Meclis dün geç saatlere kadar yine sıkı bir bütçe maratonu yaşadı. Dünkü görüşmelere damga vuran konu ise örtülü ödenek oldu. Özellikle Cumhurbaşkanlığı’nın kullandığı örtülü ödenek başta YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı olmak üzere, muhalefet tarafından eleştiri konusu haline getirildi.
Erhan Arıklı, Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödenek kaleminin araştırılmasını istedi. UBP’den de bu yönde çağrılar gelince söz alan Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde yer alan örtülü ödeneğin Maliye Bakanlığı’nın kontrolü altında olduğunu ancak nerede kullanıldığının açıklanamayacağını söyledi.
Örtülü ödeneğin tartışılmasının doğru olmadığını anlatan Denktaş, özellikle Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinin tartışılmasından vazgeçilmesini istedi.
Doğrusunu isterseniz Türkiye ve dünyada da pek çok örneği bulunan örtülü ödeneğin, bu şekilde didiklenmesi beni de rahatsız etti.
Çünkü adı üstünde bu örtülü ödenek. Cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükselmiş bir kişinin, kamuoyuna açıklanmasında sakınca bulduğu birçok hususu bu kalemden harcaması için getirilmiştir.
Neden böyle bir ödeneğe ihtiyaç olduğunu da yakın tarihten, Türkiye’den bir örnekle anlatalım.
Örtülü ödenek deyince benim aklıma merhum Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal yaptığı bir açıklama geliyor.
Geçen yıl hayatını kaybeden milli halterci Naim Süleymanoğlu, Bulgaristan’dan kaçırılırken, nasıl bu ödenekten kaynak ayrıldığını hatırlıyoruz.
Melbourne’deki Dünya Şampiyonası’nı kazandıktan sonra bir anlık boşlukta kafileden ayrılan şampiyon halterci Naim Süleymanoğlu, Bulgaristan’dan Türkiye’ye iltica etmişti. Özal, yıllar sonra o kaçış öyküsünü anlatırken, örtülü ödenekten Bulgar yetkililere 1 milyon lira rüşvet verildiğini açıklamıştı.
Sanıyorum bu örnek, örtülü ödeneğin nasıl kullanıldığını açıklamak için yeterli olur.
Fakat KKTC’de örtülü ödeneğin amacı dışında kullanıldığına yönelik şüpheler de var.
Bu iddiayı dile getirenler, özellikle seçim döneminde Cumhurbaşkanlığı’nın, örtülü ödenekten TDP’ye oy satın alındığını savunuyorlar.
Bu iddiayı gerçekçi bulmuyorum.
Çünkü Maliye Bakanı Denktaş’ın da dediği gibi bu harcamalar Maliye’nin kontrolünde.
O yüzden bir bardak suda fırtına koparmayı bir kenara bırakıp, Meclis’teki vekiller bütçenin asıl gerçeklerini konuşmaya dönmeli.
Sağlığa, eğitime ayrılan kaynak yeterli mi?
Belediyeler, kendilerine ayrılan bütçeyle işlerini çevirebilir mi?
Yatırıma ayrılan kaynak, üretime teşvik eder mi?
Bunları konuşmak yerine örtülü ödenek tartışması yapmak, popülizmin peşinden gitmektir.
Bu millet bugüne kadar ne çektiyse zaten popülizmden çekti. Artık daha gerçekçi tartışmalar yapmalıyız. Bunun artık zaman geldi de geçiyor bile…