Sol ideolojinin kendi iç tartışmaları içinde hiç solmayan bir tartışma ‘reformizm konusunda yaşanmıştır. Solun ilk tartışma dönemlerinde hegemonik gücüne rağmen reformist tavırlar her zaman mücadele açısından kafa karışıklığının ve ayrışmaların temel nedenlerinden biri olmuştur. Reformist görüş sosyalist görüşler karşısına işçi sınıfının mücadelesinde koparılmış hakların yeterliliği ve göreceli olarak iyileştirilmiş bir hayatın savunusunu yaptılar. Reformizme her dönem karşı çıkanlar ise kapitalizmi nihai olarak dönüştürmenin önemini vurgulayarak işçi sınıfı kazanımlarının bir hedef değil sadece bir basamak olarak değerlendirilmesi gerektiği fikrine inanıyorlardı. Devrimcilerin her zaman vurguladığı bir başka önemli ayrım ise enternasyonalizmin çizgisinden hiçbir zaman sapmamak olmuştur.Reel sosyalist deneyimlerle eş zamanlı olarak kapitalizme ait dönüşüm aşamaları reformizmin bu sistemin ömrünü uzatmaktan başka hiçbir işe yaramadığını ortaya koymaktadır. Bu yorum insanlığın kötü koşullarda yaşaması gerekliliğini savunan acımasız mekanik anlayışlardan ayrı tutulmalıdır. Fakat insanlık kapitalizmle savaşırken onun ıslahının yetersizliğini anlayabilecek bir takım hedeflere sahip olmalıdır. Burada önemli olan sol bir mücadele alanını yeniden kurma ve bireysel ifade edişleri dışlamayan ama toplumsal bir bütünlüğü içeren yeni bir yaşayış tarzı ile yeni söylemsel bir dilin ve kültürel bakış açılarının oluşmasıdır. Daha önceden de ifade ettiğim gibi ekolojik hareket, savaş karşıtı hareket gibi hareketler temel çelişkileri gözetmeksizin içine girdiği savaşta yeni bir tarz tanımlasa da kapitalizmin merkezine ve bütünsel bir mücadeleye erişemeyerek, kapitalizmi farklı tepkilere daha bağışık hale getirmiştir. Neoliberalizm ekonomik dönüşümün dışında bir değerler kümesi oluşturarak manipülasyona açık bir dil- yöntem taşımaktadır. Sağ muhafazakar bir anlayışın başka bir adı olan neoliberalizm kendine ait bir sol yaratma kaygısını da taşımaktadır. Modern dönemden farklı olarak her ne kadar serbest piyasa mantığını sürdürse de kapitalizm-sosyalizm ortası bir sol anlayışı üçüncü yol tartışmalarıyla gündeme getirmiştir.Dolayısıyla yeni dünya düzensizliğinin karşısına sermayenin etkisinde bir sosyal demokrat sol önümüzdeki dönemin yükselen sesi olacak gibi görünüyor. Nitekim burada unutulmaması gereken şudur; neoliberalizmin en iyi becerdiği şey makyaj yapma yeteneğidir.
Bu hatırlatmadan sonra küreselleşme; bize geleneksel solun sıkı sıkıya sarıldığı ulusal devrim-ulusların kendi kaderini tayin hakkı savlarının gittiği yerleri göstermiş ve Enternasyonel anlayışı zorunlu olarak tekrar dayatmıştır. Dönemsel şaşkınlıkların yarattığı ulusal çözümler üretme yanılsaması bugün bir başka sistem karşıtı olduğu iddiasında olan milliyetçi hareketleri canlandırmaktadır. Ayrıca maneviyattan ve felsefeden uzak klasik sol anlayış, içine girdiği merkezileşme-mekanikleşme sorunları nedeniyle 'fundamentalizmi' de bir alternatif haline getirmiştir. Bu harekete dönük tehlike bizlerin kafa karışıklığından daha azdır. Çünkü bu hareketlerin önerdiği taleplerin gerçekleşme şansı mevcut sistem karşısında yoktur. Fakat bütünsel ve temelinde düşünülmeyen bir hareketin içine düştüğü eğilim etnik-dini yönelimleri güçlendirmektedir. Ekonomik mücadele alanında varolan taleplere baktığımızda ise hem ulusal çözümlemelerin hem de devletçi yaklaşımların ötesine geçemeyen, hakim kalkınmacı anlayıştan sıyrılamayan taleplerle veya toprağını geri isteyen köylülerle, ücretini yükseltmeye çalışan işçilerle, iş isteyen işsizlerle karşılaşırız. İşte bu noktada insanlığın sorunları karşısında alternatif yaratma telaşına düşenler; sermayeyi vergilendirerek, piyasalaştırmaya karşı devletleştirmeyi, az gelişmiş olarak nitelendirilen yoksul ülkelerin borçlarının iptali gibi talepler üzerinden bir mücadele perspektifi sunmaktadırlar. Bu anlayış sanki kapitalizme değil de sadece neo-liberalizme karşıymış gibi bir tavır sunmaktadır. Eleştiriye hazır cevap olarak da bu önermelerin kitlelerin talebi olduğu yönünde , kendini demokratik bir yöntemle tanımlamaktadır. peki bu törpüleme çalışmaları solun alternatifleri üzerine derin çözümlemeler yapmaktan veya salt söylem-teorik düzlemden mekansal pratiklere yaklaşmaktan kendini neden alıkoymaktadır. Bugün anti-kapitalist hareketlerin dile getirdiği taleplerin pek çoğu artık sermayenin de gündemindedir..