Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve yabancılara satılan konutlarda şart koşulan Bakanlar Kurulu izni nedeniyle yüzlerce emlak alım satımı beklemek zorunda bırakılıyor. Haftalarca Bakanlar Kurulu’ndan izin yazısı çıkaramayan alıcı da mağdur satıcı da.
Dün hükümetin bu konuda yarattığı bürokratik engele ilişkin yazımız, geniş yankı buldu. Güney’de ve Türkiye’de konut alanlar teşvik edilirken hatta vatandaşlık bile verilirken, bizde nasıl bir engelle yatırımcının bıktırıldığını, usandırıldığını anlattık.
İçişleri Bakanlığı yazıma ajans vasıtasıyla açıklama yaptı. “Konut Satışına Hükümet Kösteği” iddiasının asılsız olduğunu öne sürdü.
Peki neydi İçişleri Bakanlığı’nın iddia ettiği gibi gerçek dışı olan?
“Göreve geldiğimiz günden beri yapılan her Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınan taşınmaz mal satış izinlerine dair önergeler ile toplam 1232 kişiye KKTC’de mal edinme izni verilmiştir” diyor bakanlık.
Peki yazımızda biz ne dedik?
Siz hiç izin vermediniz mi dedik?
Bu nasıl bir demagoji, aklımızla alay mı ediyorsunuz?
Ya da şöyle soralım.
Şu anda İçişleri Bakanlığı’nda Bakanlar Kurulu’na gitmeyi bekleyen kaç başvuru var?
Ya da İçişleri Bakanlığı’nda Bakanlar Kurulu’na gönderilip de Bakanlar Kurulu ajandasında bekleyen kaç başvuru var?
O zaman bu sayıyı da verin görelim.
Biz bu sayıyı, “onlarca yatırımcı” diye verdik.
Ama dün Ada TV ekranlarından görüşlerine başvurduğumuz Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, bu sayının yüzlerle ifade edilmesi gerektiğini söyledi.
Üstelik bize gelen ihbarlarda üç haftadır Tapu Dairesi’nde bu izni bekleyen yatırımcılar olduğunu da belirtelim.
Biz sadece sistemin aksayan bir noktasına, bürokrasiyle işaret ettik.
Bu izinlerin sadece İçişleri Bakanı’nın onayıyla verilebileceğini, işi Bakanlar Kurulu’na kadar götürerek dallanıp budaklandırmaya gerek olmadığını, bürokrasinin azaltılması gerektiğini ifade ettik.
Sayın İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars burada neye itiraz ediyor, bilmek isteriz doğrusu.
Dün Ada TV’de bu konuyu işlerken Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur şunları anlattı:
“Bu konuda bir sivil toplum kuruluşu olarak fikirlerimizi anlatmak istiyoruz. İçişleri Bakanlığı nerede, Bakanlar Kurulu nerede? Ne yazık ki bu insanlar kendilerine yakın bir takım sivil toplum kuruluşları dışında diğer örgütlere randevu bile vermiyor. İlgili sektörlerin görüşlerine önem verilmiyor.
Türkiye’de faizler ilk ev alımlarında 500 bin TL’ye kadar yüzde 1’in altına düşürüldü. Ama Kıbrıs’ta bir ev almak için banka kredisine başvurduğunuzda bankalar ensenizde yumurta pişirmeye başlıyor. Türkiye’de bir TC vatandaşı ilgili bankada yüzde 1’in altında faiz öderken, Kıbrıs’a geldiklerinden aylık yüzde 2’ler gündeme geliyor.
Türkiye’de tapuda ev satımlarında kolaylıklar sağlanıyor. Burada tam aksi yaşanıyor.
KKTC’de en önemli sektör emlak, yani inşaattır. 25 sektör, buradan etkileniyor. Ama hükümeti yönetenler politika olarak bunu kabul etmiyor. İnşaat sektörünü teşvik etmek zorundasınız yatırımcı için. Hükümet bilimsel davranmıyor, çözüm üretmiyor. “
Ev satışlarında getirilen Bakanlar Kurulu iznine ilişkin yasayı da eleştiren Sungur, yasanın ne zaman getirildiğini şöyle açıkladı.
“1935 yıllarında Almanların gelip Kıbrıs’ı işgal etmemesi için İngiliz koloni yönetimi bir yasa geçirdi. O zaman Kıbrıs’ta vali derlerdi, şimdi Bakanlar Kurulu’na döndü. Bu yasa tüm İngiliz kolonilerinde var. Ama uygulamak bizdeki gibi zor değil. Onlar o kadar rahatlattı ki bu yasayı oralarda şimdi sorun olmuyor. Ama biz hala geçmişteki Alman İngiliz geriliminden kaynaklanan koloni döneminin yasasını kullanıyoruz. Dünya gelişti, savaşlar bitti. Biz hala 1935’lerin yasasıyla ülkeyi yönetmeye çalışıyoruz.
‘Bizim ülkemizde mal almayın, biz sizi istemiyoruz’ mesajı veriyoruz yatırımcıya. Güney’de 1 milyon 1.5 milyon yatırım yapan yatırımcıya vatandaşlık bile veriliyor. Bizde 10 milyon yatırım yapan kişinin verilen vatandaşlığı iptal ediliyor. Bu yapılamaz”
Hasan Sungur’un anlatımları bize şu gerçeği gösteriyor. Bu memlekette kalkınma ve yatırım yapılabilmesi için alınması gereken daha çok uzun yol, kaldırılması gereken daha çok bürokratik engel var.
Biz elbette ‘hiçbir kontrol mekanizması olmasın’ demiyoruz. Ama sadece İçişleri Bakanlığı’nın imzası neden yetmiyor?
Bunu sorguluyoruz. Denetim ve araştırma İçişleri Bakanlığı bünyesinde yapıldığına göre, Bakanlar Kurulu’nun diğer üyelerinin imzalarına neden ihtiyaç duyuluyor.
Yoksa bizim devletimiz İçişleri Bakanı’nın imzasına ve kararına güvenmiyor mu?
Derhal 2. Dünya Savaşı öncesine ait bu yasanın ruhundan kurtulmalı, bilgi çağı yasalarının ruhunu yakalamalıyız. Artık 1935’lerin ruhuyla devam edemezsiniz. Ya bu kafa değişmeli ya da yatırımcıya gelin dememeli. Üçüncü bir yol yok. Bu böyle bilinmeli…