Akıbet belirsiz…

Ne demişti Başbakan Tufan Erhürman.. Döviz dalgalanmaya devam ettiği sürece zamlar olacak.

Ne demişti Başbakan Tufan Erhürman..
Döviz dalgalanmaya devam ettiği sürece zamlar olacak.
Nitekim bu açıklamaları yaptıktan 24 saat sonra akaryakıta okkalı bir zam daha geldi..
Haliyle bu bütün sektörlere de dünden itibaren yansıdı.
Dolayısıyla iğneden ipliğe her şey yine zamlandı..
Peki ne olacak bu durum böyle?
Aslına bakarsanız zamlar gelmeye devam edecek.
Cebimizde de eğer hala kalabiliyorsa para iyiden yok olmaya devam edecek..
Zaten Başbakan Erhürman da bunu çok net bir şekilde söylüyor..
Ki burdan anlamamız gereken kayış koptu değerli dostlar.
Dingil elimizde kaldı.
Nereye gittiği ve gideceği belli olmayan rotasız bir gemiden farksız bir pozisyondayız.. Geminin kaptanı mevcut koşullarda elimden bir şey gelmez diyor. Ha o kaptan ve müreddebatı gider, ve yerine başka kaptan ve müreddebatı gelirse bu gemi kurtulur mu?
Açıkçası buna da pek inanmıyorum.
Zira bugün için çarenin bu olabileceğini de düşünmüyorum.
Kaldı ki mevzu kaptan mevzusu değil, geminin geneli kötü durumdadır.
Ve mütemadiyen su alıyor..
Peki ne yapacağız? Nasıl geçineceğiz?
Şu çok açık ki, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Döviz bu değerlerde seyredecek.
Yapılan zamlar geri alınmayacak.
Malum ki, Kuzey Kıbrıs’ta hissedilir derecede bir ekonomik daralma var.
İktisat biliminde buna ekonomik kriz diyorlar.
Ve bu krizi ülkede belli bir kesim daha çok hissediyor.
O halde hükümet en azından bu kesimin mevcut krizden daha az etkilenmesini sağlayacak tedbirlere yönelmesi elzemdi.
Lakin Sayın Başbakanın açıklamalarından yönetenlerin de çaresizliğini anlıyoruz. Kısacası hükümetten bu kadar.. Yapılabilecekler yapıldı. Dolayısıyla bu kesim de kendi başının çaresine bakacak..
İyi güzel ama nasıl olacak o iş?
Zaten hali hazırda dar ve orta gelirli kesim geçinmekte zorlanıyordu.
Şimdi ise mevcut koşulların bir getirisi olarak iyiden iyiye düşen alım gücü karşısında ne yapacak bu insanlar?
Değerli dostlar sizlerin de bildiği gibi bunun tek çaresi olabildiğince tasarruflu olmak. Yani ayağın yorganın dışına çıkmasına mümkün olduğu kadar müsade etmemek.. Bunun için de bir çok şeyden feragat etmek durumunda herkes.
Tabi bu durum haliyle zorunlu olarak yaşam kalitesini de dibe çekecek.
Şöyle ki buna yaşanmış bir örnek vereyim, önceki gün çok değer verdiğim bir dostumla karşılaştım yolda, kendisi şirin bir köyümüz de ikamet eder, otobüs işletmeciliği ile uğraşır.. Ne var ne yok muhabbetinden sonra, konu hayat pahalılığına geldi, önlem almaya başladım ben dedi.. Ne yaptın dedim..
Abi, bildiğin gibi küçük ikiz çocuklarım var dedi, onların haliyle süt ihtiyaçları,mama, bez falan epeyi bir masrafları oluyor diye ekledi ve devam etti, eşim geçen gün çocukların X sütü bitti eve gelirken al dedi.Tamam dedim, Fakat alamadım çok pahalı olmuştu, onun yerine koopsüt alıp eve gittim dedi.
Bunun üzerine eşi bu süt olmaz çocuklar bunu sindiremez ve kusar demiş, o da eşine iki gün kusarlar sonra alışırlar demiş.. Ve böylelikle çocuklarına şimdi daha makul bir fiyata tedarik ettiği koopsütü verdiklerini anlattı..
Bu değerli bir dostumun zoraki olarak yapma ihtiyacı duyduğu sadece bir tedbirdi ve kendine göre aldı.. İşte bu ve benzeri bir çok tedbiri hayatlarımıza dahil edeceğiz.Zira bu bir gerekliliktir.
Üstelik bu saatten sonra herkes kendi başınadır.
Yöntenler yaşananlar karşısında çaresizdir.
Hükümetin bu bağlamda aldığı tedbirler vatandaşı bir nebze olsun rahatlatmaya kafi gelmedi.. Hoş söz konusu önlemler ticaret erbabını rahatlatmasına rağmen bu halkın geneline yansımadı.. Burada hükümetin ciddi ihmalleri olduğunu söylersek sanırım bu yanlış olmaz. Nitekim hükümet hiç bir sektörel alanda fiyat ve kalite denetlemesi yapamadı.. Kontrolü sağlayamadığı gibi halkı bütünüyle sermayenin insafına terk etti.
Tabi bunun yanında bir de belirsizlik hakim ülkede..
Kimse önünü göremiyor.
Kimse yarını kestiremiyor.
Bu belirsizlik moral ve motivasyonu olumsuz etkiliyor..
Haliyle bu durum toplumda sosyal sorunları tetikliyor..
Geldiğimiz günün daha da iyi anlaşılması için bir yaşanmışlıktan daha örnek vermek istiyorum..
Malum okullar açıldı..
Tabiatıyla Eylül ayı bundan mütevellit harcamaların yoğun olduğu bir dönemdir.
Devlet ilköğretim okullarında, öğrencilerin eline birer liste tutuşturuluyor.
Sıvı sabun, rulo peçete, tuvalet kağıdı,ıslak mendil, temizlik malzemeleri falan..
Bunun yanında bazı kitaplar için para isteniyor..
Neden?
Çünkü devlet yardım etmiyor.
Yani yükümlülüğünü yerine getiremiyor.
Eğitim Bakanlığında yeterli bütçe yok.
Oysa aynı devlet lüks otellerin milyon liraya varan elektrik faturalarını bir kalemde silebiliyor.
Fakat okullara kitap defter verecek, ve diğer ihtiyaçları karşılayacak azami parayı bulamıyor..
Böyle de bir tezat var mevcut yapımızda.
Velhasıl çocuklardan istenen bu listeleri tamamlayamayan,ve bunun yanında okullarda mecburi giyilen okul kıyafetlerini alamayan velilerin sayısının çok olduğunu üzülerek anlattı bugün bir öğretmen dostum bana..
Ve maalesef geldiğimiz günde durum pek iç açıcı değil..
Keşke olsaydı.
Keşke refah insanların yüzüne yansısaydı.
Lakin değil, özellikle ekonomik durumun ağır yükünden kaynaklanan sosyal sorunlarla da yurttaşlar olarak bire bir boğuşacağımız karanlık ve sonu belli olmayan bir akıbet hepimizi huzursuz ediyor…


Bu haber 140 defa okunmuştur

:

:

:

: