Kıbrıs'ta çözümden kaçınılamaz

Defalarca yazdık, çizdik. İster sağcı ister solcu, ister ne isterse olsun Kıbrıs Türkü olup da adına ister barış anlaşması ister çözüm ya da başka bir şey densin, mevcut durumu sona erdirilmesine karşı çıkacak birisini kimse bulamaz.

Defalarca yazdık, çizdik. İster sağcı ister solcu, ister ne isterse olsun Kıbrıs Türkü olup da adına ister barış anlaşması ister çözüm ya da başka bir şey densin, mevcut durumu sona erdirilmesine karşı çıkacak birisini kimse bulamaz.
Son dönemler hariç Kıbrıs'ta çözümü samimi olarak isteyen sadece Kıbrıs Türkleri olmuştur. Yunanistan Kıbrıs meselesi üzerinden Türkiye ile ilişkilerinde avantaj kazanma derdinde. Avrupa Birliği'nde Türkiye'yi istemeyen başta Fransa olmak üzere tüm ülkeler Kıbrıs Rumları ardına saklanmaktan felaket haz duymakta. Kıbrıs Rumları Türkiye'yi hem AB'de hem de Ermeni, Yahudi ve Yunan lobileri marifetiyle ABD ilişkilerinde yalnızlaştırarak, ötekileştirerek Kıbrıs Türkünü yalnız bırakmaya gayret etmekte. Rumlar, yalnız kalacak ve ekonomik-siyasi istikrarsızlıktan bunalan Kıbrıs Türkünün Kıbrıs Cumhuriyeti'ne 'azınlık yaması' olmayı kabul edeceği rüyaları görmekte.
Her ne şekilde sağlanırsa sağlansın, içeriği ne olursa olsun, çözüm, ya da adada karşılıklı mutabakatla varılacak barış anlaşmasının Türkiye dış siyasetinde büyük rahatlama sağlayacağı, AB ilişkilerinde önemli bir sorun yumağının ortadan kalkmasını sağlayacağı aşikâr. Ancak gerek güneydoğu Akdeniz hidrokarbon yataklarının paylaşımının, gerekse de Türkiye'nin 1960 anlaşmalar silsilesinden kaynaklanan çıkar ve haklarının ve tabii bu arada Kıbrıs meselesinin 'dış denge' boyutunun gözetilmesi de gerekir. Aksi halde ne kadar avantajlı bir çözüm sağlanırsa sağlansın, kaybeden Türkiye ve Kıbrıs Türkü olacaktır.
Zaten hidrokarbon boyutunu çıkardığımız takdirde Kıbrıs denkleminden Rum tarafı açısından çözümü gerekli kılacak hiçbir öğe kalmaz. Nitekim, bugüne kadar Kıbrıs Rumlarının çözüm konusunda hep ayaklarını sürümesi, ne egemenliği ne ada toprağını ne de iktidarı Kıbrıs Türküyle paylaşmaktan kaçınması bu sebeple olmadı mı? Eğer ada münhasır ekonomik bölgesinde hidrokarbon kaynakları bulunmasa, b kaynaklardan elde edilecek milyar dolarlar Rum kesiminin iştahını kabartmasa Rumlar açısından çözümün istenmesi mümkün olabilir miydi?
Hidrokarbon gelirine ihtiyacı var Kıbrıs Rumlarının. Daha önceki ekonomik-finansal kriz yeni atlatılmış iken yeni bir krizin kapıda olduğu iddiaları çoktan Rumlar arasında endişe rüzgarları estirmeye başladı. Adada federal çözüm olması için egemenliğin, gücün ve toprağın paylaşımı gerekiyor ise ve en azından ne egemenliği ne de yönetim gücünü Türk ortakla paylaşmak gerekiyor ve bunları yapmak istemiyor ise Rum kesimi, çözüm için atması gereken adım gayet bellidir: Avrupa Birliği içerisinde iki devletli çözüme razı olmak.
Keza, 'sıfır asker' ve 'sıfır garantörlük' takıntısı devam ediyor ise Rum liderliğinin ve gerek Türkiye gerekse Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 'Crans Montana'da o adımları kabul ettik, reddettin. Federasyon öldü, gömüldü. Sür eşeği Niğde'ye' diyor ve 'iki devletli çözümü' işaret ediyorlar ise, Rum liderliği hidrokarbon zenginliğine nasıl ulaşabilir?
Şimdi, bozuk saat günde iki defa doğru saati gösterir derler ya, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da arada bir doğru laf ediyor. Rum tarafının federal çözüm istemediği beyanı, zaman geçtikçe Kıbrıs sorununun daha çözülmez olmakta olduğu değerlendirmesi doğrudur, yerindedir. 16 Nisan'da Rum liderle yapılacak 'sosyal randevudan' önce bunların söylenmesi yerindedir, belli bir amaçla yapılmaktadır.
Bazı arkadaşlar sadece federasyoncu olmakta ısrar ediyorlar. Akıllarınca federasyon oluşur ise etnik milliyetçilik ikinci plana gerileyecek, Kıbrıslılık ön plana çıkacak, sol felsefe ilerleyecek. Enteresan. Nasrettin Hoca'nın kapı önüne çalı ekerek gelen geçen koyunun çalıda biriken yünüyle borcu ödemek istemesi gibi bir durum.
Çözüm isteniyor ise gerçekçi olunması, yaşayabilir formüller geliştirilmelidir. İki devletli çözümde Rumların istediği gibi Rum devletinde tek Türk askeri olmayacağı gibi orayı kapsayan Türk garantisi de tarihte kalacaktır. Gerek Türk askeri varlığı gerekse Türkiye garantisi ve adadaki yerleşikler meselesi Kıbrıs Türk devletinin konuları olacaktır.
Kimse Akıncı'yı suçlamasın. Geçmekte olan zamanın adanın bölünmüşlüğünü pekiştirdiğini ve çözüme ulaşmanın daha da zor hale geldiğini görmeyen bilmeyen kalmış mıdır ki bunları söyleyen KKTC cumhurbaşkanına dünkü solcu arkadaşları acımasızca eleştiri getirmektedirler? Bırakın Akıncı'yı o bizim tatlı su solcularının çok sevdikleri AKEL'in lideri Andros Kyprianou 'böyle giderse iki üç yıl içinde kalıcı bölünme gerçekleşecek' demedi mi daha geçenlerde?
Kıbrıs Türk lideri ve eski görüşmecisi tabii ki eleştirilebilirler. Ben de çok eleştirdim. İlle de federal çözüm diye vermedikleri, önermedikleri ödün kalmadı. Neyse ki Anastasiades ya anlamadı, ya kavramadı aldığı ödünleri, hepsini reddetti. Şimdi, gelinen yol ayrımında artık hiçbir şey eskisi gibi devam etmeyecek anlayışıyla ve bütünlüklü bir yaklaşımla yeni süreç başlamalı, kadife ayrılık ile taçlandırılmalıdır.
Kıbrıs Türk halkının çözüm istenci aşırı ödünlere meze yapılmamalıdır. Eğer Rumlar da hidrokarbon geliri hülyasıyla da olsa ilk kez çözüm düşünür hale gelmiş ise, bundan yararlanılmalı, bu soruna artık iki devletli bir çözüm noktası konulmalıdır.


Bu haber 1842 defa okunmuştur

:

:

:

: