Ecdadımızın hayat hassasiyeti, gönül yüceliği ve nezaketi öylesine fazlaydı ki kelimelerle ifade edebilmenin çok kolay olduğunu söyleyemeyiz.
Malını, gönlünü, hatta ömrünü vakfeden, insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır, düsturu üzere mücadele eden bir nesil düşünün. Hayır işleri için sadece mallarını değil, gönüllerini ve ömürlerini dahi ortaya koyabilen ferasetli bir nesil...
Malı mülkü vakfetmek kolay değildir. Gönlü vakfetmek çok zordur. Ömrü vakfedebilmek ise her insana nasip olmayan bir durumdur.
Osmanlı kültürü ve hoşgörüsü ile yoğrulmuş olan Kıbrıs adası, vakıf medeniyetinin en belirgin özelliklerini taşımakta, tam 2200 adet vakfa da ev sahipliği yapmaktadır.
Vakıf sayısının fazlalığı da hayır işlerinin ve vakıf medeniyetinin mazimizde ne denni yeri olduğuna işaret ediyor.
Vakıf, içeriğinde çok sayıda güzellik ihtiva eden birmedeniyettir de diyebiliriz.
Ancak kısaca ifade etmek gerekirse engellilere, hastalara, yaşlılara, öğrencilere, evlenecek gençlere ve tüm ihtiyaç sahiplerine destek olmak isteyen, okul, hastane, çocuk parkı, cami gibi toplumsal hizmet alanları oluşturmayı hedefleyen,
çevreyi, sokak hayvanlarını, hatta göçmen kuşları düşünen binlerce gönlü güzel insanı aynı yolda buluşturan yüce bir aşktır vakıf medeniyeti...
Bence bu konuyu biraz daha detaylandıralım...
Yüzlerce dönüm arazisini kurduğu vakfa bağışlayan ve bu arazilerden oluşacak gelir ile ihtiyaç sahiplerine destek verilmesini hedefleyen bir paşa düşünün.
Çevrenin korunması ve yeşil alanların arttırılması, yine eğitim, sağlık gibi toplumsal hizmetler için varını yoğunu harcayan
koca bir aile hayal edin.
Yaşadığı evin, ölümünden sonra kiralanmasını, elde edilecek düzenli gelir ile de yine düzenli olarak sokak hayvanlarına harcanmasını vasiyet eden bir hanımın nezaketini yüreğinizde hissetmeye çalışın.
Ve daha niceleri. İşte vakıf medeniyetinin örneklerle ifade edilebilecek hali tam da bunlar. Yani düşünmek, hayal etmek ve hissetmeye çalışmak...
Kıbrıs Vakıflar İdaresi, ata yadigarı olan bu vakıflara sahip çıkmak ve vakıfların kuruluş gayeleri doğrultusunda hizmet etmelerini sağlamakla mükelleftir. Hem İngiliz döneminde, hem sonrasında, hem de yakın tarihe kadar, vakıflar, kuruluş gayelerinden çok uzaklaştırılmıştı. Politik ve siyasi müdahaleler ile eşe dosta peşkeş çekmek, çıkarlar doğrultusunda istismar etmek, neredeyse bir adet haline getirilmişti.
Son 5 yıldır ise özüne dönmeye ve kuruluş gayesine hizmet etmeye başlayan Vakıflar İdaresi, hayır işlerinde çok ciddi adımlara imza attı.
Öğrencilere burs veren, engellilerin yanında olan, ihtiyaç sahiplerinin her türlü ihtiyacını karşılayan, okullara katkı sağlayan, çevreye ve sokak hayvanlarına sahip çıkan nitelikleriyle, bünyesindeki vakıfların aslını yaşatan bir kurum ortaya çıktı.
Günümüzde ise sendikal platform adındaki bir oluşum, vakıflar İdaresi'nin amacından saptığını, Kıbrıs Türk halkına hizmet etmediğini iddia ediyor. Burada amacından sapan ve halkımıza hizmet etmeyen detayın ne olduğunu çok merak ediyorum doğrusu. Hayır işleri için kurulan vakıfların, siyasi peşkeşler yerine özüne dönmeye başlaması mı asıl sorun?
Yani bu kurum, peşkeş düzeninin bozulması ve hayır işlerinin başlaması ile amacından sapmış mı oldu?
Asılsız iftiraların, yürütülen hayır işlerini gölgeleyemeyeceğini gönül rahatlığı ile vurgulamak gerekiyor.
Çünkü KKTC halkı olarak, vakıfların bu özüne dönüş mücadelesini görüyor, destekliyoruz.
Unutulmamalı ki her şey bir gün mutlaka aslına döner. Topraktan gelen ve yine toprağa dönecek olan insan gibi...