Kurdaki dalgalanmaya karşı bağışıklık kazandık

Mesan Kilit’in Genel Müdürü Mustafa Mertöz, Star Kıbrıs’a konuştu: Kurdaki dalgalanma sanayicinin sevdiği bir şey değildir. Fakat Türk sanayicisi artık dalgalanmaya alıştı. Dövizle ilgili iniş çıkışlara bağışıklık kazandık…

Mesan Kilit’in Genel Müdürü Mustafa Mertöz, Star Kıbrıs’a konuştu: Kurdaki dalgalanma sanayicinin sevdiği bir şey değildir. Fakat Türk sanayicisi artık dalgalanmaya alıştı. Dövizle ilgili iniş çıkışlara bağışıklık kazandık…

Bir ülkenin gücünü belirleyen en önemli faktörlerin başında katma değer üreten sanayi varlığı geliyor. Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolarlık ihracat stratejisini gerçekleştirebilmesi kaliteli ürün üretmesinden geçiyor. Nitekim bu konu cari açık sorununda da büyük önem arz ediyor. Bu anlamda ihracata dayalı katma değer yaratan bir ekonomi gerekliliği öne çıkıyor. Türkiye’de sanayi tesislerini analiz ettiğimizde katma değer ve yüksek teknoloji üretme kapasiteleri oldukça düşük seviyelerde seyrediyor. Tesislerin yüzde 62,5’i düşük teknoloji iken yüzde 28,1’i orta, yüzde 9,1’i orta yüksek, yüzde 0,3’ü ise yüksek teknolojilerden oluşuyor.

Ekonomide verimliliği arttırmak ve daha yüksek katma değer yaratan bir konuma ulaştırmak adına ihracat yapan firmalar bu anlamda önem arz ediyor. Geniş bir yelpazede endüstriyel kilit üreten ve kilogram başına 8,2 dolarlık ihracatıyla Türkiye ekonomisinde katma değer yaratan Mesan Kilit’in Genel Müdürü Mustafa Mertöz ile konuyu değerlendirdik.

1)Firmanızı küresel anlamda etkili bir Türk firması olarak değerlendirebilir miyiz?

Mesan Kilit bugün pazarda yaklaşık 90 ülkeye ihracat yapan bir firma olup, Türkiye’de birinci sırada, Avrupa’da üçüncü sırada, dünyada da ilk beşte yer almaktadır. Ürettiğimiz ürün yelpazesi endüstriyel aksesuarlardır. Yani katma değer üretimde önem arz ediyor. Endüstriyel aksesuarlar ne demek? Biz elektrik panosunun, iş makinesinin üzerindeki kilidi yapıyoruz, jeneratörün üzerindeki aksesuarları üretiyoruz. Yani aklınıza endüstriyel olarak ne geliyorsa onu üretiyoruz. Bir kapak veya kaporta varsa bunun kapanması, menteşelenmesi gerekiyorsa bizim ürünlerimiz devreye giriyor. Sonuç olarak, küresel anlamda etkili bir firmadan ve katma değerden bahsedebiliyoruz.


2) Küresel pazarda katma değer üretim açısından özellikle 4. Sanayi Devrimi sürecinden bahsederken teknolojik anlamda Türkiye sanayisini nerede görüyorsunuz?

Ben buna kendi firmamla başlamak istiyorum. Biz sektörün öncü firmasıyız, lokomotifiyiz. Toplam hasılatımızın çoğunu Batı Avrupa’dan elde ediyoruz. Bu sebeple özellikle sanayileşmiş ülkelerdeki gelişimi meslektaşlarımıza göre daha hızlı görebiliyoruz veya Türkiye’deki sanayiye göre daha hızlı görme şansımız olabiliyor. Bunu ilk 5 yıl önce artık mekanik ürünlerle ve çözümlerle bir yere gelmenin zorlaşacağını fark ettiğimizde; Ne yapalım dedik? Bunun üzerine ürün gamımızı elektro mekanik sistemlerle takviye ettik. Beş yıl önce yaklaşık 2 milyon dolar yatırım yaptık ve elektro mekanik sistemlere çok hızlı bir giriş yaptık. O dönemde meslektaşlarımız bize gülüyorlardı. Bu kadar para satılmayacak bir ürün için hiç harcanmaz düşüncesindelerdi. Bugün ise bizim lokomotifimiz elektro mekanik çözümler. Endüstri 4.0’e geldiğimizde ise, 2023 hedefleri doğrultusunda birçok çalışma yapılıyor. Türkiye her ne kadar dünyada kısmen kabul edilse de artık güçlü sanayisi olan bir ülke. Bu sebeple hızlı bir entegrasyon olacağını düşünüyorum. Endüstri 4.0 ile ilgili hükümetin çalışmaları ve teşvikleri oldukça pozitif yönde.


3) Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesini sağlamak adına katma değer üretimine yönelik sağlamış olduğu birçok teşvik paketleri oluşturuldu. Etkinliğini değerlendirirsek neler söylersiniz?

