Rumlar da iki devletli Kıbrıs fikrine ısınıyor

Rum basını çok enteresan. Son günlerde Kıbrıs sorununa çözüm fikirleri arasında daha önce tabu deyip dışladıkları her seçeneğin üzerinde duruyorlar, kafa patlatıyorlar, yaratıcı (!) fikirler ileri sürüyorlar. Enteresan olduğu kadar ne kadar 'gerçekçi' olduklarını da gösteriyor bu tartışmalar.

Rum basını çok enteresan. Son günlerde Kıbrıs sorununa çözüm fikirleri arasında daha önce tabu deyip dışladıkları her seçeneğin üzerinde duruyorlar, kafa patlatıyorlar, yaratıcı (!) fikirler ileri sürüyorlar. Enteresan olduğu kadar ne kadar 'gerçekçi' olduklarını da gösteriyor bu tartışmalar.
Birilerinin kaşlarının kalktığını, tırnak işaretlerini boş verip 'gerçekçi' lafına takıldıklarına eminim. Doğru, adamlar hangi tarihte gerçekçi oldular ki şimdi onlardan böyle bir beklenti içerisinde olalım. Ancak, her şey göreceli. Adamların 'gerçekçiliği' bizim Rum sevici, teslimiyetçi, güya-solcu güruha kıyasla kullanılan bir ifade. Bizim sözde solcular, o tatlı su balıkları, hala daha Soğuk Savaş kafasıyla, blok siyasetiyle ve milliyetçiliği, ulusalcılığı, halkının çıkarlarını her şeyin önüne koyma gereğini dünyanın hiçbir yerinde örneği kalmamış 'enternasyonal' bir yaklaşımla reddetmekte, sırf milliyetçi olmamak adına resmen Rum siyasetine kıl köle olmuşlar, haberleri yok.
Rum görüyor. Federasyon kuracağız masalıyla Türkleri uyutma kampanyasının sonuna geldiklerini gayet iyi fark ettiler. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve teslimiyetçi tüm siyasi planlara rağmen Türk tarafı son görüşme sürecinde, bilhassa Mont Pelerin ve Crans Montana gerek ikili gerek beşli görüşme çalışmalarında Rum tarafının güç paylaşımını, Kıbrıs Türklerinin Rumlarla eşitlik temelinde, yönetime etkin katılımlarının mümkün olacağı bir anlaşmayı, hele de dönüşümlü başkanlık gibi sembolik ve hatta kısa süreliğine de olsa Kıbrıs Türkünün ada egemenliğinin en üst makamında bulunmasını asla kabul etmeyeceğini gördü, anladı. Akıncı'nın belki de büyük mide ağrısıyla söylediği o 'Federasyon olanağı artık yok, başka seçenekler düşünülmeli' açıklaması, 'AB içinde iki devlet' tezine destek vermesi falan hep bu durumun sonucu.
Rum tarafının 'nabız yoklama' turlarında, son görüşme sürecinde samimi ikili görüşmelerde arada bir 'AB içinde iki devlet' önerisine yakın sözler söylediği artık herkesçe biliniyor. Niye bizimkiler o dönemde konu üzerinde durmadılar? Nasıl böyle bir gelişmeyi süreç çökünce, o da hayal kırıklığı içerisinde, halkla paylaştılar?
Rahmetli Başkan büyük adamdı. Sadece özel görüşmelerde değil hemen her ortamda Rumların ortaklık devletinden amaçladıklarının siyasi eşitlik temelli, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon veya başka bir çözüm falan değil, bir şekilde Kıbrıs Türklerini 1960 sistemini tek taraflı değiştirip Rum devleti haline evirdikleri Kıbrıs Cumhuriyeti'ne 'ayrıcalıklı azınlık' yaması yapmak olduğunu söylüyordu. O 'çözüm istemiyor' diye yıllarca suçladıkları Rauf Denktaş karşısında Mehmet Ali Talat, Mustafa Akıncı ve diğer muarızlar bugün herhalde ne büyük hata içerisinde olduklarını, o büyük adamı nasıl yanlış değerlendirdiklerini, çözümsüzlüğün Denktaş nedeniyle değil, çözüm istemeyen Rum tarafından kaynaklandığını görmüşler ve ne büyük yanlış içerisinde olduklarını teslim etmişlerdir.
Ne diyor Rum basını? Fileleftheros ve Politis gazetelerindeki yazılar başta olmak üzere neredeyse tüm Rum basınında bir yandan 'kadife ayrılık' fikri, diğer yandan 'AB içinde iki devlet' ve bununla alakalı olarak gerek AB'nin 'AB üyeliği otomatik Kuzey Kıbrıs'a uzamaz' uyarısı, gelişmeyle ilgili olası pozisyonu, gerekse Avrupa'da ayrılıkçı eğilimlerin güçleneceği endişesi sayfaları dolduruyor son günlerde.
Doğrudur, Kıbrıs'ta iki devlet veya kadife ayrılık Avrupa'da birçok bölgede azınlıklar için bir umut olabilir. 'Ne alaka?' demeyin. Eğer Kıbrıs'ta 'ayrılma hakkı' varsa, niye mesela İspanya'da veya Fransa'da ayrılık rüyası kuran azınlıklar için olmasın?
Efendim toprak tavizi karşılığı iki devletli çözümü Türk tarafı öneriyor, Ankara da tam destekliyormuş... Ayrılık sonrası Türkiye'nin Kıbrıs Türk devleti üzerinden AB'ye dolaylı giriş yapacakmış... AB o nedenle gelişmeye soğuk bakıyor, olursa Kıbrıs Türk Devletinin AB üyeliği otomatik olmayacak, yeni bir süreç başlayacakmış... Yani, Kıbrıs Türk devleti AB ile ayrı görüşme yapacakmış... Ayrılık olursa Kıbrıs Türkleri Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkileri kesileceğinden AB vatandaşlığı statüsünü kaybedeceklermiş...
Bunların hepsi söylenti... Önemli olan Rumlar kadife ayrılığı, Kıbrıs Türk tarafının vereceği toprak taviziyle bağımsızlığı satın alacaklarını, iki devletli çözümü konuşuyorlar, tartışıyorlar.
Enteresan olan Rumların iki devletli çözümden sonra bile Türk tarafının ada sularını ve hava sahasını ortak yönetme talebinde olduğu iddiası. Bakalım önümüzdeki dönemde bu konularda nasıl ilerlemeler olacak. Kesin olan, federasyon öldü, gömüldü. Bu saatten sonra konuşulacak tek konu nasıl boşanılacağı. İster kadife olsun ister ağrılı, bu boşanma sağlanmalı. Ancak, bizim umudumuz her şeyin görüşmeler yoluyla, karşılıklı rızayla gelişmesi ve nihayette adada barış içinde, iyi komşuluk ve AB ortaklığı temelinde iki devletin ortaya çıkması.
Tabii, Rusya, NATO, Doğu Akdeniz güvenliği ve diğer açılardan da konu incelenmeli, hemen kutlama programına geçilmemeli. Hadi diyelim Rum kesimi ikna oldu, AB içerisinde iki devletli çözüm gerçekleşme aşamasına girdi. Her iki devletin de birkaç gün içerisinde NATO üyeliği söz konusu olacak ise, mesela Rusya bu çözüme nasıl evet diyecek? Rusya evet demiyor ise gerek bizdeki gerekse Rum tarafındaki romantik sosyalistler bu gelişmeyi nasıl destekleyecekler? Ya Kıbrıs Kilisesi? Rus Ortodoks Kilisesi ile bağları malum.
Zor yani... adanın birleşmesi de zor, boşanması da. Ancak, her şartta Rusya'yı da bir şekilde ikna ederek iki devletli çözüm sağlanması bölge ve dünya barışı için büyük bir adım olacaktır.

Bu haber 1857 defa okunmuştur

:

:

:

: