Elin adamı biniyor uçağa Kuzey Kıbrıs’a geliyor.
Ercan Havalimanı’na iniyor, elini kolunu sallayarak beraberinde getirdiği ve gizlediği 50 adet uyuşturucu ihtiva eden hapla dışarıya çıkıyor.
Sonrası mı?
Beraberinde getirdiği ve ülkeye gizlice soktuğu 50 adet uyuşturucu hapı dondurma, leblebi, fıstık gibi sokak sokak gezerek satmaya başlıyor..
Peki nasıl?
Mutlak surette yardım alarak..
Düşünün ki beraberinde getirdiği uyuşturucu ihtiva eden 50 hapın 45’ini satabiliyor.
Sokakta gezen bir insanın uyuşturucu satıp satmadığını ben bilemem mesela.
Bilmediğim içinde bakalım kaç kez bu uyuşturucu satıcılarının yanından geçip gitmişizdir.
Dolayısıyla bunları bilenler olmalı..
Hoş bu kişi yardım almasa öyle 50 hapın 45’ini satabilir mi?
Velhasıl elinde kalan son 5 uyuşturucu hapı da satmaya çalışırken suç üstü Girne’de yakalanıyor bu zat.
Düşünün bu ülkenin yabancısı..
Mısır uyruklu birisi.
Hiç bilmediği bir ülkeye geliyor, o ülkenim havalimanından beraberinde getirdiği 50 adet uyuşturucu ihtiva ettiğine inanılan hapı gizleyebiliyor, elini kolunu sallayarak ülkeye giriş yapıyor ve sonra da o ülkenin, yani bizim ülkemizin sokaklarında kolayca gezip 50 hapın 45’ini satabiliyor..
Ne korkunç bir şey!
İnanılır gibi değil.
Lakin acı gerçek bir kez daha okkalı bir tokat gibi yüzümüze vuruyor..
Nedir o?
Bu hadise ülkemizde uyuşturucu ticaretinin ne kadar yaygın olduğunu ve bu maddenin kullanımının maalesef ne kadar yaygınlaştığını gözler önüne seriyor bir kez daha..
Dolayısıyla bugün,Kuzey Kıbrıs’ta uyuşturucu ile mücadelenin çok da yeterli düzeyde olmadığını anlıyoruz.
O halde devlet bunu sorgulamalı..
Ülkeye turist olarak gelen insanların bile hiç bir çekince duymadan sokaklarımızda uyuşturucu satma cesaretini göstermesi bunun en büyük ifadesidir bence.
O halde buna uyuşturucu ile mücadelede devlet yetersiz kalıyor diyebilir miyiz?
Bana göre evet..
Bunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz geldiğimiz günde..
Uyuşturucu ile mücadele istenildiği ya da arzu edildiği düzeyde değil.
Kaldı ki özellikle son yıllarda uyuşturucu ticareti ve kullanımı korkunç bir şekilde yaygınlaşıyor..
Böylesi küçük ölçekli bir coğrafyada bir an önce bunun önü alınmazsa çok daha büyük sosyal sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimiz gerçeği önümüzde durmaktadır.
İşte bu realiteden hareketle devletin bu sorunu politika haline getirmesi ve daha etkin mücadele yöntemlerine yönelmesi zaruriyeti doğmuştur.
Zira bu sorun hepimizin sorunudur ve toplumsal bir mücadele gerektirir.
Bakın, Birleşmiş Milletlerce belirlenen 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü dolayısıyla uyuşturucuyla mücadele dünyanın ortak gündemi yapıldı. BM bu güne özel açıklanan raporda dünya üzerinde 29,5 milyon uyuşturucu bağımlısının olduğu bildirdi. Yine bu rapora göre 250 milyon insan da hayatında bir kere uyuşturucu denemiş. Merak, sınırlarını aşma çabası, özenti, duygusal boşluk içerisinde olan gençleri bekleyen en büyük tehlike uyuşturucu. Özellikle son zamanlarda ülkemizde de kullanımı giderek artan sentetik uyuşturucuların ilk kullanımı dahi ölüme yol açabiliyor. Uyuşturucu, kullanan kişide fizyolojik, psikolojik ve sosyal anlamda ciddi yıkımlar meydana getiriyor. Bunun yanında toplumsal, ekonomik birçok zarara yol açıyor. Devlet, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, emniyet ve ailelerin topyekun mücadele etmesi bu noktada elzem oluyor.
Dolayısıyla uyuşturucu bağımlılığı sadece kullananı değil, ailesini, çevresini de son derece olumsuz etkileyen bir hastalıktır.
Merak, özenti, kendini ispat etme, aile sevgisinden yoksun olma, boşlukta olma maalesef gençlerimizi uyuşturucuya itebiliyor. İşte bu nedenledir ki burada en büyük sorumluluk ailelere düşüyor. Aileler çocuklarıyla ilgilenmeli, onlarla konuşmalı. Bağımlılık hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamalıdırlar.