TL döviz karşısında değer kaybettikçe raftaki ürünlerin fiyatları da yukarı fırladı.
Bu yetmedi stokçuluk yapanlar oldu.
Bu yetmedi fahiş fiyatlar üzerinden satış yapanlar oldu.
Yurttaşlar bu zamların altında ezildi.
Halen ezilmeye de devam ediyor.
Devletin aldığı tedbirler ise tüccara olumlu yansıdı, bu tedbirlerin maalesef vatandaşa yansıtıldığı bir kalem görmedik.
Dolayısıyla bu süreçte ülkeyi yönetenler maalesef krizin toplum üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi azaltamadı.
Devlet yurttaşını kötü niyetli fırsatçılardan koruyamadı.
Denetim yapamadı, yaptırım uygulayamadı vs vs..
Sonuç olarak bugün oldu vatandaş hala bu olumsuzluklarla uğraşıyor.
Üstelik dövizin ateşi belli bir seviyede durmasına rağmen.
Oysa 1 kuruş döviz yükselmesinin raftaki ürünlere zam olarak yansıması, dövizin düşmesine rağmen ise fiyatların indirilmemesi tamamen fırsatçılıktır.
Haksız kazanç elde etmektir. İnsafsızlıktır.
Peki devlet ne yapıyor?
İnisiyatifi fırsatçılara bırakıyor.
Bu fırsatçılar da piyasada istedikleri gibi at koşturuyor.
Oysa devlet bu safhadan çok önceleri ortaya çıkıp otoritesini etkin bir şekilde ortaya koymalıydı.
Göstermelik değil etkili denetimlere başlamalıydı.
Tüccara yönelik aldığı koruma tedbirlerinin halka neden yansıtılmadığını sorgulayabilmeliydi.
Bugün birçok ülkede serbest piyasa ekonomisi kullanılmaktadır.
Üstelik başarıyla icra edilmektedir..
Neden biliyor musunuz?
Çünkü bu ülkeler ahlaki değerlerini, demokratik kurumlarını, eğitim seviyelerini, kültür yapılarını ve toplumsal dayanışmalarını en üst seviyede muhafaza eden ülkelerdir. Tabi bunun yanında devlet otoritesi hissedilir derecede etkindir.
Serbest piyasa ekonomisi kuralı diye devlet piyasa üzerindeki elini çekmez.
Denetimler pazar üzerinde sistematik bir şekilde her zaman devam eder.
Kısacası bu ülkeler de otorite sermaye değil, devlettir..
Bizim ülkemizde ise insanlar sırf bu nedenlerle devlete olan inançlarını da kaybetmektedirler. Devletin fiyat ve kalite kontrolü yapacağını açıklamasına rağmen bunu icra edememesi veyahut yeteri kadar etkili olmaması yurttaşların bu yöndeki umutlarının iyice dibe vurmasına neden olmuştur..
Dün iki yaşlı emekli adam sohbet ediyorlar.
Ben de o an bulunduğum ortamdan dolayı kulak misafiri oluyorum konuşulanlara..
Birisi öğretmen emeklisi, diğeri polis emeklisi.
Konu malum pahalılık.
Emekli öğretmen karşısında oturan arkadaşına marketten aldığı ürünleri sıralıyor.
Şunu şu kadara aldım, bunu bu kadara aldım toplamda da şu kadar para verdim diyor.
Arkadaşı vay anam diyor.
Ya diyor alışveriş yapan işimiz zor be gardaş..
Karşı masada oturan bir başka emekli adam da bu sohbete katılıyor ve onlara dönüp, dövizin az da olsa birkaç gündür düştüğünü söylüyor..
Alışveriş yapan öğretmen emeklisi ama düşse ne be gardaş diyor, ve ekliyor “madem denetleyen yok istedikleri fiyat koymalarına karışan yok döviz düşsede bunlar bildiğini okumaya devam eder.”
Evet doğru bir tespit.
Sıkıntı da bu zaten.
Döviz yükselir bütün ürünlerin fiyatı artar, döviz düşer ürünlerin fiyatı düşmez..
Neden?
Biz ona ihtiyat diyelim.
Tüccar temkinli ya birkaç gün sonra yeniden yükselirse düşüncesine sahip.
Önlerini göremedikleri için hali hazırda fiyatlar da artmışken değiştirmiyorlar..
Yükseldi bir kere, geri dönüşü yok adeta.
Böyle günlerde yani dövizin yukarıya fırladığı günlerde etiketler bilgi işlem sistemiyle anında değişiyor.. Alışverişe gittiğim zaman tüketici olarak bunu fark edersem eğer kasada soruyorum. Geçen gün fiyatı bu kadardı bu ürünün, fakat bugün artmış yine, bir yanlışlık falan olmasın diye.. Karşıdan gelen cevap döviz yükseldi o yüzden fiyatlar değişti olur. Dolayısıyla ben bugüne kadar hiç hatırlamıyorum dövizden dolayı zamlanan herhangi bir ürünün fiyatının düştüğünü..
Kısacası demem o ki değerli dostlar, birileri serbest piyasa ekonomisini istismar ederek ve insafsızca fırsatçılığa yönelerek haksız kazançlar elde ederken çoğunluk olarak bizler de çok çok pahalı bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyoruz bu ülkede..