Bir anda Dünya’nın gündemine oturdu Gazeteci Cemal Ahmed Kaşıkçı olayı.
2 Ekim 2018’de Türkiye’de evlenmek için gerekli bir belgeyi ülkesinin İstanbul’daki konsolosluğundan tedarik etmek maksadıyla oraya gidip bir daha konsolosluktan çıkamadı..
Günlerdir bu hadise üzerinden birçok iddia ortaya atıldı.
Fakat olayın nasıl vuku bulduğu kısmı henüz karanlık.
Zira bunlar sadece eldeki bilgiler ışığında varsayımlar.
Suudi yönetimi konsoloslukta çıkan arbede sonrası Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın öldüğünü duyursa da, bu Dünya’da pek itibar gören bir açıklama olmadı.
Nitekim öyle olsa bile şu ana kadar Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın cesedi ortada yok.
Ne olduğuna dair de net bir bilgi yok.
Dolayısıyla Suudi yönetimince konsoloslukta çıktığı iddia edilen arbede sonucu yaşamını yitiren Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın neden cesedinin ortadan kaldırıldığı konusu da diğer bulgular gibi karanlık..
Adli tıp uzmanları söz konusu hadisenin yaşandığı günden ancak 10 gün sonra Türk adli makamlarının Suudi Arabistan konsolosluğuna inceleme ve soruşturma yapmak için girebildiklerini, dolayısıyla olayın vuku bulmasından sonra geçen her saniyenin öneminin büyük olduğunu ve 24 saat içerisinde olay yerinde yapılan inceleme ile 10 gün sonra yapılan incelemenin aynı etkide olmadığını söylüyorlar.
Yani bu ne demek?
24 saat içinde olay mahallinde ulaşılabilecek delillere, 10 gün sonra ulaşmak pek mümkün değil demek.
Dolayısıyla bu, çıkan arbede de yaşamını yitirdiği açıklanan Suudi Gazeteci Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın önceden planlanmış bir cinayete kurban gitmesi ihtimalini güçlendiriyor.
Peki ama neden?
Yani ülkesinin yönetimine bir şekilde muhalefet yapar diye bir insanı öldürmek bu kadar kolay mı?
İster gazeteci olsun, ister siyasetçi, ister sıradan bir vatandaş.
Anlaşılır gibi değil.
Düşünün bir kere, yabancı bir ülkedesiniz, ve o ülkede sizin en yakınınızda olan ülkenize ait bir elçilik,temsilcilik, konsolosluk vs var.
Başınız dara geldiğinde yardım alabileceğiniz bir yer.
Nitekim bu gibi temsiliyetlerde ülkenize ait kamu işlemleri de yapılıyor.
Hoş bizzat benim de KKTC’nin Ankara Büyükelçiliğine bir kaç kez işim düştü. Oraya gittim ve belge verdim belge aldım. Onaylattım falan.
Yani kimin aklına gelebilir ki, kendi ülkenize ait resmi bir mekanda ülkenizdeki rejim tarafından sizi öldürebilecekleri..
Kimsenin aklına gelmez.
Hiç kimse ülkesine ait bir elçiliğe, konsolosluğa ölmek için de gitmez.
Lakin öyle anlaşılıyor ki Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın bu aklına geldi.
Nitekim nişanlısı hanımefendi kendisini Suudi konsolosluğun yakınlarında bekledi. Açıklamalarında da diyor ki; Cemal Bey’in kendisine bir saat içinde bu binadan çıkamaz isem falanı, filanı ara demiş..
Dolayısıyla buradan anlaşılan Gazeteci Cemal Ahmed Kaşıkçı’nın Suudi konsolosluğuna girerken böyle bir çekincesi vardı.
Peki kim bu Gazeteci Cemal Ahmed Kaşıkçı?
Fikir sahibi olmak için kısa bir gezinti yapma ihtiyacı duydum google da.
Zira olayın vuku bulduğu 2 Ekim 2018 tarihine kadar ünlü olmasına karşın ben bi haberdim Cemal Ahmed Kaşıkçı’dan.
Bunu da ilgisizliğime veriyorum.
Ya da cahilliğime..
Ama gerçek de bu.
Dolayısıyla Cemal Ahmed Kaşıkçı’ya dair herhangi bir bilgiye sahip değildim ta ki o güne kadar.
Dünya’nın gündemine oturduğu gün kim bu adam diye merak ettim ve baktım.
Suudi Arabistan’da doğduğunu ünlü bir gazeteci olduğunu, Suudi yönetimine karşı muhalif bir duruş sergilediğini, islami radikal silahlı örgütlerle bağlantıları olduğunu falan öğrendim.
Amerika’da Indiana State Üniversitesinde eğitim aldığını da tabi.
Ha dahası yok mu?
Elbette var.
Fakat bu kadarı bilmek bana yetti..