Hücre cezası...

İki kadın mahkum, muayene için getirildikleri sağlık ocağında kaçmaya yelteniyorlar, fakat yakalanıyorlar..

İki kadın mahkum, muayene için getirildikleri sağlık ocağında kaçmaya yelteniyorlar, fakat yakalanıyorlar..
Cezaevine yeniden götürülüyorlar, cezaevi iç mevzuatında oluşturduğu disiplin kurulu oturuyor ve bu iki kadına hücre cezası veriliyor..
Peki hücre cezası nedir?
Tecrit edilmektir.
İnsani koşulların olmadığı bir bölümde günlerce kapatılmaktır.
Burada inisiyatif tamamen cezaevi yönetimine aittir.
Peki kimlerden oluşuyor bu disiplin komitesi?
Cezaevi müdürü ve oradaki birkaç yetkili çalışandan..
Peki sonra ne oluyor?
Hücreye kapatılıyorlar.
Bu arada kadınların çeşitli sağlık sorunları olduğu, psikolojik sıkıntıları bulunduğu, bir tanesinin epilepsi hastası olduğu, ve de intihara meyilli bir yapıya sahip oldukları iddiasıyla konu Barolar Birliğine bir şekilde intikal ettiriliyor.
Barolar Birliği hemen harekete geçiyor.
Baroya mensup avukatlar konuyu yerinde görmek için cezaevine gidiyorlar. Fakat cezaevi yönetimi avukatların iki kadın mahkumla görüşmesine izin vermiyor.. Bunun üzerine Barolar Birliği bir basın açıklaması yapıyor ve duyulan endişeyi dile getiriyor.. Akabinde de Cezaevinin bağlı olduğu İçişleri Bakanlığına giderek Bakan Ayşegül Baybars ile görüşülüyor. Ve fakat buna rağmen cezaevinde hücre cezası ile cezalandırılan iki kadın mahkumu görmeleri bir gün sonraya mümkün olabiliyor..Bir gün sonra cezaevine giden avukatlar gördükleri karşısında dehşete düşüyorlar.. Zira hücre cezası verilen iki kadın perişandır.
Şöyle bir düşünün günlerce aynı kıyafetleri giyiyorsunuz, günlerce 13,15 gün aynı iç çamaşırlarıyla duruyorsunuz, banyo imkanınız yok, hava 40 derece, çatı altında 45 derece sıcak, kimseyle görüşmenize izin vermiyorlar, orada şiddete maruz kalmış olsanız kimsenin bundan haberi olmuyor ve bulunduğunuz koğuşta ya da bölümde tamamen insani koşullardan uzak kalmaya zorlanıyorsunuz..
Peki buna kimler karar veriyor.
Cezaevi yönetimi, ya da ordaki personel..
Cezayı kesen ve keyfi uygulayan onlar..
Buradan da anlıyoruz ki yargılayan da infazı gerçekleştiren de cezaevi yönetimi..
Peki ya insan hakları?
Yok..
Orada devlet de yok.
Otorite cezaevi yönetiminde..
Ama nasıl olur?
Oluyor işte..
Bu bilgileri önceki akşam program konuğum olan ve konuyu yerinde gözlemleyen Avukat Özge Uğraşın’dan alıyorum..
Ve dinlerken ürperiyorum, kanım donuyor.
Özge hanım bunları anlatırken farkediyorum gözleri dolu dolu oluyor ve boğazı düğümleniyor yutkunuyor..
Bende böyle bir şey nasıl olabilir diye bir taraftan düşünmeye çalışıyorum.
Ha, cezaevi yönetimi elbette disiplini sağlamak adına bir takım yaptırımlara gidilebilir. Lakin ne olursa olsun burada insani koşulları içinde barındırmayan, hijyen dahil her türlü sağlığı tehdit eden ortamlarda insanlara hücre cezası adı altında uygulanan insanlık dışı muameleyi kimse hak etmez.
Kaldı ki, burada disiplin adı altında orada bulunan otorite kendini mahkemelerin yerine koyamaz. Bu kabul edilebilir bir şey değil.
Hoş buradan anlıyoruz ki,bu kurumun bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı bile ki Sayın Bakan Ayşegül Baybars’ın tüm iyi niyeti,hassasiyeti ve arzusuna rağmen cezaevleri içinde oluşan düzene müdahale yetisine sahip olduğu halde bu otoritesini cezaevi çalışanları üzerinde etkili olamıyor, ki bu gerçekten çok düşündürücü ve vahim bir durumdur.
Nitekim avukatlar ilk denemelerinde cezaevine kadar gidip hücre cezası alan iki kadınla görüştürülmüyor.. Bu görüşmeyi cezaevi yönetimi uygun bulmuyor ve izin vermiyor.. Peki neye dayanarak?
Dayanak yok.
Yani anlayacağınız tamamen keyfi.
Et de bıçak da cezaevi otoritesinde.
Buna karşın avukatlar bakanlığa başvuruyor, ve ancak bir gün sonra iki kadınla görüşebiliyorlar.. Yani konu bizzat Sayın Bakana intikal ettirildikten bir gün sonra bu görüşme mümkün olabiliyor. Oysa bunun aynı gün içerisinde gerçekleşmesi gerekiyordu..Fakat bizzat Sayın Bakanın konuya müdahil olmasından sonra da aradan bir gün geçti. Dolayısıyla cezaevinin nasıl ve kimler tarafından ne şekilde idare edildiğinin izahı için daha da fazla söze gerek var mı?
Bence yok..
Durum gerçekten içler acısı..
Bu haber 156 defa okunmuştur

:

:

:

: