liderin seçim öncesi konuşmamalarının Kıbrıs'ta çözümün değirmenine su taşımaktan çok, kendi değirmenine su taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çözümün değirmenine su taşıyan mantık, ortak bir devlet için 'Kıbrıs Rum tarafının devleti' ibaresini zaten kullanmaz.
Crans Montana'daki başarısızlıktan Türkiye'yi sorumlu tutan Anastasiadis, BM'ye de yabancı ülke liderlerine de, Rum tarafının müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunu ancak en azından uluslararası konferans açısından detaylı ve yeterli ön hazırlık gerektiğini açıkça iletildiğini söyledi.
Ben bu basma kalıp sözleri ciddiye almıyorum.
Rum liderin 'hazırlık' ile sözünü ettiği şeyin ise maçın ortalarında ısınmaya başlayan ama maçın sonuna kadar oyuna girmeyen oyuncuya benzetiyorum.
O kadar çok hazırlık yapıyor ki ısına ısına neredeyse buharlaşacak. Ama bir türlü oyuna girmiyor.
Rum liderin tavrını da bir türlü maça girmeyen, maç boyunca kenarda ısınan, hazırlık yapan futbolcuya benzetiyorum.
Oynamaya niyeti olan yeteri kadar ısındıktan sonra sahaya girer.
Oynamaya niyeti olmayan ise kenarda ısınırken, seyircilerle meşgul olur.
Anastasiadis’de başkanlık seçimleri öncesinde tribündeki seyirciyle, yani seçmenlerle meşgul.
Oysa bu yaklaşım bizi birleştirmez, aksine ayrılığı daha da derinleştirir. Bu böyle biline...