Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde çevrenin ve kaynakların korunması, geliştirilmesi bulunmaktadır. Çevrenin sürekli ve korunarak değerlendirilmesi, özellikle yenilenebilen kaynakların kendilerini yenileme sınırları aşılmadan kalkınmaya destek olabilmeleri, çevreyi koruyan kalkınma felsefesinin temelini oluşturmaktadır.
Doğal, çevresel ve kültürel kaynaklardan en çok yararlanan ve onları doğrudan bir sermaye olarak kullanan sektörlerden birisi olarak turizm sektörü, sürdürülebilir kalkınma açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
En büyük sermayesi çevre olan turizm sektöründe, bozunuma uğramış bir çevreyle kalkınmanın ve dolayısıyla turizmin ekonomik fonksiyonlarından yararlanmanın güç olacağı açıktır. Burada da temel sorun, turizmde sağlıklı bir kalkınmanın nasıl gerçekleştirilebileceği ile ilgilidir. Bu sorunun çözümü, turizmin gelişmesini sağlarken yararlandığı kaynakları korumada ve geliştirmede yatmaktadır. Ancak bugün ülkemizde bu anlamda istikrar sağlayabilecek plan ve projelerde, çevre ve doğal kaynakların kullanımı ve korunması ile ilgili geleceğe yönelik öngörülerin sınırlı ve yetersiz olması, sorunu çözmek bir yana daha da ağırlaştırmaktadır. İşte bu nedenledir ki, turizm sektöründe de gelişmelerin temel unsuru sayılan çevresel ve doğal kaynakların sürekliliğini sağlayabilecek yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu düşünceyi yansıtan yaklaşımlardan birisi de, çevresel ve doğal kaynakları koruyup geliştirerek, dengeli ve sürekli bir turizm kalkınmasını hedefleyen sürdürülebilir turizm kavramıdır.
işte tam da bu nedenledir ki, turistik ürünleri içeren hizmetlerin kalitesini yükselterek, turizmde sürdürülebilir kalkınma göstergelerine ait ayrıntılara erişilebilirliği sağlamak esas alınmalıdır. Buna müteakip turizm yönetimi için yeniliklere açık eylemlere ve en iyi uygulamalara öncelik vererek bunu geliştirmek gerekir.Turizm mevsiminin uzatılmasına yönelik çalışmaları güçlendirmek de bu aşamada büyük öneme haizdir. Turizm yönetimindeki yeni biçimler hakkında eğitimi ve bilinci artırarak farkındalığı ortaya çıkarmak ve ayrıca turistik ürünlerin yerel pazarla bağlantısını sağlamak bu anlamda önemli bir stratejidir. Bugün yaşadığımız çağda artık dijital, seyahat, turizmde bile rekabetçi olmanın temel şartı haline geldi. Yani bu ne demek? Aslında şu demek; teknolojiyi bilişim sistemine entegre etmeyen ve bağlantılarını geliştirmeyen ülkeler her alanda olduğu gibi turizm sektöründe de geride kalacak. Dolayısıyla bugün sürdürülebilir turizmin önemi ve bazı cephelerde gerçek ilerleme kaydedildiğine ilişkin küresel farkındalığın artmasına rağmen, doğal çevrenin birçok yönü bozulmaya devam ediyor ve bu durum turizm sektörü üzerinde ciddi ve ölçülebilir bir etkiye neden oluyor.Bunu net olarak açıklayan veriler , bir ülkenin çevresel gücünün doğrudan turizm geliriyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu ilişki karmaşık ve doğrudan nedensellik kanıtı olmamasına rağmen, bir ülkenin doğal çevresi ne kadar korunursa, turistler oraya daha fazla seyahat etme eğiliminde oluyorlar. Bunun dünyada birçok örneği de var. Kaldı ki günümüzde turistler, iyi korunmuş alanlara erişmek için daha fazla ödeme yapmaya isteklidirler. Dolayısıyla, doğal sermaye tükendiği zaman, destinasyonlar ciddi anlamda gelir kaybediyor.