Onun adı Daria,(Volha!)

Biz valla sadece kendi küçük dünyasında yaşayan bireyler olarak kaldık gitti.

Biz valla sadece kendi küçük dünyasında yaşayan bireyler olarak kaldık gitti.
Bireyler dedim, toplum, millet, halk, falan demedim özellikle.
İnsan kaçakçılığı bizi kaçırmıyor ya kimsenin omuru falan değil.

Kadın ülkesinde küçük bir ilan okuyor, Kıbrıs’ta garsonluk, dansçılık veya başka bir masum görünen iş, ücret iyi, lojman da var!
Sonunda kendini Gece Kulübü adı altında kaçak fuhuş yaptıran bir örgütün malı olarak buluyor. Etrafı koca duvarlarla çevrili, korumaların kuş uçurtmadığı, seyahat belgelerinin hiç kullanamayacağı şekilde muhafaza altına alındığı, maaşını borçlarına karşı ve ülkeden ayrılacağı zamana kadar işverenine teslim etmiş çaresiz bir köle.

İstese istemese fuhuş yapacak, baskının boyutu meçhul, gören yok anlatan yok…
İşvereni istediği gibi sağlık evrakı alıp onu çalıştırıyor, ya da sen AİDS’i kaptın deyip sınır dışı ettiriyor. Maaşı borçlarına, sigorta kesintileri havaya, ihtiyat sandığı birikimleri de kim bilir kime kalıyor…
Bütün bunların bizimle ne alakası var?

O KADIN BİZDEN DEĞİL, ADI AYŞE ABİSİ DELEGE DEĞİL, O’NUN ADI OLGA
Hani sağlıklı başlamıştı çalışmaya?
Hastalığı çalışırken mi prim olarak almış?
Ya ilk sağlık kontrolündeki rapor düzmece veya hatalı ise? Belki de sınır dışı edilmesine sebep olan son rapor düzmece veya hatalı! Yok canım bunlardan bize ne!

O KADININ ADI FATMA, AMCASI MÜDÜR DEĞİL, O’NUN ADI İRİNA
Durup dururken bunları yazmanın ne alakası var.
Bakan Bey(eskisi) zaten bu yasadışı fuhuş örgütleri olmazsa başımıza neler geleceğini anlattı, bir de bu örgütlerin ekonomimize neler kattığını anlatır olur biter.
Orada çalıştırılan kadının insan kaçakçılığının köleleri olduğu bizi hiç bağlamaz.

ONUN ADI MELEK, DAYISI VEKİL DEĞİL, O’NUN ADI MARIA
Şimdi gündem kurultaylar, yeni bakanlar, Kıbrıs meselesinde yakalayacağımız avantajlar, ne anlamı var bu insan kaçakçılığı, fuhuş köleliği konusunun. Zaten kadın örgütleri (eski) Bakan Beyin yukardaki söyleminden rahatsızlıklarını dile getirdiler.

FUHUŞ KÖLESİ O KADININ ADI ZEHRA, SOYADI TORPİL DEĞİL. O’NUN ADI MARİANNA
Nasıl toplum, halk, millet olunuyormuş, merak ediyorum. Hayvan severlerimiz sadece kendi kedisini sever, çevreciler çöpü komşunun bahçesine döker, insan hakları savunucuları ancak eş dost haklarını savunur, hukukçular kendi dava gelirlerine avukat, sendikacılar oy veren partidaşlarına yoldaş!

Bakanlar, milletvekilleri, muhalefet siyasileri, hakimler, yargıçlar, daha nice uzmanlar, bilim insanları, hiç birini mi öncelik kazanacak kadar rahatsız etmez bu konu!
KKTC de yaşayan herkes bu fuhuş örgütlerinin ülke adına attıkları çamurdan dolayı hissetseler de hissetmeseler de, umursamasalar da bu utancı yaşamaktadırlar.
Suç Örgütlerinin yarattığı bu mağduriyete karşı dava açacak ne insan hakları, kadın hakları, vs aktivisti bulursunuz, ne davayı savunacak avukat ne de davayı kabul edecek mahkeme!

KKTC insan kaçakçılığı suçunda yüksek riskli ülke!
Kimlerin menfaatine bu mahcubiyet?

NOT, İlk kez Mart 2013 de yayınlanan bu yazıyı tekrar tekrar yayınlamaktan usanmadım ama bu konunun müsebbipleri hala;
Makamlarda, reklamlarda!
Salonlarda, saraylarda!
Bu kez bu yazıyı;

TÜM ERKEK, KADIN, SİYASİ VE BÜROKRATLARA!
TÜM ÜNİFORMALI, DEKORASYONLU, ALA DİPLOMATLARA!
KADIN HAKLARI, ÇİNSEL ÖZGÜRLÜK AKTİVİSTLERİNE!
İthaf ediyorum…

Bu haber 529 defa okunmuştur

:

:

:

: