Şiir konuşur

Ne kadar emek verilirse, o kadar şiirin hası dokunur gönüllerde...

Ne kadar emek verilirse, o kadar şiirin hası dokunur gönüllerde...
Her okunuşta daha dün yazılmış gibi duruyorsa, taptazeyse, zamana direnmişse; bence şiirin hası o olmalı derim...
Yıllar akar akar gider...
Gider de bizden geriye kalan bir avuç sözdür...
Şiirse sözün bittiği yerdir...
Siz susarsınız, sizin yerinize şiir konuşmaya başlar...
Ne de güzel konuşur ama...

AKDENİZ
Bir çigan müziği
Ruhumu alıp götürüyor
Uzak diyarlara...
Tuz kokulu kıyılar
Akdenizin mor salkımlı
Nar çiçekli sokakları...
Bayırlardan incecik buğulu bulutlar
Hep denize iner akşamları...
Bir kızın yasemin kokar saçları
Etekleri açılır hafiften
Yakasından içeri dalar
Çapkın rüzgarın eli...
Çatanalar, tekneler
Mavi, beyaz, kırmızı yelkenli
Yanık tenli kaptan
Ufukları gözler
Siperinde ellerinin
Çatlamış, yosun kokulu...
Özgürlüğe koşar yüreği
Alır alır da başını
Gider uzaklara
Martı kanadında sevileri...
Ayşe TURAL

KAYTARMACILAR
' Bir grupta yer almak, bireyin başkalarının çabasına sırtını dayayarak, elinden geleni yapmamasına neden olabilir.
Birden çok kişinin emeğinin geçtiği bir işte, kimin ne ölçüde katkıda bulunduğunu saptamak o kadar kolay olmaz.
Bu durum, bazı kişilerin ' başkaları nasıl olsa yapıyor, benim yapmama ne gerek var' şeklinde düşünmesine neden olabilir. Buna SOSYAL KAYTARMA denir...'
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı
' Yeni Insan ve Insanlar'
Bakın bakalım çevrenize... Sizin emeğinizden yararlanan kaç tane KAYTARMACI var?

İŞTE O ZAMAN
yıldıza kesmiş gökyüzü
ansızın bir yıldız kayıyor
sen düşüyorsun aklıma...
yüzünü bana çevirirsen
ay doğacak içimde
aydınlanacağım...
gözlerin düşünce gözbebeklerime
bir çocuk gibi sevineceğim
bir deli cesareti
seveceğim seni...
ellerin ellerime dokununca
yosun kokacak, tuz kokacak
kucağında bir tekne misali
salanacağım...
işte o zaman
AŞK filizlenecek içimde
SEN büyüyeceksin...
Ayşe TURAL

ARAP SAÇI
Kafamız karışınca, pekçok şey birbirine dolanınca, içinden çıkılmaz hale gelince... Tam da bu tanıma yakışır bir tavır sergileriz...
Aptallaşırız...
Şaşkın ördekler gibi ne yapacağımızı bilmez oluruz...
Uyuşup kalırız...
Sanki düşünme yetimizi kaybetmiş gibiyizdir...
SİLKİN karanlığından beklemelerin...
Karanlık bir tünelde olduğunu farzet...
KOŞ haydi
Durma KOŞ...
AYDINLIK karanlığın bittiği yerdedir...
Durursan
Beklersen
ASLA aydınlığa ulaşamazsın...
Gidersen gittiğin yerde bir sürü CESUR YÜREK bulacaksın...
ESKİ SEVGİLER
nerde o eski sevgiler
sevgililer...
geride kalan kırk yıllar
Mendiller düşürülürmüş
koklasın diye aşıklar...
onun bile modası geçti çoktan
SELPAK
düşürecek halimiz yok ya!
Ayşe TURAL

ÖĞREN DE GEL
Hayat okulu hiç bu kadar zor gelmemişti bana...
Dersler hiç bu kadar ağır ve acımasız olmamıştı sanki bugüne kadar...
Aklımla kalbim yolunu bulmakta hiç bu kadar zorlanmamıştı...
Baksanıza hayat kafamıza vura vura gösteriyor da...
En önemlisi:
Öğrenemeyenlerin acısını biz çekiyoruz...
Dilerim
UMUT aydınlık yarınlarda GÜNEŞ gibi parlasın...

DOĞRU
önce
doğruydu her şey
hem de dosdoğru...
sonra
içime bir kurt düştü...
Ayşe TURAL

HAYATA YERLEŞIN
Hayata bir güzel yerleşin önce...
Biraz sonra kalkıp gidecek misafir gibi değil; oranın EV SAHİBİ gibi yerleşin...
Nasıl MUTLU olacağınızı bilin, anlayın ve ona göre davranın...
Yatağınızda uyurken en rahat şekli alamayınca nasıl uyuyamıyorsunuz, aynen öyle...
En RAHAT şeklinizi alın. .
HUZURLU olabileceğiniz köşeler bulun, yoksa yaratın...
Kimse size hazırlayıp sunmaz..
Haydi bakalım şöyle bir silkinin.
GÜLÜMSEYİN...
Uyuşuk uyuşuk davranmayın...
Harekete geçin...

HAYATA bir iyice yerleşin...
Bir de gülümseyin...

SEN BANA DOKUNUNCA
uyanır içimin kelebekleri
durmadan kanat çırpar
bahara durur akasyalar
sen bana dokununca...
fırtınaları diner denizlerin
limanına demir atarım usulca
içimin şarkısı başlar
sen bana dokununca...
yıldıza keser gökyüzü
ay utanır saklanır buluta
içim aydınlanır bakışlarından
sen bana dokununca...
AYŞE TURAL

SAKLA YAMALARINI KALBİM
Yılmaz Odabaşı'nın çok sevdiğim şiir kitabının adıdır. Ne güzel, ne derin anlamlı bir deyiştir.
Bizim kuşağı anlatır adeta...
Derinlerde bir yerlerde saklıdır, her şey...
Sevdalarımız...
Düşüncelerimiz...
Yorumlarımız...
Eleştirilerimiz hatta...
İncitmemek adına SUSMAK öğretilmiştir.
Saygısızlık etmemek adına GÜLÜMSEMEK...
Bencillik sayılmasın diye ÖZVERİLİ davranmak...
Büyükler / her şeye rağmen/ SAYILMIŞ, küçükler sevilip KORUNMUŞTUR...
YASAMIZ budur çünkü...
İşin ilginç yanı da tüm bunlara gerçekten YÜREKTEN inanmış olmamızdır.
Bu sınırlar ya da ilkeler doğrultusunda HUZUR dolu hissederiz kendimizi...
Başka türlüsünü bilmeyiz ki!
Bu yüzdendir ki tam da bu yüzden, yeni nesil bizi anlamaz; biz de onları...
Olsun varsın...
Zaten bizim de onları anlamama nedenimiz budur.
Gerçekçilik adına PATAVATSIZLIKLARINI, dürüstlük adına GAFLARINI, ilkeli davranış palavralarıyla birbirlerini AŞAĞILAMALARINI...
Geçiniz bunları efendim geçiniz...
Nezaketi elden bırakmayalım yine de...
Bize de bu yakışır...
Bırakın biz yine SAKLA YAMALARINI KALBİM deyip susalım.
Saygılarımla...

ÇİZGİ
suskunluğumu bağışla
sana aşkımdandır...
aşık olunca ben
bir çizgi çekerim...
sen
İsa doğumusun
öncesi ve sonrasıyla...
takvimlerde tarih
seni tanımadan önceyse eğer
yok sayarım ben...
oysa sonrasında
ışık ışık durur
sabırsızlığımı taşır
hem de dizboyu...

Ayşe TURAL

İKİ DUDAK ARASI...
Hayatımız bazen iki dudak arasından çıkacak bir çift söze bağlıdır, pamuk ipliği misali...

Ne çok bekleriz...
Gözlerinin içine bakışımız bundandır...
Sıcacık sokuluşumuz da...
Nedense bir türlü o an yakalanmaz...
Bekleriz de hevesimiz kursağımızda kalır...
Bir EVET'e bakar oysa...
Ya da ' Seni seviyorum..' a...
Bu kadar mı zordur konuşmak...
Aslında bencilizdir ya da tembel...
Sonralarımız vardır bir yığın...
Geç kalmalarımız...
Geç kaldıkça kaçırılan trenler sayısız olur...
HAYDİ bugün bir değişiklik yapın...
DUDAKLARINIZ kıpırdasın...
Bugün TRENLER kaçmasın...
Sevgiyle...

HELVACI AMCA

hey!
helvacı amca
bugün kırmızı helvadan istemem
cevizlisinden de, susamlısından da...
nasıl anlatsam sana
haydi söyle bana...
beş kuruş
ne kadar DÜŞ eder
ne kadar MASAL...
Ayşe TURAL

HAYAT NE TATLI
Güzel bir gün... Gökyüzü masmavi... Bir uçak, hızla gökyüzünü bölüp uzaklaşıyor. Ardında sadece bir çizgi kalıyor. Az sonra o da kayboluyor...
Gözlerimi kapatıyorum, güneş yüzümde geziniyor uslu bir çocuk gibi...
Alev ağacı kocaman tülsü yapraklarıyla neşeli bir oynayışta. Kıpkırmızı çiçekleriyle pek alımlı bugün...
Hafif bir rüzgar esiyor, saksıdaki karanfiller sallanıyor...
Guguk kuşu yuvasında yeni günü müjdeliyor. Bir serçe daldan dala konup uzaklaşıyor...
Bir yerlerden bir çocuk kahkahası ulaşıyor. Gülümsüyorum...
HAYAT NE TATLI... Ömrü olmalı da yaşamalı insan...

VAZGEÇİŞLER
bu gece
kaç şiir vazgeçer benden
bir bilsen...
sözcükler
kör- topal yolcudur
ruhumun fırtınasında...
soru işaretleri
köşe kapmacasındadır
öykülerimin...
çil yavrusu gibi
dağılır düşüncelerim
bin bilinmeyenli denklemler misali...
Ayşe TURAL

SUSMAK...
Susma hakkımı kullanmak istiyorum...
Bazen susmak, konuşmaktan daha iyi geliyor insana...
Konuştuğunuzda sağır yürekler duymuyor zaten...
Kör ağızlar da açılmasın daha iyi...
Kör bıçak gibi habire kesiyorlar boğazları...
Çocukluğumuzda anlaşılamayan düzenbazlıklar için, bu işte bir 'Alicengiz Oyunu ' var, derlerdi...
Büyüdükçe anlıyor insan, oyun içinde oyunları...
Oyuna getirilenleri görüyor, anlıyor...
Sadece bir şeyi anlamakta zorlanıyorum:
Neden insanlar, bu kadar bencil ve acımasız oldular?
Neden bal gibi anladıkları halde anlamamış gibi davranıyorlar?
Neden?

ALIŞ VERİŞ
aşklar
tıpkı bir alışveriş
uzay çağında...
ölesiye bir tükeniş
parçalarcasına bir tüketiş...
şehvet
dişlerini geçirmiş hırsla
tenlere...
şeytana pabucunu
ters giydirme yarışında...
almış başını gidiyor cinsellik
gerçek sevdalar
yer bulamamış
bir oturumluk...
bakışlar bulanık
yüzler maskeli
destansı aşklarsa
masal olmuş çoktan...
Ayşe TURAL

GEÇMİŞİN BOHÇASI
Aklımca kitaplığımın kapalı gözlerindeki ıvır zıvırı biraz azaltmak istiyorum.
Ne mümkün!
Bir el atıyorum ve kendimden geçiyorum: Eski gazeteler, teşekkür belgeleri, kimbilir kaç yıl öncesine ait yazılmış notlar, plaketler... fotoğraflar...

Beni şimşek hızıyla geçmişe götüren pekçok şey...
İç çekiyorum...
Kimi zaman gözlerim doluyor...
Kimi zaman da eski fotoğraflara bakıp gülüyorum....
Unuttuğumu sandığım ne çok şey yaşamışım...
Hepsi geçmişten çılgınca fırlayıp önüme atlıyor...
Şaşkına dönüyorum.
Nasıl atarım?
Hangisine kıyarım?
Zaman denilen haşarı çocuk, biraz acımasız sanki...
(EGE'de yaşayanlara...)

EGE'DE
bir başkadır burada zaman
martı çığlıkları
siner içine...
aşka çağrılı sokaklarda
kaybolabilirsin fark etmeden...

her köşe başında
pusudadır sevdalar...
hey!
Sen adamım...
yüreğine sıkıca sarıl
yoksa
yıldızlar dökülürken suya
kalbini EGE'de bırakabilirsin...
Ayşe TURAL

GÜL BAHÇESİNİN BAHÇIVANI OLMUŞUM
' Merhabalar, belki beni hatırlamışsınızdır ben Esentepe İlkokulundaki söyleşinizde sizin sorduğunuz 'aranızda şiir yazan varmı çocuklar dediğinizde tek el kaldıran kızım.
Şimdi 19 Mayıs Tmk 'da eğitim görüyorum ordada bir söyleşi yapmışsınız fakat ben sizi görmedim.Hikayelerinizi herkesin 'sen büyüdün artık senin hikayelerle işin olmaz' demesine rağmen büyük bir inatçılıkla okuyorum ve de dinliyorum.
Evet hâla dinliyorum CD nizi.Sıkılmak nedir bilmezcesine dinliyorum...
Belki neden bu kadar şey yazma sebebimi soruyor olabilirsiniz.Tek amacım size hayatıma kattığınız herşey için teşekkürler...

YELDANUR MEYDAN
19 Mayıs TMK / Girne

( 12 Temmuz 2015)
Aradan yıllar geçse de unutmadıklarımın arasında olacaksın kızım 💐💐💐

GECENİN DİLİ
gecenin diline
kulak veriyorum
suspus oluveriyor zaman...
gece kuşları
nöbette...
kuytularda
bu buruşmuş aşklar da
neyin nesi?
Ayşe Tural

AŞKIN EN GÜZEL HALİ...
Bence aşkın en güzel hali; birini merak ediyor olmak!
Şimdi ne yapıyor?
Şimdi ne düşünüyor?
Aramadı...
Arayacak mı?
Şöyle demişti...
Neden öyle dedi?
Ben ne dedim?
Hay Allah! Keşke şöyle deseydim!
Uykularını kaçıran sensin...
O mu?
Şimdi horul horul uyuyordur...
Boşuna “ Erkekler Mars’tan kadınlar VENÜS’ten “ demiyorlar.
Anla artık AYRI dünyaların insanısınız...
Ah!
Çok mu tanıdık geldi?
Biz kadınlar hep böyleyizdir...

ELLERİM
ah, bu ellerim...
gül işlerken sevdalara uyanır
uyanır da gökkuşaklarına boyanır...
bir düş sabahında
yırtılan denizi
kıyıya çeker balıkçılar...

işte o zaman
ellerin ellerim olur...
ne zaman gökyüzünü
boyamaya kalksam
benden önce
işe koyulur martılar...
zümrüt yeşilini
gözlerimden alıp
ellerimle boyarım ağaçları...
işte o zaman
ellerim ellerin olur...
AYŞE TURAL

GECENİN SABAHA DOĞRU DÖRTNALA GİTTİĞİ SAATLER...
Gecenin sabaha doğru dörtnala gittiği saatler...
Uykunuzun en tatlı yerinde uyanıverirsiniz...
Aklınızda bin bir düşünce...
Dilinize dolanan sözcükler...
Söylemelisiniz...
Paylaşmalısınız...
Yazmalısınız...

Bu birkaç dize olur...
Birkaç sözcük olur...
Artık ne çıkarsa bahtınıza...
Dizim dizim dizilirler...
Yazmaya başlayan parmaklarınız kelebek misali dokunur harflere... İsteseniz de engelleyemezsiniz... Durduramazsınız....İşte o noktada parmaklarınızın ucundan fırlayan sözcükler zaptedilemez...
Yazmak, aslında düşüncelerinizi paylaşmaktır. Anlatmaktır... Sizinle aynı fikirde olanlara ulaşmaktır...
Duygu ve düşüncelerinizi yazıya döktüğünüz anda artık sizin değil onu okuyanların olur...
Yeni gün hepimize huzur ve mutluluk getirsin efendim...

GECEYLE GÜNDÜZ
dinle bak
geceyle gündüz
nasıl da sevişir dur duraksız...
sen
büyülü yüreğimin
davetsiz misafiri...
ürkek yalnızlığımın içindeki
kırılgan kız çocuğunu
nasıl da sobeledin...

kanatlarım çoğaldı
yedi kat gökyüzünde
buğulu bakışların
şimdi sımsıcacık kucaklasın beni...
yaralarım henüz taze
okuyamazsam sevginin harflerini
hecelememi bekle...
yüreğim yüreğinin ritmine
yakında alışır üzülme
çölümün kızgın kumları
seraplara gebe....
Ayşe Tural

BAZI GÜNLERİNİZ VARDIR...
Nedense akrep bir türlü yelkovanı kovalamaz... AŞKları bitmiştir sanki...
İtersiniz itersiniz ZAMAN geçmek bilmez...
Kendinizi bir KÖŞEye sıkışmış hissedersiniz...
Sanki derin bir suyun dibindesinizdir de; çırpınır çırpınır bir türlü yukarı çıkamazsınız...
Sanırım böyle zamanlar, güzel zamanların değerini bilmek için icat edilmiştir...
MUTLU VE KEYİFLİ BİR PAZAR GÜNÜ GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE EFENDİM...
Bu haber 2668 defa okunmuştur

:

:

:

: