Talat’tan Güney’e cevap: Açgözlülük yapmayın

Rum Sözcü Nikos Hristodulidis, Talat-Hristofyas döneminde atıfta bulunarak, “Kıbrıs Rum tarafı doğal zenginliğin Kıbrıs sorununun çözümünden sonra yönetilmesine dair Talat-Hristofyas yakınlaşmasında ısrar ediyor” dedi.

Rum Sözcü Nikos Hristodulidis, Talat-Hristofyas döneminde atıfta bulunarak, “Kıbrıs Rum tarafı doğal zenginliğin Kıbrıs sorununun çözümünden sonra yönetilmesine dair Talat-Hristofyas yakınlaşmasında ısrar ediyor” dedi.
Rum Sözcü’nün açıklamalarını dün Ada TV’de konuğum olan 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a sordum. Ada TV’den Güney’e yanıt veren Talat, şunları söyledi:
“Biz Hristofyas ile şunda anlaşmıştık. Bütün doğal kaynaklar Federal Hükümetin yetki alanında olacak. Dolayısıyla gaz, petrol, yeraltı su kaynakları, bakır, varsa diğer madenlerin tümü merkezi hükümetin yetki alanında olacaktı. Hatta Türkiye’den gelen su bile merkezi hükümetin yetki alanında olacaktı. Bunları anlaşmıştık. Burada bir sorun yok. Madem siz bu anlaşmada ısrar ediyorsunuz o zaman çözümden niye kaçtınız? Yani bütün dünya biliyor ki Crans Montana’nın çökmesinin nedeni Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan’ın tutumudur. Kıbrıs Türk tarafına sorumluluk yükleyen yok. Dolayısıyla doğal zenginlikleri çözümden sonra paylaşacaksak ve çözümü de engelliyorlarsa bu bir argüman olamaz. Eğer çözümü Kıbrıs Türk tarafı engellemiş olsa o zaman bu bir argüman olabilir.
Bizim söylediğimiz nedir? Gelin bir komisyon kuralım. Garanti anlaşmasını bile görüşüyoruz. O zaman çözüm olmadan doğalgazın nasıl değerlendirileceğini o komisyonda ele alalım. Birlikte kararlaştıralım.”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da “bir ara formül geliştirilmeli” diye ortaya attığı bu öneri için Rum tarafından gelen “Bu egemenlik meselesidir, kabul edemeyiz” yaklaşımını doğru bulmadığını söyleyen Talat, tepkisini şu sözlere dile getirdi:
“Nasıl egemenlik meselesidir. Gazın gelirini elde etmek senin egemenliğinin bir unsuru nasıl olur. Bu senin açgözlülüğünün bir unsurudur. Doğal zenginlikleri Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istememenin bir unsurudur. Çözüm olursa paylaşacakmış! Ne demek bu? Çözüm olmazsa bu demektir ki tümünü Kıbrıslı Rumlar mı kullanacak. Yoksa bize de bir köşede ayırmayı mı düşünüyorlar. Bizim o zaman Hristofyas’la sağladığımız uzlaşma çözümün bir unsuruydu. Ama bu çözüm olmazsa Kıbrıslı Türklerin asla hakkı yok demek değildi. Bunu asla kabul etmedik. Zaten federal hükümetin yetkisinde demek, Kıbrıslı Türklerle Rumların ortaklığının yetkisinde demek anlamı taşır.”
Adanın çevresinde son günlerde yaşanan tüm bu gerilimin ardından Rumların Türk tarafının tek taraflı bir sondaj girişimine izin vermeyeceğini anladığını ifade eden Talat, bunun sadece üçüncü parsel değil, diğer bütün parseller için de geçerli olduğunu kaydetti.
Adanın etrafındaki doğal kaynakların bir çatışma unsuru olacağının en başından beri belli olduğunu söyleyen Talat, “Hatta bunu Papadopulos’a öyle bir söyledim ki Papadopulos vazgeçmişti. Birkaç teşebbüsü oldu. Bana bu konuda Türkiye’nin tepkisinin ne kadar olabileceğini sordu. Ben de kendisine ‘en sonuna kadar’ deyince ‘emin misin’ diye tekrar etti. ‘Evet’ deyince, Papadopulos bu sondaj girişimlerini bıraktı. Daha o zaman araştırma safhasındaydı. Sonra Hristofyas döneminde bu konuyu açtığımızda ‘bunu konuşmayız’ diyorlardı. Güney’de bu konu bir tabuydu. Yani o zamandan böyle olacağı belliydi” dedi.
Talat’ın dün Ada TV ekranlarından anlattıkları, Güney’in işeret ettiği ‘Talat-Hristofyas uzlaşması’na ışık tuttu. O uzlaşmanın da ancak çözüm ile geçerli olabileceği ortada.
Ama meseleyi anlamak istedikleri noktadan anlamakta direnen Rumlar, tüm tarihi olguları çarpıttıkları gibi o dönemdeki uzlaşmayı da çarpıtmayı tercih ediyor. Bu yüzden Talat’ın birinci elden anlattıkları, gerçekleri göstermesi açısından da çok önemliydi.
Bu haber 580 defa okunmuştur

:

:

:

: