Hükümetin bugün için önemli bir sorunu var.
Yükseltilen beklenti, gerçekten öyle, beklentiler çok yükseltildi.
Bir yandan da üzücü, demek ki vatandaş şeffaf, adil, hesap verilebilir bir siyasi mekanizmaya hasret.
Dörtlü koalisyon hükümetini oluşturan partilerin en az üçü bu beklentiyi propaganda olarak seslendirdi.
Yolsuzluk iddiaları, binlerce vatandaşlık verilmesi, kırsal kesim arsalarının dağıtımı, bugün için bu konulara pek dokunulmadı.
Alışılmışın dışında, radikal, ezber bozucu adım henüz yok.
Her şey rutine bağlanmış durumda.
Yeni, genç, vizyon sahibi bürokratlar henüz devletin, Bakanlıkların kadrolarına alınmadı.
Bu düşünce haksızlık mı, erken mi bu söylemler?
Daha önce yazmıştım, bu hükümetin yüz günü yok.
Düşüncem hala aynı noktada ve benimle aynı düşüncede olan çok insan var.
Kaybedilmesi çok zarar verecek bir mesele daha var.
O da 'zaman' ve zamanla normalleştirme.
Başbakan Tufan Erhürman çok güzel bir uygulama başlattı.
Cuma günleri birinci ağızdan basına bilgi veriyor.
Yapılanlar, yapılması planlananlar, atılan adımlar.
Başbakan Erhürman bir basın toplantısında 'Kamu içinden sivil memur takviyesi yapabilirsek, 257 polisimizi sokağa çıkarabileceğiz' demişti.
Başbakan Erhürman;
'Polis Genel Müdürlüğümüzle yaptığımız görüşmede, şu anda poliste 2718 kadro var. 1993'ü dolu. 725 münhal kadro var. Yani polisin normal kadrosundan 725 eksiği var.
İçerideki polislerin çok büyük oranı sivil hizmet, kitabet görevlisi gibi çalışıyor. Dışarıya çıkacak polis sayısı az.
Kamu içinden sivil memur takviyesi yapabilirsek, 257 polisimizi sokağa çıkarabileceğiz. Bu konuda çalışma yapılıyor. Ne kadar çok poliste sivil memur olarak çalışacak insan bulunursa, içeride sivil memur görevi yapan polisimiz de dışarıya çıkabilecek'.
Yani kamu içinden, poliste çalışacak sivil memur bulunursa, polisin personel eksikliği azaltılabilecek.
Peki, bu ne kadar mümkün?
Kamu çalışanları, onların temsilcileri, sendikalar, sendika Başkanları ne diyor?
Eşit Hak ve Adalet Sendikası Başkanı İzzet Türkmen;
'Polis teşkilatı oldukça az bir personelle hizmet vermeye çalışıyor. Kamuda personel fazlası olan daireler var. Ama eksik çalışanı olan daireler de var. Polisin iç hizmet çalışanına ihtiyacı var. Ama bunu kamudan sağlamak mümkün değil.
Kamunun kendi içinden aktarma yapılamıyor ki polise aktarma yapılsın. Siyasilerin iş yapmasınlar diye doldurduğu daireler var. Girne posta dairesinde mektuplar aylardır torbalarda. Yapılmıyor. Kamuda denetleme memuru yok. Önce bunlar çözülmeli. Sonra kim polise, daha sıkı bir disiplin içinde çalışmaya gitmeyi kabul edecek? Bence bu sadece popülizm ve olması mümkün değil'.
Kıbrıs Türk Memur Sendikası Başkanı Kağan Mındıkoğlu;
'Kamudan polise personel aktarılması mümkün değil. Polisin kitabet hizmeti ile kamunun kitabet hizmeti aynı değil. İşe girişler ile sınavlar, eğitimler farklı. Poliste bir işlem yapıldığında, her şubenin ayrı eğitimi var. Kursları var. Yani olmaz, olmayacak.'
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası Başkanı Ahmet Kaptan;
'Kamudan polise personel aktarma mümkün değil. Kamu görevlileri yasası başka, polis yasası başka. Fakat kamu hizmeti komisyonundan atananların aktarılması başka bir şeydir. Polisin sivil işleri için olan ve kamu hizmeti komisyonundan atanan personelse çok ayrı bir konu.
Bence Sayın Başbakan bunu, sivil çalışanlar anlamında anlatmaya çalıştı. Amme hizmeti komisyonundan atanan kitabet hizmetlerinde, amme tarafından aktarıldığı için mümkün olabilir. Fakat polisin dışardaki görevi başka. Bu aktarma kitabet hizmetinden olabilir.'
Hükümet konuyu ne kadar ileri götürdü, ciddi çalışma yapıldı mı, bilemiyorum.
Fakat konuyla ilgili bir bilgi karmaşası var.
Bir çalışma yapılıyorsa, mümkün olduğu için mi yapılıyor?
Yoksa bu sadece bir düşünce, bir alternatif olarak mı ortaya atıldı?
Zaman kısıtlı, bütçe, seçim yasakları, çözüm bekleyen sorunlar ve günlük rutin işler.
Zamanla bir yarış söz konusu, hangi noktaya, ne kadar zamanda gelinecek göreceğiz.