Döviz kırdı geçirdi

Döviz kurlarının oldukça hareketli olduğu şu günlerde insanların en çok merak ettiği şeylerden biri döviz fiyatlarının neye göre artıp yükseldiği.

Döviz kurlarının oldukça hareketli olduğu şu günlerde insanların en çok merak ettiği şeylerden biri döviz fiyatlarının neye göre artıp yükseldiği.
İşte bu nedenle öncelikle bu değişimin detaylarına bir bakalım.
Para piyasalarındaki kurların değişimi, piyasadaki reel kişilerin taleplerine göre şekillenir. Yani, hangi birimine talep daha fazla ise kur, bu talep doğrultusunda şekillenir. Talepler doğrultusunda piyasalardaki paritenin değişmesi ile bir para birimi değer kazanırken diğer para birimi değerini kaybeder.
Hangi para birimi için talep yüksekse o para biriminin değeri artar. Bir ülkenin iç piyasasında yeteri kadar döviz yoksa, dövizin fiyatı artar. Çünkü az miktardaki dövize talep çoktur. Yani, iç piyasadaki döviz ihtiyacı karşılanamıyorsa bu noktada döviz değer kazanmaya başlar. Dövizin ülkeye girişi üretim, ticaret ve turizmle olur.Döviz kurlarındaki değişimin tek sebebi az önce bahsettiğimiz talep dengesi değil tabii ki, işin bir de siyasi boyutu var. Ülkedeki siyasi gerilimler ülkenin para piyasalarını da yakından ilgilendiriyor. Ülkede yaşanan siyasi gerilimlerin borsayı olumsuz etkilemesi bir sonraki adımda döviz fiyatlarını etkiler. Eksi değerlerde işlem gören borsa, döviz fiyatlarının artmasına neden olur.Böyle bir giriş yaptıktan sonra ülkemize dönelim ve sürekli artan bu döviz olayındaki rolümüzü anlamaya çalışalım..
Kuzey Kıbrıs’ta bildiğiniz üzere yüzde yüz bağımlı bir ekonomi var.
Bunun kaçarı ederi yok..
Dolayısıyla bu realite üzerinden konuya bakacağız.
Kuzey Kıbrıs’ta büyüme yaratmak için ne gerekir?
Elbette para..
Peki kendi paramız var mı?
Yok..
Dolayısıyla Türkiye üzerinden belirleniyor TL’nin akibeti.
Lakin Türkiye’nin de kontrolü dışında bir seyir izliyor süreç.
Şöyle ki; Türkiye’nin kendi iç dinamiklerinden çok dışarıdan belirleniyor TL’nin değeri.
Dolayısıyla burada Fed’in kararlarının Türkiye için neden bu derece önemli olduğunu görebiliriz. Türkiye’ye para getiren bu fonlar veya bankalar dolaylı olarak Fed’in yüzde sıfıra yakın faizinden borçlanıyor.
Yani, yatırımcının Türkiye’ye yatırım yapmasının maliyeti yüzde sıfıra yakın. Ama yarın öbür gün Fed faizleri artırırsa maliyeti artık yüzde sıfır olmayacak. Bu yüzden belki Türkiye’deki yatırım mantıklı olmayacak. “Fed faizi artıracaksa ben kaçarım arkadaş, gider kendi ülkemde yatırım yaparım” diyebilir yatırımcı.
Haliyle yabancı sermaye de çantasını toplar,Türkiye’ye daha fazla para vermeme veya Türkiye’den çıkma kararı alır. Çünkü yabancı dediğimiz bu gelişmiş ülke fonları gelişmekte olan ülkelerde sömürülecek çok da bir şey kalmadığını fark eder.
Kuzey Kıbrıs’ta da tam olmasa bile buna benzer bir durum söz konusudur
Zira böyle bir atmosferde istikrar yakalamak pek mümkün değil.
Dolayısıyla yatırımcı çekinir sermayesini ortaya koymaktan.
Güvenli yatırım iklimi bulmaz.
Hal böyle olunca elindeki parayı( döviz) muhafaza etmeye yönelir.
Nasıl?
Güvendiği bir bankaya yatırarak.
Ya da daha güvenli bir coğrafya arar kendine yatırım yapabilmek için..
O zaman ne olur?
Döviz girdisi azalır, TL değer kaybetmeye devam eder.
Hayat pahalılaşır, alım gücü düşer, borçlar 2’ye ve hatta ve hatta 3,e, 5’e katlanır..
Peki çözüm?
Açıkçası bu kaotik ortamda, yani bağımlı bir ekonomi, süregelen bir statüko, devam eden bir siyasi sorun, ve çevremizde yaşanan gelişmeler neticesinde yaratılan belirsizlik, Kuzey Kıbrıs’ta ki mevcut otoritenin döviz karşısında değer kaybeden TL’nin akibetini belirleyebilecek bir yetiye sahip olmadığını anlamamıza yeter ve artar.


Bu haber 235 defa okunmuştur

:

:

:

: