Politikacıların halkın önüne bir vizyon, halkın huzur ve mutluluğu ile ilgili birtakım plan ve projeler koyması dolayısıyla sistematik, tutarlı bir düşünceye, ilkeler bütününe sahip olması ve bu konularla ilgili olarak da halkı inandırması, ikna etmesi gerekir. Bu yönüyle politika kişilerden belli bir idealizm, fedakârlık, ufuk ve toplumsal hedefler ortaya koymayı bekler.
Ancak tüm bunlar gerekli olmakla birlikte politikanın ve politikacının esas başarısı aldığı somut sonuçlarla ilgilidir. Çünkü politika teorik düşünsel bir eylemden çok pratikle, uygulama ve bu uygulamalardan beklenen sonuçları alma ile ilgilidir. Bilimler sınıflamasında “Siyaset Bilimi” uygulamalı bir sosyal bilim olarak tanımlanır. Nelerin, hangi bilimlerin uygulanması? Tarih, psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, ekonomi, hukuk gibi bilimlerin toplumun makro düzeyde yönetimi sırasında uygulanması ve devletin bu bilimlerin verilerinden yararlanılarak yönetilmesidir. Politikacı, bir ülke ve toplumla ilgili mevcut şartları, imkânları, ihtiyaçları en iyi şekilde tespit eden değerlendiren ve bunları halkın refahı, mutluluğu yönünde kullanma becerisini gösterebilen kişidir. Bu sonuç sağlanırsa uygulanan politika dolayısıyla politikacı başarılı olmuş sayılır. Bu yönleriyle politika soyut düşünceler, teoriler üretmek, felsefe yapmak değildir. Elbette işin bir felsefi boyutu vardır. Fakat devlet felsefesiyle, politikanın düşünsel temelleriyle, bilimsel boyutuyla siyaset filozofları ve siyaset sosyologları ilgilenir. Politikacı üretilen bu düşüncelerden, bilgilerden yararlanır, yararlanmak zorundadır. Ancak politikacı birtakım düşünce ve projeleri uygulayan, icra eden bir kimsedir.
Konu sadece bilgi meselesi de değildir. Ayrıca politikacılar ahlaki kategoriler bakımından iyi ve kötü biçiminde değil, başarılı-başarısız biçiminde değerlendirilir. Politik ve kamusal amaçlarla, kararlarla bireysel ahlaki tercihler yargılar birçok durumda farklı olabilir hatta bunlar çelişebilir. Bu yönüyle politika bireysel ahlakın dışındadır. Politikanın ahlakla ilişkileri üzerine siyaset tarihinde en keskin ve gerçekçi yargıları beş yüzyıl önce Machiavelli vermiştir.
Politikayı yönetim süreçleri açısından ele alırsak, politikacılar planlama, örgütleme, koordinasyon, karar ve emir verme, denetleme gibi yönetim etkinliklerinde bulunurlar. Ancak onların odaklandığı ana eylem karar verme, işi yürütme ve sonuca ulaştırmadır, yani icraattır. Politikacının başarısı tercih edilen ve eksiksiz uygulanan bu kararlarda kendini gösterir.
Burada belirleyici olan, yukarıda da değindiğimiz gibi, halkın beklentileri ve ihtiyaçlarıdır. Halk ise öncelikle somut düşünür, güncel olanı yaşar. Politikacıdan da yaşadığı zaman dilimiyle ilgili sorunların çözülmesini ister. Halk gördüğüne inanır, teorik kavramlar, düşünceler, tasarılar onu pek ilgilendirmez. Bu bakımdan halkın politikacıdan beklediği soyut düşüncelerin üretilmesi değil, öncelikle sofrasındaki ekmeğin büyütülmesi, dolayısıyla karnının tok sırtının pek olması, cebinde ihtiyaçlarını karşılayacak kadar para bulunması ve sağlıklı bir konutun ona sağlanmasıdır. Sosyal psikolojide kavramları, teorileri, sosyal psikologlar, sosyologlar üretirler, ama halkın psikolojisini en iyi anlayan, analiz edebilen ve sosyal psikolojinin gereğini yapanlar yani uygulayanlar politikacılardır. Başarılı olmuş tüm politikacılar insan denilen varlığı en iyi tanıyan kimselerdir. Bu çerçevede politikada en öncelikli iş halkı tanımaktır. Halkı tanımak demek, halkın ihtiyaçlarının, sorunlarının belirlenmesi, halkın özelliklerinin yani kültürel ve sosyal niteliklerinin, istek ve kaygılarının, özlemlerinin tespit edilmesi demektir. Bu ilk aşamada politikacının üzerinde birtakım işlemler yaptığı, kararlar aldığı, etkilediği ve yönlendirdiği varlık alanı insanlardır, toplumdur. Politikacı bu varlık alanını tanımadan eyleme, politik bir inşaya girişirse hem kendisi hem de toplum için varılan sonuç hüsran olur. Politikacının imkânlarını, tasarılarını, yapabileceklerini sınırlayan, belirleyen halkın imkânları ve talepleridir.
Bunu yapabilen politikada üretkenliği de koruyandır..
Başbakan Tufan Erhürman, Mehmetçik Festivalinde vurguladı..
Seferberlik ilan etmenin tam zamanı dedi..
Üretmeden kazanamayız dedi.
Şimdi üretme zamanı, seferber olma zamanı falan dedi..
Bu arada $ 5’i aştı. € 6’yı da geçer gibi..
KKTC’yi yönetenler çaresiz..
Bu iş onları çoktan aştı.
Kendi para politikan yok, ekonomin bağımlı, Merkez Bankası senin değil, müdahale etme şansın yok, üstüne bütün bu gelişmeler senin varlığının dışında gelişip seni de sarıp sarmalıyor..
Buna karşın alınabilecek önlemleri dahi alamıyorsun.
Önlem dediğin şey de halka yansımıyor.
Hatta ve hatta bu durumu izaha kalkan hükümet yetkililerinin TL’nin döviz karşısında değer kaybedeceğini ön görmedikleri bir gelişme olarak nitelemeleri de çok düşündürücü..
Zira bu gidişatı sıradan bir yurttaş bile öngörebilirdi, lakin ülkeyi yönetenler bunu öngörmemişler.
Şimdi böyle bir durumda Başbakan Tufan Erhürman’ın bu çağrısı karşılık bulur mu halk nezdinde?
Çok zor..
Zira önce devleti yöneten politikacılar buna inanmalı ve adımlar atmalıdır..
Lafla lakırdı ile değil tabi..
Gofla, gazla, pohpohla, hayal satmakla ve kısacası güzel güzel cümleler kurup konuşmakla da olacak şey değil bunlar..
Plan ve program ortaya koyacaksınız her şeyden önce ve bunun ne kadarını uygulayabileceğinize bakacaksınız..