Tufan Erhürman başkanlığındaki dört partili koalisyon, 22 maddelik öncelikli icraatlarını koalisyon protokolüyle belirledi.
Bunları tek tek ele alalım.
İlk madde müşavirliğin kaldırılması...
Bu konuda yasal düzenlemelere gidilmesi, tüm atamaların liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin gereklerine uygun olarak yapılması, tüm istihdamların önceden Bakanlar Kurulu'nun bilgisine getirilmesi, geçmişte görev yapan hangi hükümet döneminde olursa olsun bakanlar kurulu kararları da dahil yapılmış idari işlemlerden hukuka aykırı olduğu saptananların iptal edilmesi veya duruma göre hukuka uygun hale getirilmesi...
Bu ilkenin altına imza atmak, topluma kök salan adam kayırmanın, partizanlığın önüne geçmek için ilk şarttır. Topluma akıtılan zehire karşı önemli bir adımdır, panzehirdir.
İkinci madde, 'Bugüne değin hangi hükümet döneminde, hangi partiye mensup kişi ya da kişilere ilişkin olursa olsun, bazıları kamuoyuna da yansımış olan tüm hukuksuzluk, usulsüzlük ve yolsuzluk dosyalarının hızlı şekilde sonuçlandırılması için Polis ve Başsavcılık nezdinde girişimde bulunulacak. Bunlardan gerek görülenlerle ilgili olarak özel soruşturma memurları atanması yoluna gidilecek, özel soruşturma memurları tarafından tamamlanan dosyalar, gereği yapılmak üzere derhal Başsavcılığa iletilecek...'
Bu madde de bugüne dek şu parti ya da bu parti hakkında var olan iddiaları bir neticeye bağlayacak, eğer içi boşsa kamuoyunu daha fazla meşgul etmeyecek, içi doluysa da gereken yapılacaktır.
Üçüncü maddede, Mal Bildiriminde Bulunma Yasası'nda değişiklik öneriliyor. 'Nereden Buldun Yasası' çıkarılması hedefleniyor.
Yani hükümet, polis ve savcılık kanalıyla yürütülecek herhangi bir soruşturmanın sonucunda Savcılık'tan bu yönde bir talep gelmesi halinde yargılamayı mümkün kılmak için bahse konu vekilin dokunulmazlığını kaldırma yönünde siyasi irade ortaya koyacak.
Bu maddede bazı şüphelerim var. Çünkü bu maddenin hükümetin vekillerinden ziyade, muhalefete hadi daha açık söyleyelim UBP'ye yönelik olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaten 27 gibi kritik bir sayıda kurulan hükümetteki vekiller için bu maddenin işletilebileceğine inanmıyorum. Bu da bir çifte standart algısı yaratacak. Keşke yanılsam. Ama bunu yaşayarak göreceğiz.
Bir başka önemli maddede bankaların zarara uğrayıp uğratılmadığının denetlenmesiyle ilgili süreçte suç saptanması durumunda konunun Başsavcılık kanalıyla mahkemeye taşınması yönünde siyasi irade gösterileceği belirtiliyor.
Tersi olması hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlete zaten yakışmaz.
Yurttaşlık Yasası'nda ve Çalışma Yasası'nda değişikliğe gidilmesi hedefleri de yer alan protokole göre, yurttaşlık verilmesine dair kriterler keyfi uygulamaları önlemek için yeniden düzenlenecek. Yurttaşlık verilmesine bazı sınırlamalar konulacak, belirli süreler ertesinde beyaz kimlik uygulamasıyla çalışma izinli olarak ülkede bulunan yabancıların seçme seçilme hakkı hariç tüm yurttaşlık haklarını kazanmaları imkanı yaratılacak, yeni yurttaş olanların yurttaş olmalarından sonraki ilk genel seçimde oy kullanmamaları sağlanacak.
Beyaz kimlik daha önce denenmiş ama sonuç alamamış bir uygulama. Vatandaş olanların ilk seçimde oy kullanmaması da 'oy için vatandaşlık verildiği' yönündeki tartışmaları bitirecek bir uygulama. Türkiye dahil bir çok ülkede uygulanıyor. Vatandaş olan hemen oy kullanamıyor. Bir geçiş süreci gerekiyor.
İmar planlarının üniversitelerden ve özel sektörden de hizmet alınarak kısa sürede tamamlanması hedefi ise herkesin altında birleşmesi gereken,geç kaldığımız bir başka alan. Emirnamelerden kurtulan ilçeler bir anayasaya, yani imar planına bir an önce kavuşmalıdır.
Ve çok tartışılan seçim sistemi...
7 Ocak erken genel seçiminde ilk kez uygulanan ve birçok eleştiriye uğrayan Seçim ve Halkoylaması Yasası'nda yeniden bir düzenlemeye gitmek de hükümetin öncelikleri arasına konuldu. Buna göre yasa, YSK ile istişare edilerek, seçmenin iradesinin azami surette sandığa yansıması ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde yeniden gözden geçirilecek ve değiştirilecek.
Sonuçta bu seçim sisteminin doğurduğu altı partili meclis ve bu kadar geçersiz oydan kimse mutlu olmadı. Sistemin bir an önce revize edilmesinin hükümetin öncelikleri arasında olması, olumlu bir adımdır.
Protokolde, ülkeye giriş-çıkışlarda Türkiye ile online olarak sicil denetimi yapmanın mümkün olacağı yeni bir adli yardımlaşma antlaşmasının yapılması için girişimde bulunması da 'suç adası' haline gelmemizi önlemesi açısından oldukça önemli bir hamledir.
Protokolde yer alan 'Partiler, Kıbrıs müzakerelerindeki pozisyonlarını muhafaza edecek' bölümü ise yakın dönemde bir çözüm beklenmediği için çok fazla dert edinilmiş görünmüyor. Nasıl olsa referanduma gidecek bir metin çıkarılamayacağını düşünen partiler, bu hükümetin ömrü süresince böyle bir dertle karşılaşılmayacağını düşünmüş olabilirler. Yoksa bu kadar hayati bir konuda herkesin ayrı telden çalması, hükümetin devamını imkansız kılar.
Ama yine de Tufan Erhürman başbakanlığındaki dörtlü koalisyon, ülkenin kronikleşmiş hastalıklarına 22 madddelik bir reçete sundu. Bu reçetenin yarısı bile hayata geçse çok önemli bir kazanım olacaktır. O yüzden madem reçete yazıldı, tedaviye de bir fırsat vermek gerekir. Maddeler bazında bazı çekinceler, endişeler de olsa en başta olmaz demek, hastalığı daha da derinleştirir. Bu hastanın iyileşmesi hepimiz için kurtuluştur. O yüzden tedaviye başlayan ekibin hiç olmazsa belli bir süre yanında olmak, onlara zaman tanımak hepimizin görevi olmalıdır. Umarım bu reçete tedaviyi sağlar.