Sendikal Platforma üye 8 sendika 'temiz siyaset ve yolsuzlukların araştırılması' talebiyle geçen yılın son iş günü Başbakanlık önünde eylem yaptı. Sendikalar, Başbakanlığa, üzerinde temsili Euro, TL, Sterlin ve Dolarların olduğu ayakkabı kutusu bıraktı.
Eylemin şekli tanıdık. Daha önce Türkiye de bu tür eylemlere tanıklık ettik.
O eylemlerin niçin yapıldığı ve hangi amaca hizmet ettiği de sonradan anlaşıldı.
Temiz siyaset ve temiz toplum, herkesin isteği. Hiç kimse bu talebin karşısında duramaz.
Ama ben buna bir de 'temiz sendika' kavramını eklemek istiyorum.
Ne demek 'temiz sendika'?
Temiz sendika, sadece temsil ettiği çalışanların haklarını ve çıkarlarını savunan, bütün politik görüşlere ve partilere eşit mesafede olan, sadece kendi ülkesinin geleceği için faaliyet gösteren sendika demektir.
Bu bağlamda siyaset kurumuna yönelik 'temiz siyaset' taleplerine karşılık, 'temiz sendika' için de gerekli özeleştirinin yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Sendikalar bir ülkenin kalkınması, demokratikleşmesi için en önemli lokomotif konumunda olan örgütlerdir.
Sendikalar bir ülkenin gelişmesi için itici güç olabilir. Ama el freni de olabilir.
Biz 'temiz siyaset' ile birlikte ülkeye el freni olmayan sendikalar olmasını temenni ediyoruz.
Çünkü bu ülke hepimizin, hepimiz aynı gemideyiz. Bunu hiç unutmayalım.
2018'in ilk iş günü olan bugün işinin başında mesaiye başlayan her çalışan önce şunu düşünmeli.
Ben bu topluma ne veriyorum, ne alıyorum?
Politikacılar bu sorunun cevabını zaten bu hafta sonu sandıkta başlarını vura vara öğrenecek. Halk onlara zorla öğretecek.
Peki ya sivil toplum kuruluşları ve sendikalar...
Onların da kendini esaslı bir özeleştiriden geçirmesi gerekmez mi?
Biz bu topluma ne veriyoruz, ne alıyoruz?
Bu sorunun samimi cevabı kurumlarımızın içine düştüğü yozlaşmanın açık itirafıdır...