Bilgi eksikliği insanlarda bir yerlere tabi olma bağımlılığını geliştirir
Korkak olur bilgisizler
Hele bilgisizliğin temel nedeni edinilmiş cahillik ise daha da büyük korkuların esiri olurlar.
Ne bildiklerinin doğru mu yanlış mı olduğunu anlayabilirler, ne de ne bilmediklerini giderecek bilgi ve öğrenim edinirler .
Bu cehalet içinde yaşamanın onlara göre bir tek çıkış yolu kalır. Güçlü bir akıma katılmak, sorgulamadan, değerlendirmeden o akımın parçası olmak.
BİLGİSİZLERİN BİADI
O zaman tek yapacakları tüm bilmediklerini, öğrenemediklerini ve bilgisizlikten dolayı olan korkularını bastırmak için, katılacakları akım ile ilgili daha da yüksek sesle konuşmak, bağırmak çağırmak...
Başka ne yapabilirler ki? Hangi bilgi birikimi, hangi mantık bilgisi ile analiz yapacaklar? Biat etmekten başka çareleri kalmamıştır
Bunun yerine ya korkularından iyice içine kapanıp bir ömrü saklanarak geçirirler ya da biraz olsun kendilerini iyi hissetmek için peşine takıldıkları düşünce, duruş veya akımın gürültülü sergileyicisi olurlar.
Bu bazı ortamlarda bir siyasi parti olur, bazı ortamlarda bir din olur, örgüt olur, kabile olur, aşiret olur. .
Giderler içine kapalı kalabalık takılan komün gibi yaşayan ister çete olsun ister tarikat olsun bir gurubun elemanları olurlar.
Bilgisizliğin doğurduğu korkuyu saklamak için parçası oldukları gurubun veya o grubun liderinin söylediklerinden başka bir ifade aramazlar, yorum yapmazlar.
TARİKAT TERÖR AŞİRET MAFYA
Latin Amerika ve Afrika’daki irili ufaklı örgütler. Silah ve uyuşturucu ticaretini sözde özgürlük adına yöneten guruplar
Ortadoğudaki dini inançların pasif veya saldırgan tarikatları.
Uzak doğunun Triadaları
Kuzey Amerika ve Avrupa’nın Mafia (aile ) gurupları.
Az gelişmiş ve kısıtlı demokrasilerde siyasi parti adı altında suç çeteleri, terör örgütleri veya yolsuzluk kardeşlikleri.
Tümünün ortak yanı, bilgiden uzak ve öğrenmeyi reddeden insan yapıları ile oluşmaları ve bu durumu sürdürebilmeleri için oldukça dışa ve yeniliklere kapalı olmaları.
Tümünün ortak yanı liderlerine, peygamberlerine, şeyhlerine, baronlarına sorgusuz sualsiz tabi olmaları.
Tümünün ortak yanı ‘Öl de ölelim, vur de vuralım’ dan başka örgüt bilgi ve bilincine fırsat vermemeleri.
Eğitim sistemleri olsa bile, daha küçücük yaşta ya dini yönlendirme, ya dikta rejimi yönlendirmesi, ya da mafia, aile, tarikat, aşiret gibi soyut kavramların esiri olmaları işten bile değil.
Cehalet sadece okumayı yamayı, matematiği bilgisayarı öğretme ile giderilmez.
Daha on yaşlardaki çocuklara din adı altında bir kitaba, bir tanrıya, bir peygambere kayıtsız şartsız ibadet etmeleri öğretilirse o çocukların soyut ile somutu ayırt edemeyecekleri bir yaşta edindikleri bu tapma ile doğruları sorgulayabilecek bilim ve araçlardan ömür boyu yararlanamazlar.
İşte size bir ülkede insanlar boyunlarına kadar batsalar bile yöneticileri sorgulamamalarının, yargılamamalarının nedeni.
Nasıl olsa eğitildikleri soyut kavramlar doğrultusunda ilahların göstereceği mazeretlere ibadet etmeye hazırdırlar ve onlara bu kadarı yeter. Daha fazlası ile başa çıkamazlar.
Bu davranışı, birçok okul, mektep, medrese görmüş insanların bile sergilemesinin nedeni ‘’Tehlikeli yaşlarda aldıkları bu soyut kavramları tabulaştırma eğitimidir’’ Artık onlar köleleştirilmiştir.
Kimisi arkasına saklandığı tarikatın, kimisi parçası olduğu siyasi çetenin, kimisi içinde barındığı suç ağının çizgilerini ne aşabilirler ne de zorlayabilirler.
Bu insanlar on yıllarca daha gelişmiş toplumlarda yaşasalar bile, daha filiz iken onlara aşılanan korkuyu aşamazlar.
İşte bize hertür insan hakkının ve medeniyetin içindeki radikal dini terörün insan profili!
İşte size dinime kitabıma, devletime, bayrağıma, askerime, adaletime laf söyletmem diye bağıran insan profili!
YA KORKUN YA DA ÖZGÜR OLUN
Bu yazıya esin kaynağım adli yılın açılışında Barolar Birliğİ Başkanı Av. Hasan Esendağlı’nın ‘’kutsal olan insandır’’ cümlesi olmuş olabilir.
Bu yazıyı yazmama sebep eğitim yılı başlangıcında inanç özgürlüğü adı altında yeni fidanlara korku aşılanma risklerinin yansımaları olabilir.
Eğitimde güncellikten, çok kültürlükten, katılımcılıktan, eşitlikten ne kadar uzak olduğumuzu anlatan Prof. Dr. Mehmet Çağlar’dan katılarak izlediğim eğitim sistemimiz ile ilgili değerlendirme olabilir.
Bu yazıyı yazmama neden, Kıbrısımızda ekonomiyi, hukuğu, yargı sistemini, yorumladığım bir programda görüş ve düşüncelere, eleştirilere, yeminli amigo gibi direnen moderatörün bu tutumuna hayret ettiği halde yayına ulaşamayan gazeteci, düşünür Hasan Hastürer’in yayın sonrası beni arayıp dertleşmemiz de olabilir.
Korku cahillere hastır, korkmayın, öğrenin, sorgulayın direnin.
O zaman siz özgürsünüz!