Çevre kirliliği global bir sorun olarak önümüzde durmaya ve yaşam alanlarımızı tehdit etmeye devam ediyor.
Elbette bunun nedenleri vardır.
Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliği oluşmasına neden olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır.
Hızlı nüfus artışı,
Plansız kentleşme,
Plansız endüstrileşme
Doğal kaynakların hoyratça kullanılması vs.
Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının da artmasına sebep olmuştur. Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır.
Bu plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte, gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri, çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır.
Yapılan araştırmalar Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50 ‘sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarına önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Bunlarla birlikte çevre sorunlarının büyüyerek devam etmesinin en önemli diğer nedenleri kuşkusuz ki şunlardır:
Göçler ve düzensiz şehirleşme,
Kişi başına kullanılan enerji, su, kağıt, kömür vb. artışı,
Ormanların tahribi, yangınlar ve erozyon,
Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi,
Konutlardaki ve iş yerlerindeki ısınmadan kaynaklanan (özellikle kalitesiz kömür kullanımı) hava kirliliği,
Motorlu araçlar ve deniz araçları,
Maden, kireç, taş ve kum ocakları,
Gübre ve zirai mücadele ilaçları,
Atmosferik olaylar ve doğal afetler,
Kanalizasyon sularının arıtılmaksızın alıcı ortamlara verilmesi ve sulamada kullanılması,
Katı atıklar ve çöp,
Sulak alanların ve göllerin kurutulması,
Arazilerin yanlış kullanımı,
Kaçak avlanma, 1
Televizyon, bilgisayar ve röntgen; tomografi vb; tıbbi cihazların yaygınlaşması ile meydana gelen radyasyon vb.
Peki çevre kirliliğinden korunmak ya da en az etkilenmek için neler yapılabilir?
Elbette bu yönde geliştirilecek polştikalar.
Mesela Avrupa bu konu ile nasıl mücadele ediyor?
AB Çevre Politikası temelde çevrenin korunması, sorunun kaynağında önlenmesi, doğal kaynakların verimli ve sürdürülebilir kullanımı, insan sağlığının güvence altına alınması ile yaşam standartlarının en yüksek seviyeye taşınması önceliklerinde, pek çok politika alanının hedefleriyle entegre bir yönetim anlayışını sunan dinamik bir politika alanını geliştirdi.. Bu politikanın uygulanmasını AB sadece kendi içinde değil, diğer ülkelerle yaptığı işbirlikleriyle de teşvik etmektedir.
Peki nasıl?
Şöyle ki; AB Çevre Politikası’nın yasal çerçevesi 1987 yılında Avrupa Tek Senedi ile oluşturulmuştur. Bu tarihten önce, 1972 yılında hazırlanan Paris Deklarasyonu ve 1992 yılında gerçekleşen Rio Yeryüzü Zirvesi ile AB’de çevreye duyarlı ekonomik kalkınma modellerinin geliştirilmesi önceliği gündeme getirilmiştir. AB’nin entegre çevre yönetimi anlayışını en iyi sunan ve 1973 yılından itibaren hazırlanan Çevre Eylem Programları (ÇEP), bu politika alanının gelişmesini hızlandırılmıştır. Küresel sorunların çözümüne daha etkili çözümler sunulmasına olanak sağlayan ÇEP’nin son dönemi, Yedinci Program ile 2014-2020 yıllarını kapsamaktadır.
1970’li ve 1980’li yıllardaki temel başlıklardan hava ve su kalitesini artırmak, doğadaki canlı türlerini korumak gibi geleneksel temalar yer alırken, son zamanlarda bu politika daha kapsamlı temaların küresel boyutta ele alınmasını beraberinde getirmiştir. Hatta AB’de çevrenin korunması, üyelik sürecinde daha fazla vurgulanan konular arasına girme eğilimi göstermektedir. Tarım, enerji, balıkçılık, ulaşım, bölgesel kalkınma, kaynakların verimli kullanımı, biyolojik çeşitliliği koruma ve teknolojik yenilikler gibi başlıklar da çevre politikasının önemli parçalarını oluşturmaktadır. Bu geniş çalışma alanında AB Çevre Politikası, kaynakların verimli kullanılmasına dayalı ve düşük karbonlu teknoloji ve ürün seçenekleriyle oluşturulan bir ekonomi modeline katkı sağlama amacını da içermektedir.