Tarım politikası olmayan bir ülkede üretim nasıl olsun?

Dün yine dost sohbetleri yaptık. Konu nasıl olduysa üretime geldi.. Sonra tarım sektörüne ve nihayet et ve domatese..

Dün yine dost sohbetleri yaptık.
Konu nasıl olduysa üretime geldi..
Sonra tarım sektörüne ve nihayet et ve domatese..
Malum bir süredir domatesi hem kalitesiz, hem de fahiş bir fiyata alıyoruz..
Bunun yanında eti söylememe hiç gerek yok sanırım.
Et fiyatları uzun bir süreden bu yana oldukça pahalı..
Et kaçakçılığı almış başını gidiyor.
Piyasada ki etlerin büyük bir bölümü kaçak getirilen etler, üstelik sağlıksız koşullarda.
Devlet bu anlamda strateji geliştiremiyor..
Her şeyi oluruna bırakmış..
Domates üç beş üretici ile komisyoncunun insafına terk edilirken, et de üç beş kaçakçının kontrolüne verilmiş..
Biz tüketiciler ise Allaha emanet..
Oysa bugün tarım sektöründe kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapılabilir..
Tarım sektörü ekonomik, sosyal ve politik açıdan toplumlar için çok önem taşır.
Haliyle bizim toplumumuz için de büyük öneme haizdir.
Zamanda geriye doğru gidildikçe en temel geçim kaynağı olarak nitelendirilen tarım, özellikle son birkaç yüzyıl içerisinde teknoloji, endüstri, bilim ve sanayi gibi alanlarda yaşanan gelişmeler karşısında dünya ekonomisindeki payı oranında nispeten daha düşük kalmaktadır.
Elbette bunun sebepleri vardır, global ısınma, hava kirliliği ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme suretiyle büyüme eğilimi nedeniyle ortaya çıkan diğer olumsuz etkenler tarım sektörünün hali hazırda son derece zor olan “tüm dünyayı besleme” görevini daha da zorlaştırıyor.
Gelişmekte olan ülkelerde tarım uzun yıllardır katma değer yaratan, üretken ve dinamik bir sektör olarak algılanmıyor..
Ve bu zaman içerisinde ekonominin bütünü olarak ikinci hatta üçüncü plana itiliyor. Öte yandan, geçmişten günümüze uygulanan tarım politikalarıyla oluşan yüksek girdi maliyetleri nedeniyle küçük tarım işletmeleri etkin bir üretim yapamıyor ve hızlı bir şekilde tasfiye süreci yaşıyorlar. Tarımsal üretimde kullanılan ana girdilerden tohum, ilaç, gübre, mazot, elektrik ve yemde yaşanan yüksek fiyat artışları ve dışa bağımlılıkları nedeniyle nihai tarımsal ürünlerin maliyetleri hızlı bir şekilde yükseliyor.
Tüm bu gelişmeler karşısında toplum ihtiyaçlarının karşılanmasının güvence altına alınabilmesi için tarımsal altyapının mümkün olan en verimli üretimi olanaklı kılacak hale getirilmesi de zaruri bir hal alıyor.
Tarımsal üretimde sürdürülebilir bir yapının gerçekleşmesi ve gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için önemli noktalardan birisi bu yüksek girdi maliyetlerinin düşürülmesi olmasıdır. Bu sağlanmadığı takdirde gıda ürünleri ithalatı ve küçük aile işletmeciliğinin tasfiyesi hep gündemde kalıyor olacaktır.
Tarımda girdi maliyetlerinin yüksekliğinin yanı sıra “verimlilik” düzeyinin düşüklüğü de tartışılıyor. Ayrıca tarımsal altyapının yetersizliği (arazinin çok parçalı ve küçük olması, sulama ve drenaj sistemlerinde istenilen düzeye ulaşılmaması, tarımsal toprakların tarım dışı kullanımının hızla artması, erozyon, tuzlanma, vb.) verimlilik konusunda olumsuz etkenler olarak da görülüyor.
Türkiye’den getirilen suyun bugün oldu etkili ve verimli kullanılamaması da ayrı bir olumzusluk tarım ve hayvancılık sektörü adına..
Tarım sektöründe girdi fiyatları ve üretimde etkinliğin arzu edilen hale ulaşması için kırsal kalkınmaya da özel önem veriliyor olması gerekir. Özellikle üretim düzeyinin ve süreçlerinin daha iyi işler hale gelmesi, bu süreçteki iş gücünün bir bölümünü oluşturan kırsal kesime yönelik doğru yatırımların yapılması ile ilişkilidir.Tarım sektöründe üretim etkinliğinden daha önemli bir kavram olarak dinamik etkinlik ön plana çıkıyor.
Peki bizde durum ne?
Tarım ve hayvancılık ne durumda?
Devletin bu yönde politikası var mı?
Bütün bu sorulara verilecek tek bir cevap var..
Devletin tarım politikası falan yoktur..
Tarım ve hayvancılık sektörleri günü kurtarmak adına planlanıyor..
Tarımı yöneten siyasi akıl ise bir sonraki seçimi düşünerek adımlar atıyor.


Bu haber 134 defa okunmuştur

:

:

:

: