Crans Montana'nın ardından 'tilki uykusu'ndaki Anastasiadis'in sözlerinin peşinden bizdeki model tartışmaları da alevlendi.
Son olarak Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, Kıbrıs sorununda Türkiye ile beraberliği güçlendirici bir modeli desteklediklerini belirtti.
Enerji denkleminde KKTC'nin Türkiye ile birlikte var olabileceğini söyledi.
Buraya kadar Sayın Bakan'ın söylediklerine katılıyorum.
Ama bu yeni denklemde ortaya koyduğu modelleri anlatırken sözünü ettiği Tayvan modelinin altının yeteri kadar dolu olduğunu düşünmüyorum.
Bakan Atun, 'Tayvan'ı öğrendiğimde 12 yaşındaydım. Yıllar sonra öğrendim ki, Tayvan'ı tanıyan hiçbir devlet yok ama bütün dünya varlığını kabullenmiş. Bütün dünyayla da ticaret yapan bir ülke' diyor.
12 yaşında Tayvan'ı öğrenen Sayın Bakan'ın daha o zamandan dünyayla ilgili olduğunu, üstelik çalışkan bir öğrencilik hayatı olduğunu da bu sözlerinden anlıyoruz.
Ama bu sözlerin hemen peşinden Tayvan'da üretim maliyetlerinin düşük olması nedeniyle uluslararası ticaretin geliştiğini söyleyen Atun'un bizim için de Tayvan modelini önermesine güçlü bir itirazım var.
Sayın Atun'un da dediği gibi Tayvan'da üretim maliyeti çok düşük. Bizdeki maliyetin ne olduğunu ise yükselen döviz nedeniyle çarşı pazarda cüzdanları yakan fiyatlar nedeniyle sokaktaki vatandaş bile biliyor.
O zaman biz bu maliyetlerle nasıl Tayvan olacağız?
Sayın Ekonomi Bakanı'nın açıkta kalan bu hususu da aydınlatmasında fayda var.
Model tartışırken, saç modeli, elbise modeli, otomobil modeli tartışmıyoruz.
Bu tartışmalar yapılırken biraz daha altının dolu olmasına ihtiyaç var.
Yoksa bir sabah Cebelitarık, diğer sabah Tayvan'ı konuşur dururuz.
Nasıl olsa harita geniş, dünya büyük.
Yarım asır konuştuk durduk, bir yarım asır da bu modelleri konuşuruz.
Türkiye ile ilişkileri güçlendirmeye 'evet' ama bunun nasıl olacağını tartışırken ayaklarımız biraz daha yere basmalı.
Hangi model olursa olsun, asıl model, bizden önceki neslin çektiğini, bizde sonraki neslin çekmemesini hedeflemeli.
Modelimizi buna göre seçmeliyiz.