Üniversite adası olma hedefi hala sürüyor mu bilmiyorum!
Ya da böyle bir hedefe varmak için ne yapılıyor ondan da çok emin olamıyorum.
Lakin bildiğim tek gerçek, üniversite enflasyonu yaşadığımızdır.
Neredeyse adım başı üniversite kuruluyor.
Adeta bakkal manav dükkanı açar gibi üniversite açılıyor ülkede..
Üstelik bu üniversitelerin bir çoğu YÖK onaysız.
Yani bu ne demek?
Türkiye Yüksek Öğretim Kurumundan onay alamayan demek.
Tabi bunun yanında bir de YÖDAK var.
Siyasi iradenin kontrolü altında.
Ve haliyle YÖDAK da bu ülkede üniversite enflasyonu yaşanmasında sorumluluğu olan bir kurum olarak karşımızda duruyor.
Peki burada murat edilen nedir?
Eğitim mi?
Yatırım mı?
Devlet politikası mı?
Herhalde bu saydıklarımdan, eğitim ve devlet politikası kısmı konunun en son düşünülenlerinden.
Tabiatıyla bu nokta da bir çoğumuz kabullenmesek de üniversitelerin çoğunlukla yatırım olma niteliği öne çıkıyor.
Her ne kadar da bu söylem Eğitim Bakanı Cemal Özyiğit’i rahatsız etse de yüksek öğretim bir sektör niteliği taşımaktadır.
Ve bu sektöre de yatırım yapan her yatırımcı kar amacı gütmektedir.
Bugün bunun aksini iddia etmek realiteden uzaktır.
Dolayısıyla bir iş insanı üniversite kurarken belli dengeleri gözetmek durumundadır.
Malum ki bu konjonktörde üniversite yatırımı riskli bir yatırımdır.
Ülke küçük ölçekli.
Dolayısıyla burada pazar payı kısıtlı.
Hatta yok denecek kadar az.
Zira belli başlı yerleşmiş büyük üniversiteler yurt içi potansiyeli aralarında bölüşüyorlar.
Yurt dışı imkanları ise artık pek tatmin edici değil.
Peki neden?
Çünkü, Kuzey Kıbrıs’a en çok öğrenci Türkiye’den geliyor..
Son 10 yılda Türkiye’de de mevcut üniversitelere yenileri eklendi, ve halen bir çok yeni üniversite açılmaya devam ediyor.
Haliyle bu durum Kıbrıs’taki üniversiteleri makul kılmıyor.
Ama neden?
Tabi ki ekonomik koşullar.
Nihayetinde TL para birimi kullanan bu insanların Kuzey Kıbrıs’ta her ihtiyaçlarının döviz üzerinden değer bulması şartları olumsuz kılıyor.
Okul harcı sterlin , konaklama sterlin ve gider..
Bunun yol masrafı var, kırtasiyesi var, yemesi içmesi var..
O halde bu şartlar Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a yüksek öğrenim amaçlı gelen öğrencilerin ailelerini zorluyor.
Ve doğal olarak Kıbrıs seçeneği parantez içine alınıyor.
Oysa burada bir devlet politikası olmalı ve bu konuda alınacak tedbirlerle cazip hale getirilmeli Kıbrıs’ta yüksek öğrenim sektörü.
Ya da, kalite öne çıkarılıp vazgeçilmez olmalı üniversitelerimiz..
Lakin şu anda bir kaliteden söz etmek pek mümkün değil.
En azından şimdilik.
O halde eğitim adası iddiası ile yüz bin öğrenci hedefi koyan bir ülkede, her şeyden önce eğitimde kaliteyi ve bunun yanında koşulları öğrenciyi teşvik edecek niteliklere taşımak gerekecek.