Özellikle son dönemde teşvikler, destekler açıklanıyor. Sanayi Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı’nın birçok çalışmaları mevcut. Hiç olmadığı kadar bakanlıklar ve bürokratlar teşviklerden insanların maksimum düzeyde yararlanması için gayret gösteriyorlar. Bu durum Türk sanayi tarihinde bana göre olmamış bir şey. Teşviklerin yayılması için çabalar mevcut. Süper teşviğe baktığımız zaman çok üst seviyede kalıyor. Ama teşviğin daha tabana yayılabilmesi adına orta ölçeğe ve küçük ölçeğe de uygulanması için çok ciddi de bir çalışma mevcut. Bu nedenle etkili olduğunu düşünüyorum.


4) Teknolojik gelişmişlik ile kilogram fiyatı arasında pozitif bir ilişkiden bahsedebiliriz. Türkiye’nin kilogram fiyatı konusunda gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı ne durumdadır?

Maalesef gelişmiş ülkelerle fark oldukça yüksek. Türkiye’nin kilogram ihracat fiyatı yaklaşık 2 dolar seviyesinde. Almanya’nın fiyatına bakıyorsunuz Türkiye’nin yaklaşık 4 katı. Bizim şirketimizin ise yaklaşık 8,2 dolar kilogram başına ihracat fiyatı var. Türkiye’nin önündeyiz. Ama bununla yetinmiyoruz. Ne yaptık? Yaklaşık 15 ay evvel Türkiye’nin 402. Ar-Ge merkezi olarak tescillendik. Peki neden bu Ar-Ge merkezini kurduk? Hedefimiz şuydu? Beş sene evvel 2 milyon dolarlık yatırımı elektro mekanik çözümlere yaptığımız zaman herkes bize gülmüştü. Bugün de Ar-Ge merkezini kurduğumuz zaman insanlar ne gereği var diye bize bakıyordu. Şimdi şunu söylüyoruz; 3 sene sonra 8,2 dolar olan ihracat fiyatımız 15 dolar olacak. Bunu nasıl sağlayacağız? Biz bunu Türkiye’deki ilk Ar-Ge merkezinde ürettiğimiz katma değerli elektro mekanik çözümlerle, yeni sistemlerle sağlayacağız. Katma değer olmazsa olmaz. Türkiye gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı kapatmak zorunda ve bu yolda ilerliyor.


5)Kurda gerçekleşen dalgalanma iç ve dış pazar olmak üzere sizin firmanızı ne boyutta etkiledi?

Kurdaki dalgalanma sanayicinin sevdiği bir şey değildir. Fakat Türk sanayicisi artık dalgalanmaya alışmış. Bizim vücudumuzda, genlerimizde dövizle ilgili iniş çıkışlara bağışıklık kazandı. O yüzden Türk sanayicisini bunlar etkilemiyor artık. Tabii ki fiyatlamada zorlanıyoruz, iş yapmakta zorlanıyoruz. Ama benim bu şahsi düşüncem. Belki birçok sanayici ve iş adamı bunu kabul etmez. Ben Türk sanayisinin kurdaki dalgalanmalardan etkilenmediğini bunlara bağışıklık kazandığını düşünüyorum. Türk sanayisi güçlü bir sanayi. Türk ekonomisi de artık güçlü bir ekonomi. Yani 25 yıl önceki bir ekonomi yok artık. Aksine rekabetçi yapıyı öne çıkartıyor.


6)İş sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir? Çözüme kavuşmasını beklediğiniz konular var mıdır?

Türkiye geçmişte ihracatı bilmeyen, sanayiyi bilmeyen zor bir ülkeydi. Yabancı yatırımı sevmeyen, mesafeli olan ekonomik anlamda birçok kısıtlamaları olan... Hem yabancı yatırımcının sevmediği hem de ekonomimizin bunlara mesafeli olduğu bir ekonomik modelimiz vardı. Ama çok iyileştirmeler yapıldı. Gümrük mevzuatları olsun, yabancı yatırımcılarla ilgili düzenlemeler olsun, vergilendirme süreçleri olsun bir çok iyileştirme yapıldı. Artık Türkiye’nin herhangi bir Batı Avrupa ülkesinden bu anlamda geri olduğunu düşünmüyorum. Hatta artıları olduğunu düşünüyorum. Bugün İtalya’ya mı yatırım yapmak istersiniz yoksa Türkiye’ye mi? Baktığınız zaman kurumlar vergisinde yüzde 20 öderken diğerinde yüzde 50 ödüyorsunuz. Bunun yanında yabancı yatırımcıya olan sempati Türkiye’de mi İtalya’da mı daha fazla? Elemanla ilgili gereksinimler aynı şekilde. Bunun gibi nicelerini sayabilirim. Ama bunların yanında çözülmesi gereken konu da mevcut. Bunlardan biri, teknik eleman konusudur. Biz maalesef teknik eleman yetiştiremiyoruz. Yetişmiş olanı da elimizde tutamıyoruz. Meslek liselerinin ve meslek yüksekokullarının verdiği mezunların standartları sanayici için yetersiz.
Bu haber 275 defa okunmuştur

:

:

:

: