Başbakan Tufan Erhürman önceki gün çok önemli bir konuya temas etti.
Ve dedi ki Sayın Başbakan; “ülkede adil olmayan bir gelir dağılımı ve fırsat eşitsizliği var.. Buna çare üretmezsek toplumda sosyal patlamalar yaşanacak..
Ve özet olarak şu örneği verdi; devlet okulları ile özel okullar arasındaki kalite farkı her geçen gün artıyor.. Özel okullardaki imkanlar, devlet okullarında mevcut değil..Bu da ciddi bir fırsat eşitsizliğini beraberinde getiriyor.. Bunun böyle devam etmesi halinde toplumda ayrışmalar baş gösterecek, bu da ileride sosyal patlamaları karşımıza çıkaracak..”
Sayın Başbakanın bu tespitlerine katılmamak elde değil..
Bireyler doğarken yasalar önünde eşit olarak doğarlar. Fakat birçok yönden eşitsizlik içinde yaşarlar. Bu eşitsizlikler ailenin sosyo-ekonomik durumu, eğitim düzeyi ve bölgeler arası farklılıklardan kaynaklanabilmektedir.
“Fırsat (ya da şans) eşitliği” kavramı, “herhangi bir alandaki bir girişime, bir seçmeye, katılanlar arasında eşit koşulların ve olanakların bulunması durumu” olarak tanımlanır.
Eğitimde fırsat eşitliği ise; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde “Her bireyin eğitim görme hakkı vardır” olarak belirtilmiştir. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de eğitim hakkını güvence altına alır.
Dolayısıyla konuya bu açıdan yaklaşıldığında varlıklı ailelerin çocuklarının eğitim fırsatlarından daha fazla yararlandığı söylenebilir. Modern demokrasilerde en yaygın eşitlik türü olan “fırsat eşitliği”, toplumsal, siyasal ve ekonomik kökenlerine, kısacası sınıfsal konumlarına bakılmaksızın, herkesin yetenek ve becerileri ölçüsünde yarışabileceklerini öngören liberal bir ilkedir. Bu yarışın kuralları yasalarla düzenlenmiştir ve “tüm insanlar yasalar önünde eşittir”.
Peki gerçekten böyle mi?
Üzülerek bir kez daha belirtmek isterim ki bizim coğrafyamızda böyle bir eşitlik söz konusu değil..
Bunu 50 yıllık yaşamışlığın verdiği tecrübe ile rahatlıkla ve tereddütsüz söyleyebilirim..
Bizim ülkemizde yasalar karşısında bütün insanlar eşit değildir..
Dolayısıyla bu martavalı geçelim..
Peki eğitimde böyle bir eşitlik söz konusu mu?
Elbette hayır..
Zaten bunu bizzat Sayın Başbakan da ifade ediyor..
Bizim ülkemizde ne adil bir gelir dağılımı var, ne de eğitimde fırsat eşitliği söz konusudur. Haliyle bu durum da toplumu ayrıştırıyor, ve sosyal yönden olumsuz etkiliyor.. Sınıf farklılıkları ortaya çıkıyor ve bu farklar mevcut statüko içinde derinleşiyor.
Peki ne yapılabilir?
Bunun çaresi devlettedir..
Devletin uygulayacağı sosyal politikaların içeriği ile bu sorunlar en aza indirgenebilir.
Ülkenin şu anda içinde bulunduğu gerçekleri var..
Bunların üzerinden gidebilmeliyiz..
Bu gerçeklerin en başında nüfus gelir..
Bu ülkenin nüfusu bilinmemektedir.
Nüfusu bilinmeyen bir coğrafyada hangi planlama yapılabilir?
Hiç bir planlama yapılamaz.
Öncelikle bu coğrafyanın gerçek nüfusu ortaya çıkarılmalıdır.
İkinci gerçeğimiz mevcut yapıda adil bir gelir dağılımına sahip değiliz.
Bunun üzerinden gidilerek bir değerlendirme yapılabilir mesela..