Üzeri kapatılan sonuçlar

Dilden dile aktarılıp günümüze kadar gelen her sözün,her anlatımın, her kültürün bir sebepten doğduğu gün gibi aşikardır.

Dilden dile aktarılıp günümüze kadar gelen her sözün,her anlatımın, her kültürün bir sebepten doğduğu gün gibi aşikardır. Bu gibi yazıları okurken paylaşmanın, güncellemeyi kolaylaştıracağı ve daha sonraya bu gibi hikayelerin günümüze aktarımınının sağlaması iyi bir hadisedir. Hikayeleştirilmiş, o günlerde yaşanmış ve okuduğumuz bir olaya gelince ; Günün birinde yolu bir dergâha düşen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi'nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler. Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.Bektaşi'nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister. Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar; 'Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?' Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der: 'Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız.' Yanıttan oldukça hoşnut olan adam aynı merakla bu kez Bektaşi'ye döner: 'Peki ya siz, pirim' Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa? Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz? Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der: 'Biz mi' Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur. Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz der. Sonuçta varolan mutabakat , birisini seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsınız deniyor, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir ve her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun? Demek ki hayatta ve yaşanılmışlıklarda, müteselsilen sorumluluk her zaman geçerliliğini muhafaza eder. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurulduğu günlere dönüp bir baksak,mecliste oy birliği ile alınan kararın o günkü hadiselerini incelesek çok şeyler görürüz. Ülkemizin içinden geçtiği yıllar mücadele ile geçmiştir. Bu mücadele içerisindeki en önemli olay Kahraman Türk Ordusunun Mehmetçiklerinin adaya getirdiği 20 Temmuz 1974 yılındaki barıştır. Bu gün Türkiye sayesinde Türkiye garantörlüğünde nefes alabiliyorsak onlar sayesindedir. KKTC de kurumsallaşma süreci kolay olmamıştır. Bu zorluk içerisinde oluşan yapıyı zedelemeye çalışanlara geçit verilmesine müsade verilmeyeceği bilinmelidir. Yukarıda ki hikayeden de anlaşılacağı üzere eğer kol kırılır yen içeride kalır sözlerine sadık kalınmaz ve karıştırcılıkta günah ve kabahatler üzerinde aleni fiiliyat olursa bu durum ülkemiz halkının faydasına değil zararına olacaktır. Ülkemizde yasama yürütme ve yargıda aklın üstün gelmesi ile sükunet sağlanacaktır.Kıbrıs adasının ateş çemberi içinde olduğu bilinmelidir. TSK'dan Rum yönetimi ve Yunanistan'a verilen cevapta Akdeniz'deki faaliyetlerine 'Akdeniz Kalkanı' isminin verdildiğide unutulmamalıdır.

Bu haber 2332 defa okunmuştur

:

:

:

: