22 Ocak 2018 Pazartesi günü bu ülkede yaşanan ve kamu vicdanında ciddi bir yara açan şiddet olaylarına karışanlar dün ceza evine gönderildi. Geç kalınmış adalet de olsa evet bu selamlanacak bir uygulama oldu... Ve bu girişimin yapılmasında, Barış ve Demokrasi mitingiyle cesaret bulan, 22 Ocak'tan kendisi de yara alan Cumhurbaşkanı Akıncı'nın cesaretinin de etkisi var... Yıkıcı, yaralayıcı, kırıcı, üzücü olayların yaşandığı o gün, ne yazık ki polis örgütü şiddet eylemlerine hiçbir müdahalede bulunmamış veya bulunamamıştı... Şimdi Polis Örgütü’nün olayların üzerinden bir hafta geçmesinin ardından harekete geçmesinin arkasında halk var... Yağmur altında sokağa çıkan ve inadına yürüyenlerin demokrasi ve adalet çağrısı var... O gün güvenlik görevlilerinin burnunun dibinde yaşanan şiddet, öfke ve saldırıların açtığı yaralar elbette soruşturmalarla ve tutuklamalarla iyileşemez ancak atılan bu adım kamu vicdanını bir nebze de olsa rahatlatır... Olayların ardından asıl yapılması gereken, Polis Genel Müdürü’nün görevden alınmasıydı... Ancak polisin sivil otoriteye bağlı olmaması ve Geçici 10. Madde’nin varlığının bunun önündeki engel duvarı olması gerçeği karşısında bu gelişmeler yine de yüz güldürücüdür...
Ancak dünkü tutuklamaların ardından bazı çevreler tarafından yapılan açıklamalar yine ne yazık ki, yargının da “ırkçı” tavır sergileyeceğini kadar ileri gitmektedir... Ve yine aynı yurdu paylaşanları birbirine düşürme amacıyla yapılmaktadır... Kıbrıs Türk tarihine kara bir leke olarak yazılan 22 Ocak günü yaşananlara tepki koyanlar sadece Kıbrıslı Türkler değildir... Bu göz ardı edilemez...Kökeni ne olursa olsun çözüm yolu olarak “şiddeti” ve antidemokratik tavırları kabul etmeyen herkes yaşananları kınamıştır... Bugün ülkede yaşananlar “Türkiyeliler” ve “Kıbrıslılar” arasında değildir... Fikir, düşünce ve ifade özgürlüğüyle alakalıdır... Ve bu özgürlükleri şiddet yolu ile yok etmeye çalışanlar hapse gönderilmiştir...