Hala anlamayanlar var

Taşınmaz Mal Komisyonu Kuzey’de oluşturulan ve AB nezdinde de meşruiyeti olan bir iç hukuk yoludur. Bundan dolayıdır ki, Kuzey’de kalan malları için Rumlara, AİHM önce Kuzey de iç hukuk yolu olarak benimsediği TMK’yı adres olarak gösterir.. TMK 3 temel işleve sahiptir.

Taşınmaz Mal Komisyonu Kuzey’de oluşturulan ve AB nezdinde de meşruiyeti olan bir iç hukuk yoludur. Bundan dolayıdır ki, Kuzey’de kalan malları için Rumlara, AİHM önce Kuzey de iç hukuk yolu olarak benimsediği TMK’yı adres olarak gösterir..
TMK 3 temel işleve sahiptir.
Buraya müracaat eden Rumlar bu 3 temel üzerinden tercih haklarını kullanırlar.
Peki nedir Rumlara sunulan...
Tazminat, takas ve iade..
Komisyon önce müracaat edenin malını değerlendirir.
Müracaat eden kişi/ kişilerin isteği doğrultusunda da karar üretir.
Bu karar ya tazmin olur, ya takas olur, ya da iade olur.
Bu müracaat eden mal sahibinin tercihine göre uygulanır.
Dolayısıyla eğer TMK işlevini sonlandır ve bu anlamda yapılan müracaatlara çözüm üretemezse, AİHM yolu yeniden müracaat eden Rumlara açılır..
Bunun başka hiç bir şekilde oluru da yoktur..
Ya bu malın tarafların uyuştuğu şekilde tazminatı ödenir, ya takası gerçekleşir, ya da iadesi yapılır..
Lakin bu sadece tazminatla sınırlı tutulamaz.
Zira sadece tazminat hukuk yolu meşruiyetini kaybettirir TMK’nın..
Dolayısıyla 3 temel noktadan biri olan “iade” seçeneğini de kullanmak durumundadır
Peki bunları niye yazıyorum?
Anlatayım..
Kıbrıs’ta siyasi bir sorunun var mı?
Var.
Bu sorun çözülmeli mi?
Evet.
Aklın yolu,mevcut sorunun her iki halkın da mağduriyet yaşamayacağı eşit haklara sahip olacağı bir çözüme kavuşmasını öngörür.
Peki bu sorunun çözümlenmemesi durumunda ne olur?
Kıbrıs’ta belirsizlik büyür, ayrılık derinleşir.
Başka?
Hukuk işler..
Kuzey’de mal bırakan Rumlar AİHM önünde kuyruğa girer.
Bu vesileyle AİHM’den çıkan her karar Türkiye’yi bağlar.
Tazminat ödeme yöntemi yoğunlaşır..
Türkiye mevcut yüküne yük ekler.
Uluslararası arenada siyasi olarak olarak zayıflatılır.
Peki nereye kadar?
Bunun bir dayanma sınırı var elbette.
Dolayısıyla her yerde olduğu gibi bunun da bir ceremesi olacak.
Çünkü AİHM nezdinde kullanıcı durumunda olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti nezdinde de Kıbrıslı Türkler, yani bizler.
O zaman Türkiye demeyecek mi bu malların tazminatını kullananlar ödesin.
Bence diyecek..
Nihayetinde KKTC güvencesi ile bu malları alıp satanlar, üzerinde inşaatlar yapanlar, rant elde edenler,ticari kazançlar sağlayanlar, mülk sahibi olanlar kısacası bu malların kullanıcıları olanlar kimlerse bu tazminatlar gün gelecek onları da bağlayacak.
Beni de bağlayacak, sizleri de bağlayacak.
Bunun kaçarı ederi yoktur.
Yani kullanıcı malın ilk sahibini tazmin etmek durumunda kalacak.
Ama diyebilirsiniz ki KKTC Devleti bize güvence verdi, tapu dağıttı.
Onu ne yapacağız?
Bu doğrudur, lakin bu aşamada KKTC Devleti de bir bedel ödemek zaruriyetinde kalacak.. Zaten ondan değil midir ki Kıbrıs sorununun en çetrefilli konuları arasındadır bu mevzu..
Ha diyelim ki antlaşmıyoruz..
Ada’nın bölünme ihtimali var.
Kıbrıs’ta mevcut durumun kalıcılaşmasını istiyoruz.
Bu mümkün mü?
Tabi ki mümkün..
Lakin bunun için de bir antlaşma ortaya çıkması gerekir taraflar arasında..
Yani kalıcı bölünme de bir antlaşma ister.
Hani kadife ayrılık denilen yöntemle..
Dolayısıyla bunun bir sonucu olarak 1974’ten sonra Ada da oluşan durum neticesinde Rumların Kuzey’de kalan mallarını vermeyiz bu bizim hakkımızdır, eş değerdir,puanla alınmıştır gibi argümanları savunabilecek bir hukuk alanı yoktur yeryüzünde..
Bu haber 197 defa okunmuştur

:

:

:

: